Kaliforniya’da Bay Area’da büyüdüğünü ve Stanford’da mühendislik eğitimi aldığını belirten Straubel, konuşmasına kendisi için iki önemli başlığa değinerek başladı: Tüm efora rağmen, dünya basınında çıkan “net sıfıra ulaşmanın sanıldığından daha yakın olabileceği” haberlerinin aksine atmosferdeki karbon miktarının gün geçtikçe artıyor olması ve üniversite yıllarından itibaren bisikletleri ve golf arabalarına elektrik dönüşümü yapmasını sağlayan tutkusu. Bir otomobili de elektrikli hale getiren mucit, bataryadan güç alan elektrikli mobilite çözümlerinin menzil sorununu henüz yolun başında keşfetmiş.
Tesla’ya Elon Musk desteği
Laptop’larda kullanılan lityum-iyon bataryaları bir araya getirerek menzil artırma fikriyle yola çıktıktan bir süre sonra tanıştığı Elon Musk, PayPal’ı yeni elden çıkarmış bir yatırımcı olarak konuyla ilgilenmiş; yüzlerce mil gidebilecek elektrikli bir otomobil üretme düşüncesi ile Straubel’in fikrini desteklemiş. Halihazırda Martin Eberhard ve Marc Tarpenning tarafından kurulmuş olan Tesla’nın Seri A yatırımcıları arasına giren Musk ve ardından şirkete CTO olarak dahil olan Straubel ile şirketin yolculuğu tam olarak başlamış. Her ne kadar Straubel konuşmasında bahsetmese de CNET’in haberine göre Musk ve Straubel’in şirketin kurucular arasında sayılması 2009 yılında görülen bir dava ile gerçekleşmiş.
Hayata geçirdikleri ilk otomobil olan Tesla Roadster’a yedek parça da üretmek zorunda kalmaları ile şirkete yerleşen “her parçayı üretme” düsturunun şirkete o günden bugüne kadar katkısı olduğunu söyleyen Straubel, 2006 yılında zar zor çalışan iki prototiple aralarında dönemin Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger’in de bulunduğu bir gruba tanıtım yaptıklarını, 2008’de ise üretime geçtiklerini belirtti.
Önem kazanan batarya üretimi
Elon Musk tarafından Master Plan başlıklı mektupta aktarılan yol haritasına değinen Straubel, Tesla’nın ilk etapta Roadster’ın ardından sedan ve SUV iki araç, Model S ve Model X’in ardından da daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayacak Model 3’ün üretimine odaklandığını aktardı.
Straubel’in paylaştıklarına göre; 2014 yılında 35 bin, 2015 yılında 100 bin Model S üretimi gerçekleştirmeyi planladıkları günlerde batarya kullanımında açık ara önde olan Tesla’nın yılda 500 bin araç üretimi hedefiyle yola çıkması ile birlikte batarya üretim fabrikası kurulması da sözkonusu olmuş. Straubel, Gigafactory’lerin bu şartlarda kurulduğunu söylerken, bir başka gerçeği de o günlerde fark etmiş.
Straubel bugün, fark ettiği bu gerçeğin kariyerinin sonrasını belirlediğini belirtiyor. O gerçek ise batarya maliyetinin önemli bir kısmını lityum, manganez, nikel ve kobalt gibi nadir elementlerin oluşturması, bu elementlerin pahalı olması ve en önemlisi, tamamıyla yeniden kullanılabilir olmalarına rağmen kullanılmıyor oluşları.
Tedarik zincirinde bir döngü oluşturmak
Bir elektrikli otomobilin üretimi sırasında açığa çıkan karbonun binlerce kilometre kullanımın ardından ancak dengelenebildiğini belirten mucit, nadir elementler ve metaller başta olmak üzere bataryaların geri dönüşümünün yapılabilmesi için Redwood Materials’ı kurduğunu, Redwood’un amacını “batarya için gerekli hammaddelerin üretimini artırmak, batarya maliyetini düşürmek ve bataryaların çevreye olan etkisini azaltmak” şeklinde özetliyor. Straubel, Redwood ile tedarik zincirinde “bir döngüyü tamamladıklarını” belirtiyor.
Yorumlar