Skip to main content

Bir dönem müşteri ilişkilerinde devrim yaratacağı söylenen fakat bir furyadan öteye gidemeyen chatbot’lar, ChatGPT ve LaMDA sayesinde tekrar gündemde. Bu kez iddia daha büyük: Chatbot’lar yazılımcıların yerini alabilir.

2010’ların ikinci yarısında müşteri ilişkilerinde bir devrim yaşanmasına kesin gözle bakılıyor; bu devrimin özellikle e-posta ve telefon ile iletişimin yerini alacak olan chatbot’lar sayesinde gerçekleşeceğinin, basit uygulamaların bile sektörlerinde fark yaratacağının altı çiziliyordu. Yaygın kanı, doğal dil işleme (NLP) ve yapay zekânın yeterince gelişmiş olduğu, chatbot’ların basit framework’ler kullanılarak müşterilerin halihazırda aşina oldukları Facebook, Twitter ve WhatsApp gibi platformlara entegre edilebilecekleri, böylece 7 gün 24 saat yüksek standartta hizmetin sağlanabileceği yönündeydi. Fakat bu düşüncelerin gerçeklerden bir hayli uzak olması, chatbot’ların zamanla sönen bir furya olmaktan ileri gidememesine yol açtı.

2022, yapay zekânın yılı

OpenAI tarafından geliştirilen GPT-3 ile birlikte 2020 yılında potansiyeli konusunda spekülasyonların bir hayli arttığı yapay zekâ, 2022 yılında Midjourney ve DALL-E gibi uygulamaların metinleri görsellere çevirme becerilerisiyle uzun süre gündemi meşgul etti. Fakat şüphesiz, chatbot’ları tekrar ve daha güçlü bir şekilde gündeme getiren, Google tarafından geliştirilen LaMDA (Language Model for Dialogue Applications) ve OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT oldu. Peki, hikâye nasıl gelişti?

Bilinç kazanan yapay zekâ

Önce bir Google mühendisi, Google’da yapay zekâ alanında etik olmayan gelişmelerin yaşandığını, aynı zamanda da iş arkadaşı olarak tanımladığı LaMDA’nın bilinç kazandığını duyurdu. LaMDA ile yaptığı bir röportajı, onun rızasıyla paylaşan Lemoine, LaMDA’nın becerilerine ve kendisini “hisleri ve öznel deneyimleri olan bir varlık” olarak tanımlamasına dikkat çekti.

Google’ın hızlı bir şekilde üstünü kapattığı bu gelişmenin ardından sahneye OpenAI çıktı ve GPT-3.5 tabanlı ChatGPT’nin beta versiyonunu kullanıma açarak tüm dikkati üzerine çekmeyi başardı. Daha önce görülmemiş becerilere sahip bu iki yapay zekâ modelinden ChatGPT’nin kopardığı gürültü, şüphesiz, bizzat son kullanıcılar tarafından denenebilmesi ile yakından ilgiliydi.

ChatGPT’den ilginç isteklerde bulunan internet kullanıcılarının aldıkları yanıtları ve övgülerini sosyal medyada paylaşmaları ChatGPT’nin popülaritesini günden güne artırdı. Yazılan kodun neden çalışmadığını açıklaması, bir Seinfeld bölümü yazması, Tinder sohbetlerine destek vermesi, bir vize başvuru mektubu oluşturması, yaratılan bir kokteyle isim vermesi ve daha nice isteği yerine getirmesi istenen ChatGPT, Spotify’ın yaklaşık 150, Instagram’ın ise yaklaşık 75 günde ulaştığı 1 milyon kullanıcı sayısına beş günde ulaştı.

Google’dan ‘kırmızı alarm’

ChatGPT’nin becerileri ile arama motoru pazarında payı yüzde 90’ın üzerinde olan Google Arama’nın pabucunu dama atabileceği kehaneti dile getirilirken; Google’ın -ChatGPT’den gelişkin olması ihtimal dahilinde olan LaMDA’ya sahip olmasına rağmen- bir “kırmızı alarm” ilan ettiği haberleri paylaşıldı. Google’ın ChatGPT rakibi bir chatbot geliştireceği düşüncesi ChatGPT’nin popülaritesini artırdı. Halihazırda OpenAI’a toplam 1 milyar dolarlık kaynak ve bulut kredisi desteği veren Microsoft’un, ChatGPT’nin Bing arama motoruna entegrasyonu için kolları sıvadığı, yatırımını 10 milyar dolar seviyesine çıkarabileceği bilgisi sektörü ise adeta salladı.

Bir tehdit unsuru

Tüm bu gelişmeler yaşanırken -kimi art niyetli olmakla birlikte- sektör mensubu ve sektörü takip eden pek çok insan önemli bir soruyu dile getirdi: Yapay zekâ modelleri yazılımcıların yerini alabilir mi?

Yazılımın, özellikle de mobil uygulamaların yükselişe geçtiği günümüzde programlama dillerine olan ilgi arttı. Eğitim kurumları yazılım dünyasına daha fazla eğildi; özellikle de çocukların ve gençlerin algoritmalardan programlama dillerine, yazılım geliştirme süreçlerine pek çok konuda eğitim görmeleri için sarf ettikleri çaba arttı. Öte yandan, yazılım geliştirmenin, süreçleri öğrenmenin hem bir hayli meşakkatli olması hem de uzun bir yolculuğa çıkılmasını gerektirmesi, az ya da hiç kod yazmadan yazılım geliştirme olarak tanımlanabilen low-code ve no-code yaklaşımlarının ve platformlarının da rağbet görmesine yol açtı.

ChatGPT, Spotify’ın yaklaşık 150, Instagram’ın ise yaklaşık 75 günde ulaştığı 1 milyon kullanıcı sayısına beş günde ulaştı.

ChatGPT’nin halihazırda devam eden low-code / no-code tartışmasına dahil olması ise basit komutlar ile kod yazabildiğine dair paylaşımlar ile gerçekleşti. Tartışma, yazılımcıların soru cevap aracılığıyla birbirlerine destek verdikleri Stack Overflow’un ChatGPT tarafından sağlanan yanıtları geçici olarak da olsa yasaklaması ile alevlendi.

Gelecek neler getirecek?

Spotlar ChatGPT’nin üzerinde. LaMDA ise kullanıcı testleri başlayana kadar perde arkasında kalacak gibi görünüyor. Perspektifimizi biraz daha genişlettiğimizde ise Google’ın da sahibi Alphabet’in alt kuruluşlarından biri olan DeepMind tarafından geliştirilen AlphaCode’u görüyoruz. AlphaCode’u rekabetçi bir yazılım geliştirme modeli olarak tanımlamak mümkün. 2022 Şubat’ında kullanılmaya başlanan AlphaCode, Science’ta yayımlanan bir makaleye göre insanlarla rekabet ettiği yarışmaların yarısını kazanmış durumda. ChatGPT’nin bu alanda karşılaştırıldığı bir diğer yapay zekâ destekli yazılım ise GitHub tarafından yazılımcılara destek olmak amacıyla geliştirilen Copilot.

Farklı amaçlarla geliştirilmiş olsalar da bu yapay zekâ destekli uygulamaların her birinin halihazırda bir hayli gelişkin oldukları ve gelişimlerini sürdürdükleri aşikâr. Uzmanlar ise bu uygulamaların yazılımcıların yerini -en azından yakın zamanda- alamayacağı fakat yazılım geliştirme süreçlerinde bir hayli fayda sağlayacağı düşüncesindeler. Örneğin, Nature’da yayımlanan bir makalede, büyük yazılım projelerinde insan desteğine muhakkak ihtiyaç duyulduğuna ve yazılımların kullanıcı deneyimi tasarlayamayacağına atıfta bulunuluyor.

Hemfikir olunan, yazılımların ve özellikle de ChatGPT gibi chatbot’ların kullanıma açılmasına bir milat gibi yaklaşmamak gerektiği. Yine de sektörün gidişatı bu gelişmelerden bir hayli etkileniyor. Google’ın hummalı çalışmasının ve veriyi işlemede 175 milyar parametre kullanan GPT-3’ten 100 trilyon parametre kullanacağı söylenen GPT-4’e geçişin neler getireceği ise konuşulmaya başlandı bile.

Kapak görseli: Midjourney yorumuyla yazılım geliştiricisi bir chatbot.

Not: Bu makale ilk olarak MediaCat dergisinin Şubat 2022 sayısında yayımlanmıştır.