Skip to main content

Ad Hoc, 19’uncu sayısıyla bayilerde…

İnsana sunulan ve büyük bir armağan olarak görülen bilinç, yeni deneyimlerin etkisiyle bir dönüşümün ya da yenilginin habercisi olabilir. İnsan kendi bilincini ve zihnini araştırabilen, kendi varlığının farkında olan yegâne canlı türü olmasıyla birlikte, evrendeki tüm karmaşayı çözebilmenin derdine düşebilir. Ancak fiziksel bir yenilenmeden zihnin yapısına, insanın anlama olan muhtaçlığından bilincin bulmacasına kadar hiçbir şey mutlak değil henüz. Dünyada yapılan değerli araştırmalar ve çalışmaların çizgisinden giderek çözüm vaadine dönüşmeye başlayan bazı çabalar var elbette. Her biri evrende tersine çevrilemez sandığımız tüm döngüleri kırmayı deniyor; bilincin nasıl gerçekleştiğine, zihin kapılarını nasıl araladığına dair ortak bir fikir üretebilmek ve kendi farkındalığına erişebilmek için.

Ad Hoc bu ay, tüm bu döngüye sadık kalabilmek için bilincin ve zihnin yeni hallerine odaklandı. Nörobilim alanında yapılan çalışmalar, yapay zekânın geleceği, insanın insanlık için yazdığı yazgıyı bozma çabası ve daha nicesiyle birlikte…
Makineye bağlı bir beyin mi ‘sağlıklı ve mutlu’ bir insan mı?

‘’Zihnimi okuyan dijital makineyi kontrol edenler aynı zamanda zihnimi de kontrol edebilir ve içine düşünceler yerleştirebilir. ‘’

Nörobilim uzmanları, Neuralink’in insanlarda beyin aktivitesini okuma ve canlandırma misyonunun uygulanabilir olduğunu, ancak şirketin zaman çizelgesinde aşırı iddialı durduğunu söylüyorlar. Yıllardır zihin üzerinde yapılan araştırmalar ise insan zihninin kontrol edilmeye karşı nasıl direnç gösterdiğini gözler önüne seriyor.
Geleceği hayal ettiğimizde bilincin bulmacasını ve zihnin karmaşık yapısını düşünmeden geçemiyoruz. Öyleyse soralım: Bir bilim kurgu sahnesi gözlerimizin önüne geldiğinde bunun şu ana ne kadar yakın ya da uzak olduğunu sorgulamadan durabilir miyiz?

• Hayırseverlik dünyasında pandeminin kazananları ve kaybedenleri kimler?
• Bilinçli yapay zekâ: Bir robot nasıl büyür?
• Beyazın ardında korku mu var estetik kaygılar mı?
• Modanın aydınlanan yüzü kapsayıcılık mı?
• 3D baskı teknolojisinin hibritleri neler?

Son 10 yıldır aralıksız tiraj ve okur kaybı yaşanan Türkiye’de gençlere basılı dergi veya gazete satmak oldukça ütopik görünüyor. Ama dünyada yerleşik ve yerel medyanın gazeteciliğin sürdürülebilirliği açısından en önemli gündem maddelerinden biri bu. Üstelik son birkaç yıldır basılı mecralarda bile tiraja yansıyan sonuçlar alınıyor.
Bir diğer yandan çevresel adalet çağrısı bitmiyor. Mayıs ayında beyaz bir polisin dizleri altında boğularak yaşamını yitiren George Floyd’un son sözü ‘I can’t breathe’ (nefes alamıyorum) olmuştu. Bugünse o söz, maruz kaldıkları çevresel ırkçılık sebebiyle Covid-19’dan orantısız derecede etkilenen siyahi toplulukların ve adalet arayışındaki aktivistlerin ortak sesine dönüşmüş durumda.

Son birkaç ayın en çok konuşulan ya da yeniden tartışılması gereken meselesine de değinelim. ‘Evrensel temel gelir’ pek çok ülkenin gündeminde. Almanya üç ardışık projeyle birlikte pilot çalışmalara başladı bile. Daha önce denemeye değer birkaç projeyi hayata geçiren ve başarılı UBI uygulamalarıyla adını duyuran ABD, Hindistan ve Finlandiya gibi ülkelerin ardından geçtiğimiz aylarda Almanya da UBI için birkaç deneye başlayacağını duyurmuştu. Bunun üzerine vatandaşlarının refahını nasıl etkileyeceğini ölçmek, ekonomi açısından yaşanan değişimleri değerlendirmek adına üç ardışık çalışma hazırladı. Temel Gelir Pilot Projesi, Berlin’deki Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü ile kâr amacı gütmeyen Mein Grundeinkommen ortaklığıyla sürdürülüyor.

Çocukluğun devri

Araştırmacı Funda Ertuğrul, bu sayıda çocuğun bir kategori olarak toplumda ayrıştırılmasını ele alıyor. 19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda kitlesel okul eğitiminin ortaya çıkışıyla gerçekleşmişti. Öncesinde, ne bir özne olarak yetişkinlerden ayrı tutuluyordu ne de özel bir insan kategorisi olarak tanımlanıyordu.

Ortaçağ’da bir bebek, kundaktan çıkar çıkmaz yetişkin yaşamının bir parçası olur ve toplumsal yaşama katılırdı. Yetişkinlerle aynı oyunları oynar, aynı sosyal hayatı paylaşır ve yetişkinler gibi giyinirdi. Peki, 21’inci yüzyılda nasıl bir çocukluğa bakıyoruz?

Yeni ve yepyeni meselelerle insana, ekonomiye, teknolojiye, kültüre yansıyanları keşfetmek ve bilincin sınırlarında dolaşmak için Ad Hoc’un Ekim sayısı ile bayilerde…