Skip to main content

Bilkom Tüketici Grup Müdürü Onur Başkan ile Covid sonrası teknoloji perakendeciliğini konuştuk.

Pandemi ile birlikte değişen tüketici alışkanlıkları karşısında perakende dünyası yeniden pozisyon almak durumunda. Sadece perakendeciler de değil, üretici ve dağıtıcılar da tüketicinin kaygılarını ortadan kaldıracak güçlü işbirliklerine gitmeliler. Peki bu konu ile ilgili teknoloji perakendeciliğinde bir farkındalık oluştu mu? Bilkom Tüketici Grup Müdürü Onur Başkan ile Covid sonrası teknoloji perakendeciliğini konuştuk.

Covid döneminin teknoloji perakendeciliğine etkisini değerlendirir misiniz?

Pandemi döneminde mağazaların kapanmasıyla hayatımızdaki bazı önemli konuları ve öncelikleri de fark etmiş olduk. Örneğin, iletişimin değeri burada çok fazla ortaya çıktı. Tüketici bu iletişimi devam ettirmek için teknoloji araçlarına yöneldi. Mağazaların kapanmasıyla birlikte bütün talep online platformlara taşındı. Bu platformlarda da beklentiler değişmeye ve dönüşmeye başladı. Perakendeciler bu süreçte oldukça zor zamanlar yaşadı. Sektöre baktığınızda ihtiyaçların çoğu, bizim offline dediğimiz genellikle AVM ve cadde mağazaları üzerinden karşılanıyordu. Sokağa çıkma yasağı başladıktan sonra, mağazalardaki stoklar doğrudan online platformlara taşındı. Bu noktada da ürünlerin tüketiciye ulaşması için lojistik imkanlar belirleyici oldu.

1 Haziran’dan itibaren mağazaların açılmasıyla birlikte herkesin aklındaki soru “Eskiye dönüş ne kadar hızlı olacak?” idi. Eskiye dönüş o kadar hızlı olmadı, çünkü tüketicinin bu sefer sağlık kaygıları ön plana çıktı. Alışveriş yaptığı ortamdaki sağlık ve hijyen koşullarını değerlendiren, sosyal mesafeye dikkat eden tüketici, perakendede yeni tedbirlerin alınmasına neden oldu. Perakende sektöründe metrekare-ciro, metrekare verimliliği gibi kavramların yerine bu dönemde metrekare-sağlık gibi yeni bir kavram gelişti ve perakende metrikleri değişmeye başladı. Dolayısıyla çalışanın ve müşterinin sağlığını koruma gayretiyle birlikte bütün mağazalarda yeniden bir düzenleme, yeniden stok planlama ve yeni raf yönetim sistemleri yapılanmaya başlandı. Önümüzdeki dönem tedarik süreçleriyle ilgili olarak bu planlamalar online ve offline olmak üzere daha farklı modellerle gündemimize girdi.

Sizin Bilkom olarak bu süreçteki reaksiyonunuz ne oldu?

Bilkom olarak bu yeni döneme çok hızlı uyum sağladığımızı ve daha önceki uygulamalarımızla daha hazır olduğumuzu düşünüyorum. Üç yıl önce gündemimize giren dijital dönüşüm projelerimiz nedeniyle altyapımız dijitalleşme ortamına hazırlıklıydı. Pandemi süreci ile birlikte bu döneme kadar yapmış olduğumuz uygulamaların hepsini tekrar değerlendirdik ve sonraki adımlarımızı yeniden tasarladık. Hem bireysel hem ekip yönetimi anlamında çok hızlı bir adaptasyon süreci ile; jenerasyonlar birbirlerine yaklaştılar, daha empati odaklı davranmaya başladılar. Ekiple olan iletişimde de bugüne kadar herhangi bir problem yaşanmadı. Mekandan ve zamandan koptuğumuz için de oldukça yoğun ve verimlilikten ödün vermeyen bir çalışma dönemine girdik. Aynı zamanda müşterilerimiz ile de karşılıklı açık iletişimle iletişimi kesintisiz devam ettirdik.

Tüketici ihtiyacına yönelik talepleri tekrar değerlendirip içinde bulunduğumuz duruma yönelik olarak gelecek senaryoları için alacağımız aksiyonları belirledik. Bu dönemde hayatımıza yeni iş modelleri de girdi. Mesela; ‘depodan teslim’ dediğimiz, müşterilerimizin bizim stoklarımızı kullanması, depodan ürünü alarak doğru yere hızlı bir şekilde sevk etmesi gibi yeni bir iş modeli kazandık. Müşterilerimizin ‘Çoklu kanal’ stratejisine uygun olarak, “Çoklu kanal” dağıtıcısı olarak destek olmaya çalıştık.

Teknoloji perakendeciliği sektörü, Covid sonrası döneme hazır mı? Sektörün genelinde bir farkındalık oluştu mu?

Evet, sürdürülebilir olacağını düşünüyorum. Her şeyden önce tüketici alışkanlıkları değişiyor. Biz de buna göre pozisyon almak zorundayız. Kanaldaki perakendeciler de buna uygun bir hizmet standardı ve uygulanabilirliği getirmek zorunda. Üretici, dağıtıcı ve perakendeci olarak tüketicinin kaygılarını ortadan kaldıracak güçlü iş birlikteliklerine gitmek zorundayız. Öte yandan şirketlerin farkındalığından önce kişisel farkındalık oluştu. Genç bir tüketici kitlesiyle karşı karşıyayız. Onların alışkanlıklarına, tercihlerine yönelik kesinlikle bir pozisyon alınacaktır. E-ticaretin payı artacak; ama ürünü deneyimlemeye, yine birbirimize sormaya devam edeceğimizi düşünüyorum.

Omni Channel ve online & ofline kanal entegrasyonunun geleceğini nasıl görüyorsunuz? Önümüzdeki dönemde bu başlık altında yeni modeller de görecek miyiz?

Çoklu kanal projeleri son beş, altı yıldır gündemde olan bir konuydu. Ancak bugüne kadar hep tüketici üzerinden konuşuluyordu. Bu resimde tedarikçi çok fazla yoktu. Bu dönemde aslında tedarikçinin de önemi ortaya çıktı. Çünkü tedarikçinin o ürünü temin etmesi, hızlı bir şekilde sevk etmesi, bu anlamda tüketiciye güvenilir bir ürün ulaştırabilmesi, çoklu kanal kavramını bir üst boyuta taşıdı. Bunun kalıcı olacağını düşünüyorum. Bu konu bugüne kadar ki tartışma konusu olan yatırım-maliyet gibi ya da fayda-maliyet gibi birtakım kavramlardan daha öte boyuta taşındı ve zorunluluk haline geldi. Özellikle teknolojik perakendecilerin bu anlamda kasları güçlenirken, bugüne kadar ertelenmiş birtakım yatırımların kesinlikle hayata geçmesi gerektiği ve bunun için de iyi bir tedarikçiye, iyi bir partnere ihtiyaç duyulduğu anlaşılmış oldu. Bugünkü durumun, ileriki dönemlerde daha dijital, lojistiği daha kuvvetli, daha bilgiyi paylaşımcı, maliyetleri ve depoları paylaşmak anlamında daha iyi bir ortam yaratacağına inanıyorum. Çoklu kanal yönetimi anlamında bakarsak tedarikçi, teknoloji perakendecisi ve tüketici bağlamında önümüzdeki dönemde daha entegre iş modelleri oluşacaktır. Tüketici de bundan kesinlikle fayda sağlayacaktır.

Pandemi döneminde verinin önemi de çok daha fazla öne çıktı. Bu konuda ne dersiniz?

Bu süreçte veri paylaşımının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha teyit etmiş olduk. Çünkü veriyi sadece tedarikçi olarak sadece bizim yorumlamamız değil, teknoloji perakendecisiyle, markayla birlikte yorumlamak önemli. Tüketici alışveriş alışkanlıklarını ve tercihlerini önceden tahmin edebilmek hem stok planlamaları hem pazarlama hem de yeni iş birliktelikleri geliştirmek açısından önem taşıyor. Bu durum artık hayatımızın bir gerçeği oldu. İleride oluşabilecek risklere karşı hazırlıklı olmak için farklı kanalları, farklı metotları da göz önünde bulundurmamız gerekiyor.