Dünyaca ünlü eğitim şirketi Pearson’ın 2017 yılında yayınladığı Geleceğin Yetkinlikleri raporuna göre geleceğin çalışma gücü insan ya da makine değil, insan ve makine şeklinde olacak. Teknolojinin ekonomimizi ve iş gücü pazarımızı değiştireceğinin altının çizildiği raporda, işverenlerin ve çalışanların ihtiyaç duyacakları becerileri tekrardan değerlendirmesi ve bunun için de eğitim sisteminin güncellenmesi gerektiği vurgulanıyor. Yine aynı raporda mevcut iş gücünün, yüzde 20’sinin gelecekte küçülmesi öngörülen mesleklerde çalışacakları, yüzde 70’inin gelecekte ne olacağını kesin olarak bilmediğimiz işlerde çalışacakları ve yüzde 10’unun da gelecekte büyüyerek daha fazla kişinin istihdam edileceği mesleklerde çalışacakları, bu mesleklerin de sağlık ve eğitim sektöründe olacakları yer alıyor. Bu öngörüleri dikkate aldığımızda günümüz neslini gelecekte olması beklenen bu değişime hazır ve yetkin bir şekilde hazırlamak günümüz eğitim hedeflerinin başlıca sorumluluklarından olmalı. Peki o zaman akıllarda şu soru oluşuyor: “Geleceğe hazır ve yetkin bireylerin nasıl bir eğitime ve ne gibi becerilere ihtiyacı var?”.
Türkiye’de eğitimin bugününe ve geleceğine “teknoloji” perspektifinden baktık!
Yapay zekâdan sanal gerçekliğe yeni teknolojilerin yıkıcı etkilerini somut bir şekilde gördüğümüz alanlardan biri de eğitim. Eğitimde öğrenme ve öğretme konusunda kullanılan teknik ve yöntemlere 21. yüzyılın modern bireylerini yetiştirme adına her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Zira, yeni nesille birlikte hızla dönüşen öğrenim alışkanlıkları, öğrencilerin özellikle kişiselleştirme ile duygusal ve bilişsel yeteneklerini geliştirme özelindeki beklentileri, eğitim kurumları tarafında bir şekilde karşılığını bulmak zorunda. Örneğin, evinde Minecraft oynayarak kodlamanın temelini öğrenen bir çocuk için sınıf eğitimi eski usulden çok farklı olarak dijital argümanlarla donatılmış ve öğretmenden sunulan araçlara modernize edilmiş olmalı. Ya da, kolayca telefonuna indirdiği bir e-öğrenme uygulamasıyla matematik konusunda eksiğini kendisi kapatabilen bir öğrenciye okulu sınıfın tümüne sunulandan farklı kişiye özel bir eğitimi vermek durumunda. Peki, eğitimde ihtiyaç duyulan bu dönüşüm arzusu Türkiye eğitim ekosisteminde kendine nasıl bir yer buluyor? Bu sorunun cevabını en samimi şekilde verebilecek kişilerin ebeveynler olduğunu düşündük ve öğrenimin geleceğinde teknolojinin önemini, bu konudaki farkındalığı ve modern çağın bireylerini yetiştirme konusunda okullardan beklentileri anne babalara sorduk. Bu kapsamda ZENNA Araştırma ve Danışmanlık şirketi ile 18 yaş ve üstü Türkiye dijital halk geneli nezdinde, eğitime bakışı, beklentileri ve davranışları anlamak amacıyla Mayıs 2018 tarihinde CAWI yöntemi ile 824 kişiyle görüşülerek bir araştırma gerçekleştirdik. Gelin, şimdi bu araştırmanın detaylarına bakalım.
10 kişiden 7’si Türkiye’de eğitim sistemini başarısız buluyor
Halk geneli nezdinde görüşülen her 10 kişiden 7’si Türkiye’deki eğitim sistemini başarılı bulmadığını belirtmekte. 10 kişiden 2’si ne başarılı ne başarısız bulduğunu belirtirken, sadece 10 kişiden biri başarılı bulduğunu söylüyor.
Araştırma kapsamında görüşülen her iki kişiden biri Türkiye’de gelecekte eğitim sisteminin daha iyi olacağına inanmadığını belirtirken, sadece 10 kişiden 2’si daha iyi olacağına inanıyor. Çocuğu olan kişilerin gelecekte eğitim sisteminin daha iyi olacağına inancının yüzde 25 ile biraz daha yüksek olduğu görülüyor. (Çocuğu olmayanlar yüzde 19)
Yorumlar