Skip to main content

İletişim sektörünün önde gelen isimleri “Tüketici Serüveni” başlıklı seminerde bir araya geldi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Pazarlama İletişimi / MarkaOkulu Yüksek Lisans Programı tarafından düzenlenen “Tüketici Serüveni” başlıklı seminer, iletişim sektörünün önde gelen isimlerini santralistanbul Kampüsü’nde bir araya getirdi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Pazarlama İletişimi / MarkaOkulu Yüksek Lisans Programı Direktörü Doç. Dr. Gresi Sanje’nin yaptığı açılışın ardından BİLGİ MarkaOkulu öğretim görevlisi ve Kapital Medya, MediaCat Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan, “Tüketici değişirse her şey değişir” ifadesiyle konuşmasına başladı. Tüketicinin serüvenini kendi kariyer yolculuğu üzerinden katılımcılarla paylaşan Özkan, konuşmasında otuz yıllık bir persektiften bakarak sektörün gelişimine dair bilgiler verdi. Özkan, “Özel radyo ve televizyonlar 90’lı yıllarda hayatımıza girdi. Bir anda sayısı 800’e ulaşan bu mecralar beraberinde birtakım sorunları da getirdi. Haber, yorum ve analiz ihtiyacı doğdu. Bizlerin bu alandaki en büyük amacı sektörü büyütmek ve bir artı değer katarak zenginleştirmek” dedi. Akademinin ve sektörün aynı dili konuşmadığının altını çizen Özkan, “Bu uçurumu azaltabilmek için çalıştık, bir makale dergisi yayınladık. Türkiye’de pazarlama sektörü hakkında bir algı oluşturabilmek bizim için büyük bir önem taşıyor” şeklinde konuştu.

“Dört kuşakta bir kendimizi tekrar ediyoruz”

BİLGİ Pazarlama İletişimi / MarkaOkulu Yüksek Lisans Programı Direktörü Doç. Dr. Gresi Sanje ise konuşmasında kuşaksal döngüleri katılımcılarla paylaştı. Dünyada ilk çağlardan bu yana tarihte her dönemde kuşakların bir tekrar döngüsü içinde olduğunu belirten Doç. Dr. Sanje, “Bir kuşak diğer kuşağa aktarım yapıyor ve aslında biz dört kuşakta bir kendimizi tekrar ediyoruz. Sıçrama yapan vizyoner kuşak; buna örnek olarak patlama kuşağını verebiliriz; sonrasında bir önceki kuşaktaki patlamayı dengeleyen denge kuşağı geliyor. Denge kuşağına örnek olarak da X kuşağını ele alabiliriz. Dengeyi sağlayan X kuşağını ise dengesizliklerin hakim olduğu kaos süreci takip ediyor. Bu süreçte de optimist, toplum refahını önemseyen Y kuşağı yetişiyor. Kaosun ardından gelen çözüm odaklı kuşak ise Z kuşağı. Bu patlama, denge, kaos ve çözüm kuşakları tarihin her döneminde, Afrikalı kabilelerde bile karşımıza çıkıyor. Dört kuşakta bir kendimizi tekrar etmemiz bize, geçmişe bakarak gelecekle ilgili tahminlerde bulunabilme şansı veriyor” diyerek kuşak farklarını ve kuşak eğilimlerini anlattı.

“Her gün hedef kitleye dokunmak zorundayız”

Tüketici ve medya tüketim eğilimlerini değerlendiren BİLGİ Pazarlama İletişimi / MarkaOkulu Yüksek Lisans Programı öğretim görevlisi, BPN İstanbul CEO’su Nüzhet Algüneş, “Günümüzde satın alınan şeylerden aniden tatmin kaybı oluyor. Yenilenme süresi çok kısaldı. Artık her gün hedef kitleye dokunmak zorundayız. Geldiğimiz noktada satın alma davranışları değişti, kiralama çağına gidiyoruz. İnsanlar artık satın almaktansa kiralamayı tercih ediyor” şeklinde konuştu.

“İnsanlar kendi yankılarında yaşamayı çok sever”

Müşteri deneyiminden bahseden BİLGİ Pazarlama İletişimi / MarkaOkulu Yüksek Lisans Programı öğretim üyesi ve Kullanıcı Deneyimi kitabının yazarı Doç. Dr. Kaan Varnalı ise konuşmasında zaman algısına değindi. İnsan algısına şekil verildiğinde zaman algısına da şekil verildiğini belirten Varnalı, “Zaman yaratmak insanın süper gücüdür. Çünkü zaman diye bir şey yok, insan kendi yarattığı bir kavramı ölçüyor. Müşteri için zamanın hızlı veya yavaş akması alışveriş sırasındaki deneyimiyle değişkenlik gösteriyor. Zamanın geçtiğini farketmemesi için zihninin ve bedeninin meşgul olması gerekiyor. Bu meşguliyeti verebilmek de markaların çeşitli stratejileriyle gerçekleşiyor” dedi.

Seminerin son konuşmacısı FutureBright Research’ün kurucusu Akan Abdula ise yakın gelecekteki müşteri deneyimlerinin nasıl şekilleneceğini anlattı. Big Data ve yapay zekanın geleceğimiz olduğunu vurgulayan Abdula, “Big Data bizim geleceğimiz, bundan kaçamayız. Ancak dijital çağda big datanın da bilemediği pek çok şey var. Örneğin dünya çapında yapılan çeşitli araştırmaların sonucunun her zaman doğru çıkmadığını gözlemliyoruz. Bunun sebebi ise ölçebildiğimiz şeyleri değerli görmemiz. Big datayı bilinmesi gerekenin nirvanasına dönüştürdük. Bu anahtar kaybedip, anahtarı yalnızca ışık altında aramaya benziyor. Kendi yankılarımızda yaşayıp, sadece bilinenlerin peşinden gidiyoruz” dedi.