2017 Bilişim 500 araştırmasına göre Türkiye bilişim sektöründe en fazla Ar-Ge yatırımı yapan şirket olan Netaş’ın dijital dönüşüm konusundaki hızlandırıcı rolü Türkiye ile de sınırlı değil. Dünya çapındaki 120’den fazla teknoloji ve çözüm ortağıyla Türkiye’nin en önemli sistem entegratörü olan Netaş’ın akıllı şehirlerden 5G’ye çok geniş bir yelpazede faaliyetleri bulunuyor. Bu ay Dijital Kürsü’de Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğunu Netaş Uluslararası Pazarlar Genel Müdürü Serdar Urçar ile birlikte şirketin teknolojinin hemen her alanına dair üzerine kafa yordukları gündem başlıkları üzerinden değerlendirdik.
Öncelikle Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğunu ve bu süreçteki artılarını ve eksilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, bir anlamda bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımı konusundaki ilk adımlarını 1984 sonrası olan telekomünikasyon altyapısı yatırımları ile attı. 2000’li yıllar ile beraber de ‘dijitalleşme’ gitgide ülke gündeminde daha önemli bir yer tuttu. Özellikle 2000’li yıllar ve sonrasında detaylı eylem planları ortaya konsa da, henüz yüksek potansiyelimizi tam olarak ortaya koymadık. Kamu politikaları ve eylemleri açısından bu noktadayken, ekonomimiz ve özel şirketlerimizin dijital dönüşümü konusunda da yolumuz açık. Bu bağlamda altını özellikle çizmek isterim ki, dijital dönüşüm aslında teknoloji değil, bir stratejik dönüşüm projesidir. Bu projenin iki ana başarı faktöründen biri değişimin arkasındaki liderlik, diğeri dönüşümün hayata geçmesi için kurulan yönetişim yapısıdır. Kurumların başarılı dönüşüm öykülerinde gördüğümüz en temel ortak özellik, en tepedeki liderin bu işin arkasına koyduğu irade oluyor.
IDC raporuna göre; Türkiye’de şirketlerin yüzde 55’i dijital dönüşümü keşfetme aşamasında yer alırken, yüzde 22’si dijitalleşme süreçlerini planlama aşamasında. Şirketlerin yüzde 14’ü dijitalleşme süreçlerini başlatmaya hazırlanıyor. Yüzde 9’unun ise şu anda dijitalleşme konusunda bir planı bulunmuyor. Bu rakamlar da gösteriyor ki, daha gidecek çok yol var. Türkiye ve belli bir gelişmişlik içerisindeki her ekonomide asıl kritik başarı faktörünü, ekonomik ağırlığı yüksek geleneksel şirketlerin dijital dönüşümü oluşturuyor. Bir yandan bu dijitalleşme sürecinde olanları desteklerken, bir yandan da dijital doğan girişim şirketlerimizin (start-up) sayısını artırmak ve global başarı için önlerini açmak gerekiyor. Bunun için de, ülkemizin odaklandığı her alanda sağlıklı ve zengin bir girişimcilik ekosistemi geliştirme ve güçlendirme gerekliliği öne çıkıyor. Bu anlamda özel sektörün, kamu ve üniversitelerle iş birliği içinde olması ve beraber hareket etmesi gerekiyor.
Netaş sadece Türkiye’nin değil bölgenin dijital dönüşümünde önemli roller üstleniyor. Peki, bu yolculukta Netaş kendini nasıl konumlandırıyor?
Netaş dijital dönüşüm uzmanı ve hızlandırıcısı rolünü Türkiye ile sınırlamıyor. Hızlı gelişen bir ekonomide edindiği uzmanlığını, deneyimini ve büyük projeleri hayata geçirme becerisini, diğer gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere, küresel ekonomi ile paylaşmak istiyor. 2011 yılında yaptığımız stratejik Probil alımıyla kazandığımız sistem entegratörü kimliği bu stratejimizin temelini oluşturuyor. Bugün, dünya çapındaki 120’den fazla teknoloji ve çözüm ortağıyla Türkiye’nin lider sistem entegratörü olma gücümüz ile Kuzey Afrika, Türkî Cumhuriyetler ile Orta Asya ve Orta Doğu’da varlığımızı güçlendirmek ve yaymak için çalışmalarımız sürüyor. Uluslararası pazarlardaki en önemli projelerimiz şu anda Cezayir pazarında gerçekleşiyor. Bu ülkede dünyanın en büyük 11. petrol şirketi olan Sonatrach’ın dijital dönüşüm ortağıyız. Beş farklı şehirde altı veri merkezi kuruyoruz. Uluslararası ölçekte bu çapta iş yapabilen ender şirketlerden biriyiz.
Dijital çağa ayak uydurmanın ve trendlerin gerisinde kalmamanın olmazsa olmazlarından biri Ar-Ge yatırımları. Netaş da Türkiye’de Ar-Ge’ye en fazla yatırım yapan firmalardan biri. Son dönemde yaptığınız patent başvuruları ve Ar-Ge yatırımları hangi alanda daha yoğun?
2017 Bilişim 500 araştırmasına göre Türkiye bilişim sektöründe en fazla Ar-Ge yatırımı yapan şirketiz. 800’e yakın Ar-Ge mühendisimiz görev başında. Türk Patent 2017 raporuna göre, toplam patent başvuru sayısına göre telekomünikasyon sektörü firmaları arasında üçüncü sırada yer alıyoruz. Odaklandığımız konuların başında, 4.5G/5G, VoLTE, VoWiFi ve GSM-R gibi mobil genişbant çözümleri, VoIP, WebRTC gibi multimedya teknolojileri, nesnelerin interneti (IoT), siber güvenlik, bütünleşik iletişim, bulut bilişim, Büyük Veri analitiği gibi konular yer alıyor. Ar-Ge ve bilişim ekosistemimiz içerisinde start-up’lar önemli yer tutuyor. ArGe altyapımızı start-up şirketlere açtığımız, mentorluktan iş modeli oluşturma desteğine kadar start-up’lara gelişim katkısı sunduğumuz ‘Netaş as a platform’ yapısı içerisinde 30’dan fazla şirket yer alıyor. Diğer yanda, girişimcilerin gerçek ihtiyaçlara yeni nesil teknoloji kullanarak yenilikçi çözümlerle katma değer sağladıkları fikirlere yatırım yapan Netaş Wesley Clover Teknoloji Fonu bulunuyor. Bu fon şimdiye dek yedi şirketin gelişimine katkıda bulundu.
Ar-Ge böylesine önemli olsa da bu alandaki yatırımlar ülkemizde bir türlü istenilen seviyeye gelmiyor. Endüstri genelinde Ar-Ge’de dünyanın gerisinde kalmamızın belli başlı nedenleri neler sizce?
Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor: Ar-Ge bir iklim, doku ve kültür meselesi. Kültür de öyle çok kolay değişmiyor. Böyle bir değişim başta devlet, özel sektör ve üniversiteler olmak üzere birçok farklı aktörün iş birliğini ve daha önemlisi ekilen tohumların büyümesi için sabrı içeriyor. Bununla beraber, sanayileşme yolculuğuna geç bir tarihte başlayan Türkiye son 10 yıl içerisinde Ar-Ge teşvikleri konusunda önemli adımlar attı, bunun meyveleri de alınmaya başlandı. ArGe harcamalarında kayda değer artışlar oldu. Dolayısı ile istediğimiz hız ve büyüklükte olmasa da, ilerlemeyi de görmek ve hakkını vermek gerekiyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ya oranı binde 94 seviyesinde yer alıyor. Avrupa Birliği’nde bu oran yüzde 2’nin üzerinde, Çin’de de aynı şekilde. OECD ortalaması yüzde 2,5’den yüksek iken Kuzey Amerika yüzde 2,79 ve Japonya’da yüzde 3,28 seviyesinde. İsrail’de ise bu oran yüzde 4,27’yi aşmış durumda. Hem bu oranı artırmamız gerekiyor, hem de Ar-Ge başlı başına bir sonuç değil. Ticarileştirilebilir teknolojiler, ürün ve hizmetler geliştirmemiz gerekli. Sürdürülebilir bir ArGe faaliyeti için bu şart. Bunun için de odak teknolojiler belirlememiz gerekliliği ön plana çıkıyor. Sonuç olarak teknoloji üretme kapasitemizin şu anda ekonomimizin dünya sıralamasındaki yerini yansıtması için ArGe kültürü ve ekosistemi oluşturma çabalarına, ilmik ilmik bu dokuyu oluşturma kararlılığına devam etmemiz gerekiyor.
Türkiye’de ki Ar-Ge ve inovasyon yaklaşımları ve politikaları göz önünde bulundurulduğunda, son dönemde bu konuda yapılan düzenlemeler nelerdir? Ar-Ge desteklerini ve teşviklerini yeterli buluyor musunuz?
Netaş, Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği’nin (TESİD) bir üyesi ve CEO’muz C. Müjdat Altay da derneğin başkanı. Sanayi üretiminde katma değeri ve yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmak üzere Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından başlatılan “Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı” çerçevesinde, mart ayı sonunda Türkiye elektronik sanayi kuruluşlarının ve derneklerinin temsilcilerinin katılımı ve TESİD iş birliğiyle İstanbul’da bir toplantı gerçekleştirdik.
Bu toplantıda bakanımız Türkiye’nin kilogram başına düşen ihracat değerinin 1,3-1,4 dolar olduğunu, bunu ilk aşamada en az 3dolara çıkarmamız gerektiğini söyledi. Bu ancak Ar-Ge ile mümkün. Bu toplantıda dile getirilen ihtiyaçlar arasında İstanbul’un yatırım teşvik bölgesi dışında olması bu bölgede yatırımlara engel olduğundan, yüksek teknoloji ve Endüstri 4.0 yatırımlarında büyük kentlerin de teşvik programına dâhil edilmesi gerektiği yer aldı. Patentlerin ticarileşmesi süreci pahalı bir süreç olduğundan, bu sürece destek sağlanması Ar-Ge süreçlerinin ticarileşebilmesi için önem taşıyor, denildi. Sektör temsilcileri, kamu alımlarında, teknoloji gibi stratejik bir alanda savunma sanayisinde olduğu gibi 10 yıllık bir tedarik planıyla çalışılmasının sektörün uzun vadeli gelişimine destek olacağını düşünüyor. 5G yatırımları çerçevesinde üretilecek yerli ürünlerin desteklenmesi de isteniyor.
5G için geriye saymaya başladık. 2019’da geniş anlamda dünyada uygulanmaya başlanacak. 5G’nin sizce öncelikle hangi endüstriler üzerinde dönüştürücü etkilerini görüyor olacağız?
5G’nin getirdiği en önemli değişim veri transfer hızındaki gecikme süresinin 1 milisaniyeye kadar düşmesi. İnsanın göz kırpma hızı bundan yaklaşık 100 kat daha yavaş. Bir diğer devrim, veri iletiminin 10 Gbps’a ulaşması olacak. Bu, 4G’den 1000 kat daha yüksek kapasiteli demek. Şu sıralar tüm dünyanın merakla izlediği sürücüsüz otomobiller ancak gecikme süresinin gerçek zamana yaklaştığı 5G ile mümkün olacak. Otomotiv sektörü baştan aşağı değişecek. Aynı şekilde savunma sanayinde de daha gelişmiş insansız hava, kara ve deniz taşıtları göreceğiz. Uzaktan ameliyatlar mümkün olabilecek, sağlık sektörü baştan aşağı değişecek. İmalat sektöründe otomasyonun arttığını, üretim planlamadan kalite kontrole kadar tüm süreçlerin değiştiğine tanık olacağız. Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik daha fazla kullanılacak. Teslimatları ‘drone’ların yapacağı gelecek sandığımızdan daha yakın.
Netaş’ın 5G konusunda çalışmaları ne durumda?
Netaş Türkiye’de 4G ve 4.5G’nin geliştirilmesine öncülük etti. Türkiye’de 3G lisanslarının verilmeye başlandığı 2008 yılında 4G çalışmalarına başladık. 4.5G birikim ve altyapımızı kullanarak 5G teknolojisini Türkiye’de geliştirmek için çalışıyoruz. Zaten 5G’yi geliştirmek için 4G’ye ihtiyaç var. 5G alanındaki çalışmalarımızı uluslararası platformlarda konunun diğer paydaşlarıyla paylaşıyoruz. En son Mobil Dünya Kongresi 2018’de 5G Araştırma Mimarımız Dr. Dönmez, 5G ağlarında radyo topolojisi, kullanıcı yoğunluğu ve servis taleplerindeki yüksek değişkenlik nedeniyle ağ yönetimi ve otomasyonundaki değişen yaklaşıma yönelik yeni ağ yönetim çerçevesini anlattı. 5G standartlarını oluşturmak üzere çalışan uluslararası kurumlarda aktif görev alıyoruz. Netaş hâlihazırda EUREKA şemsiyesi altında faaliyet gösteren Telekomünikasyon ve Bilişim (Telecommunication and ICT) kümesi Celtic-Plus’ta Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyor. Aynı zamanda Avrupa Birliği’nde 5G’nin yol haritasını belirleyen Networld2020’nin Yönetim Kurulundayız. Böylece Avrupa’nın telekomünikasyon süper ligi olarak adlandırılan Celtic Plus, Horizon 2020 ve Networld gibi platformlarda karar vericilerle de iş birliği yapıyoruz.
Akıllı şehirler konusunda nesnelerin interneti platformunuz özelinde hangi çözümler üzerinde daha fazla duruyorsunuz?
2017 yılındaki Mobil Dünya Kongresi sırasında İstanbul Belediyesinin akıllı şehir uygulamalarına eğilen bağlı şirketi İSBAK ile İstanbul, Akıllı Şehir” projesi için çözümler geliştirilmesi için iş birliği protokolü imzaladık. 15 milyonluk nüfusuyla İstanbul, akıllı şehir uygulamalarına en çok ihtiyaç duyan metropollerden biri. Şehirleri donatan sensörler kendi kendini yöneten trafik sistemlerini mümkün kılacak. Akıllı aydınlatma, akıllı park yönetimi gibi kent hayatını kolaylaştıracak çözümleri ise bugünden sağlayabiliyoruz. Netaş ArGe tarafından geliştirilen ve sahada aktif olarak iki elektrik dağıtım firması tarafından kullanılan, NEOS çözüm ailesi içerisinde yer alan akıllı enerji izleme ve otomatik sayaç okuma sistemi (OSOS) ile Türkiye’de beş ilde yaklaşık üç milyon sokak lambasının uzaktan açılıp/kapanması gerçekleştiriliyor. Bu beş ilde yürütülen bu proje kapsamında serbest tüketicilerin tüketim verilerinin izlenmesi, sahadaki alarmların takip edilmesi, aydınlatma yönetimi ve trafo yük optimizasyonu gibi önemli görevleri de yerine getiriyoruz. IoT platformlar ise bu tip uygulamaların kalbinde yer alıyor. Netaş olarak, yıllardır telekom sektörü için geliştirdiğimiz ürünlerde kullandığımız teknolojilerdeki bilgi birikimimizi, tam da bu saydığımız ihtiyaçlar doğrultusunda IoT platformumuz olan ION by NETAŞ’a aktardık. Bu ürünle akıllı şehirlerin dijital dönüşümüne sağlam bir altyapı çözümü ve yüksek bir katkı sağladığımıza inanıyoruz.
Kamunun dijital dönüşümünde Netaş’ın son dönem faaliyetleri neler peki?
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın 2016-2019 Ulusal e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı’ndaki bilgi toplumu politika, hedef ve stratejileri çerçevesinde; bakanlığın ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla gerekli iş birliği ve koordinasyonu sağlayarak e-devlet hizmetlerinin kapsamını genişletme kararı uyarınca Netaş, vatandaşlara sunulan hizmetlerin dijitalleşerek daha kolay erişilir hale getirilmesi sürecinde gerekli altyapı ve yazılım çözümleri sunuyor. Bu kapsamda Netaş olarak biz, e-devlet platformu için yazılım ve sistem geliştirme alanında bilişim çözümleri sağladık. Vatandaşların e-devlet platformuna kolayca ulaşabilmeleri için 86 noktaya kiosklar konumlandırdık. Bunun yanı sıra, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Turksat ile yürütülen KKTC e-devlet projesi kapsamında E-Nüfus Projesi ve tüm nüfus kayıtlarının sayısal ortama aktarılması tamamlanarak vatandaşlara elektronik kimlik dağıtımı imkânı sağlandı. MEB’in Fatih Projesi kapsamında sekiz bine yakın okulun yerel alan ağı kurulumunu gerçekleştirerek okul ortamında öğretmen ve öğrencilerimizin eğitim dokümanlarına ve sosyal bilgi ihtiyacına elektronik ortamda erişimlerini sağlıyoruz. Adalet Bakanlığı için gerçekleştirdiğimiz, SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) projesi kapsamında, 600 mahkeme binası, 3 bin mahkeme salonu ve 550 cezaevini video konferans sistemiyle birbirine bağladık.
Teknoloji ve yazılım sektöründe son dönemde bir yerli ve milli trendi söz konusu. Sizce yerli ve millî olma konusu neden bu kadar önemli?
Netaş 1980’li yıllardan bu yana yurtdışına yazılım ihraç ediyor. Son 10 yılda altı kez ülkemizin yazılım ihracat şampiyonu olduk. Buna karşın, Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) rakamlarına göre Türkiye’de yazılım sektörünün hacmi yıllık yaklaşık 12 milyar TL iken, bu rakamın sadece yaklaşık 3 milyar TL’lik kısmını yerli yazılım oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye, her yıl ithal yazılıma yaklaşık 2 milyar dolar para ödüyor. Bu rakamı aşağı çekebiliriz. Kendi geliştirdiğimiz ürünleri üretmemiz, en başta kendimiz kullanıp, dünya markaları yaratmamız gerekiyor. Bu rakamları ancak bu şekilde telafi edebiliriz. Netaş’ta biz buna çalışıyoruz. Öz kaynaklarımızla ürettiğimiz ürün ve sağladığımız hizmetler sayesinde şimdiye dek ülkemize 3,5 milyar dolar döviz tasarrufu sağladık. Bunu katlayarak artırmak istiyoruz.
50 yılı deviren Netaş’ın yakın ve uzun vadedeki hedefleri içerisinde öne çıkan başlıklar neler?
Cumhuriyetimizin 100. yılı itibarıyla Türkiye’nin küresel ölçekteki teknoloji markalarından biri olmayı hedefliyoruz. Bunun yanı sıra, liderliğini benim yapma şansına sahip olduğum Netaş Uluslararası Pazarlar organizasyonu ile dijital dönüşümü bölgeye ve gelişmekte olan ülkelere götürmeye, o ülkelerin dijital dönüşümlerine liderlik eden, katkı sağlayan bir teknoloji markası olmaya tüm gücümüzle odaklanacağımızın da altını çizmek istiyorum.
Yorumlar