Skip to main content

Son dönemde popülaritesi giderek artan aktivite kaydedici cihazların ürettiği veriler gerçekten güvenilir ve karşılaştırılabilir mi? Yoksa tek işlevleri sizi belirli seviyelere yükselterek, başarınızı överek, başkalarına sunmanız için çeşitli araçlar sunarak sizi motive etmek mi?

Gözünüzün önüne getirin.. Sabah kalkıyor dengeli, düşük karbonhidratlı kahvaltınızı yaparken bileğinizdeki saatten dün gece nasıl uyuduğunuzun analizine göz atıyorsunuz. Birazdan işinize gitmek üzere yola çıkacaksınız. Bileğinizdeki aktivite kaydedici gün boyu kaç adım attığınızı, kalp atış sayı ortalamanızı, günlük stres seviyenizin yükseldiği saat aralıklarını toplayacak ve size rapor edecek. Herhangi bir spor yapıyorsanız sizi o günkü programınıza dair uyaracak, hedeflerinizi gerçekleştirdiyseniz sizi çeşitli sanal madalyalarla kutlayacak. Bu veri setini önceki günlerle karşılaştırarak yeni gün hakkında belirli kararlar almak için kullanacaksınız. Elbette adım sayınıza veya koşu mesafenize göre sizi belirli sıralamalara sokan, sanal madalyalar veren ve arkadaş çevrenizle yarışmanızı sağlayan yazılımlar ile birlikte kullanacak, başkalarının yaptığı aktiviteleri beğenecek ve aktivitelerinize beğeniler alacaksınız.

Daha sağlıklı olmak için teknolojinin bize katabilecekleri var

Kolunda bir aktivite kaydedici taşıyan ve hayatına spor katmaya ve daha sağlıklı olmaya çalışan herkesin şu anda olmasa bile yakın gelecekte alacağı hal üç aşağı beş yukarı böyle. Bunların tamamı ise motivasyonla ilgili. Çünkü ölçülebilir, kaydedilebilir ve karşılaştırabilir olan şeyleri devam ettirmeye daha eğilimliyiz. Aktivite kaydedicileri üreten firmalar bunu oyunlaştırarak, sizi belirli seviyelere yükselterek, başarınızı överek, başkalarına sunmanız için çeşitli araçlar sunarak sizi motive etmeye çalışıyorlar. Bu sayede öğlen yemeğini abartmamayı, kahve içerken oturmak yerine şöyle bir 3 km yürüyüp gelmeyi kolaylaştırıyor. Peki bu cihazların ürettiği veri güvenilir ve karşılaştırılabilir mi? Bunun cevabını verebilmek ve aktivite takip cihazlarını anlayabilmek için başa dönmek gerekli.

Günlük aktivite takibi pedometre’ler ile başladı

Günlük aktivitenin takip edilmesi aslında Pedometre (adımsayar) aracılığı ile uzun zamandır hayatımızda olan bir kavram. Bele, hatta bazı modellerinde çantaya takılabilen ve vücudun adım hareketi algılayarak günlük belirli bir adım hedefini tutturmanıza yardımcı olan cihazlar uzun süredir piyasada mevcut. Basit, günlük adımı hesaplayarak ekranda gösteren ve gece yarısı sıfırlanan cihazlardan yavaş yavaş bilgisayara bağlanabilen ve adım sayısını bilgisayar yazılımı üzerinde depolayabilen cihazlara evrildiler. Aynı dönemin koşu saatlerinde ise zaman (saat), kalp atışı (göğüs bandı) ve mesafe bilgisini (footpod) kaydedebiliyor ve saatin üretici firmasının sunduğu yazılıma ve sayıları az olan internet sitesine yükleyebilme imkanı sunuluyordu.

Ayakkabıya takılan pedometre; footpod

Koşu saatlerinin kullandığı footpod üniteleri özünde pedometrelerin (adımsayarların) ayakkabıya takılan, dolayısı ile adım hareketini yüksek bir hassasiyetle belirleyebilen ünitelerdir. Adım uzunluğu biliniyorsa footpod marifeti ile mesafe oldukça isabetli olacak şekilde ölçülebilir. Ancak bu saatler özelleştikleri konuda iyiydiler, akıllı saat olarak değil. Triatlon gibi yüzme, bisiklet ve koşudan oluşan aktiviteleri tek bir aktivite olarak kaydedebilen, GPS ile mesafe ve rotayı kaydedebilen gelişmiş örnekleri uzun bir aktiviteyi şarj olmaya gerek duymadan kaydedebilecek bir pil ömrüne, spor aktivitesini kaydetmeye devam ederken yani siz koşarken bile şarj olabilen, bisikletin gidonuna takılabilen ancak bu özelliklerinin haricinde gün içerisinde kullanım için size bir şey sunmayan, kabul edelim ki gün içinde takmanızı gerektirecek bir tasarıma da sahip olmayan ürünlerdi.

Tüm gün aktivite takibi ortaya çıkıyor

Günlük etkinlik takibi önde gelen spor giyimi üreticisi firmalardan Nike’ın (ki diğerleri de hemen harekete geçerek kendi cihazlarını üretecekti) ayakkabının tabanının altındaki özel bölüme yerleştirilen adımsayarı ve telefon aplikasyonu ile başladı. Bu ikiliyi hızlı bir şekilde bir bileklik izledi. Bu bileklik adım ve kalori takibi yapmasının yanı sıra markanın kendi buluşu olan bir “etkinlik puanı” sistemine sahipti, ancak bu marka bu etkinlik puanının neye göre belirlendiğini açıklamak konusunda zorlandı. Buna aynı kola takılan iki bileklikte bile bu değerlerin farklı çıkması, adım sayısının kolun birçok hareketinden etkilenerek yanlış ölçmesi gibi konular eklenince firma bu ürünü üretmeyi sonlandırmak zorunda kaldı.

Spor saat üreticilerinin footpod’larının aksine bu markanın footpod’larının pilleri değiştirilemiyordu ve herhangi bir klips sistemi olmadığından markanın kendi footpod uyumlu ayakkabıları ile kullanılması gerekiyordu. Ancak yazılım işi doğru yapılmıştı, sosyal bir içeriği vardı. Spor yapan, yürüyen insanlarla bağlantı kurabiliyor, günlük hedeflere ulaştığınızda özel tasarlanmış animasyonlarla size sunulan madalyalara ulaşabiliyordunuz. Arkadaşlarınızla bir “yarışma” düzenleyip yarışabiliyor yeteri kadar adım atarsanız kazanabiliyordunuz. Şirket hareket ve spor motivasyonunun nasıl harekete geçtiğini bulmuştu. Bunu hemen bir GPS üreticisine ürettirdiği (Tomtom) ve kendi markasını taşıyan bir koşu saati izledi. Artık GPS temelli koşuları da telefon yazılımı üzerine atmak mümkündü. Türkiye’ye gelmese de saate bağlanabilir bir kalp bandı da mevcuttu.

İki farklı perspektif: Akıllı saatler ve spor saatleri

Bundan sonra hızlı bir şekilde diğer oyuncuların pazara girmesi ile akıllı bileklikler günlük aktivitelerini ölçümlemek isteyenler için ulaşılabilir hale geldi. Hemen aynı zamanda akıllı saat üreticileri de saatlerine etkinlik takibi ekleyerek spor motivasyonunu sağlayabileceklerini dolayısı ile ürünlerini kullandırabilecekleri fark ettiler ve bunu uyguladılar. Günlük aktivite takibi için uygun olan bu saatler aynı zamanda koşu saatlerinin spor etkinliğini kaydedebilme özelliklerini de taşıyorlardı. İlk başta GPS çipini üzerlerinde taşımıyor ve lokasyon bilgisini bağlı oldukları telefondan alıyor olsalar da zamanla üzerlerinde taşımaya ve reklamlarında da bu spor motivasyonunu kullanmaya başladılar. Bu saatlerin, yani akıllı saat perspektifinden üretilmiş saatlerin zayıf noktası ekranları ve bu ekranların kullandığı enerji miktarıdır (Apple, Samsung v.b.). Buna karşın spor saati olmak için üretilmiş (Garmin, Suunto, Polar, Amazfit v.b.) saatler uzun süreler etkinlik kaydedebilecek pil ömrüne ve bu ömrü sağlayan e-ink ekranlara sahipler. Bu ekranlar düşük güç tüketirken sınırlı renk sayısına ve animasyon kapasitesine sahiptir. Bu sebeple spor saatleri tam olarak akıllı saat özelliklerine ulaşamıyor, ironik şekilde akıllı saat perspektifinden üretilmiş olan saatlerde pil ömrü, özelleşmiş sensörlere bağlantı ve zor hava şartlarında kullanım konularında eksik kalıyor.

Günlük aktivite ve spor aktivitesi takip ve kaydının geleceğinde ne var?

Spor saati cephesinde ise açığa çıkardığımız gücün watt cinsinden ölçümü, oksijen kullanma yeterliliğimiz, oksijeni taşıma verimliliğimiz, laktat eşiğimiz gibi yine tahmine ve algoritmalara dayalı yeni etkileyici veri setleri mevcut. Yeni göğüs bantları hangi adımınızı daha güçlü attığınız, koşarken ayağınızın yerde kalma süresi, koşarken ne kadar zıpladığınız (dolayısı ile ne kadar enerjiyi boşa harcadığınız) gibi oldukça teknolojik sayılabilecek veriler sağlayabiliyor. Bu veriler sporculuğunuza (en azından profesyonel değilseniz) pek katkı sağlamasalar da gelişimi izlemek ve yeni seviyelere ulaşmak için faydalılar. Aynı şekilde günlük aktivite takibi ve spor uygulamaları her geçen gün gelişen ve kendi sosyal medya türlerini oluşturan devasa sektörler haline geldiler. Yarış pistinde birlikte koştuğunuz ve süresi size yakın olan koşucuları bir harita üzerinde eş zamanlı olarak görebiliyor ve yarışı tekrar yaşayabiliyorsunuz. Dünyanın her yerinden sporcular sizin bir etkinliğinizi tebrik edebiliyor, kendi değerleri ile karşılaştırabiliyor. Yazılımlar hedeflerinizi tutuyor, onlara ulaştığınızı size ve arkadaşlarınıza duyuruyor. Bunların hepsi motivasyon ile ilgili ve gerçekten işe yarıyor.

Aktivite takibi algoritmaya dayalı tahminlerden ibaret

Günlük etkinliği takip ederken bileklik veya saatin kullandığı iki temel gösterge var, adım sayar ve bilekten kalp ölçümü. Adım saymak için bilek çok uygun bir konumda değil, yazının başında da bahsettiğim gibi ayakkabıya takılan bir footpod daha doğru sonuç veriyor. Adım sayarken kullanılan akselerometreler birçok hareketi adım gibi algılayabiliyor. Aynı şekilde bilekten kalp ölçümü de benzer sebeplerle çok doğru sonuçlar vermiyor. Özünde kalp damarlarınız kalbinizin atışı sırasında kanla dolduğunda oluşan renk farklılığını ölçen bir sistem, yanılmaya çok müsait. Ancak bir de meselenin öbür yanı var. Spor saatlerinin kullandığı birçok ölçüm de tahmine dayalı. Örneğin belirli bir kilodaysanız günlük olarak belirli bir kaloriyi yakacağınızı “tahmin” ediyor, belirli bir adım attığınızda da bunların yine algoritmaya dayalı bir tahmin olması şaşırtıcı değil. Özünde aktivite takibi kesin değerlerden öte algoritmaya dayalı tahminlerden ibaret. Ancak size özünde bir temel sağlıyor ve hatalı rakamlar da görünse belirli bir çizginin üzerine çıkmaya sizi zorluyor. Bu bakış açısı ile oldukça iyiler.


Erol Dinneden, Adammarka Kurucusu