Finans ile ilgili yazı yazmak hep çok zordur. Ya bir tarafta finansal kurumlar veya servislere çok fazla odaklanılır ya da çok fazla müşteri düşünülerek yazılır. Ama gerçekten bu ikisinin arasındaki dengenin formülü hep çok zordur. Bu yazımda sizinle `finansal sağlık` ile ilgili paylaşmak istediğim çok şey var ama öncesinde birkaç konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var. Yaptığımız birçok araştırma gösteriyor ki, insanlara finansal sağlık nedir diye sorduğumuzda akıllarına gelen ilk şey hiçbir kaygı ve düşünce olmadan harcayacak kadar paralarının olması. Bu cevap birkaç özel coğrafya haricinde neredeyse hep aynı. Tabii ki bazı Avrupa ülkelerinde, gelişmişlik ve refahın tohumlarıyla büyümüş belirli bir demografik grubu dışarıda bırakmakta fayda var. Ama özellikle yeni nesil yani “Generation Moth – Ekranın Işığına Aşık Olanlar” kuşağı için bu birebir geçerli.
Peki nedir o zaman bu finansal sağlık? Bu konuyu sadece finansal okur-yazarlık olarak algılamak yanlış temelle başlamak olacaktır. Finansal sağlık, bir kişinin parayla olan tüm ilişkisinin sadece finansal kurumlar üzerinden değil tüm noktalarda incelenebilmesidir. Yani illa mobil bankacılığınızda kaç para görmeniz veya cebinizdeki fiziksel para değil; o ay ne kadar para arttırmak için verdiğiniz çabadan, emekli olmaya giden yolda alacağınız davranışsal ve duygusal kararları içerir. Kesinlikle bu durum, temel gelir gider tablosundan ibaret değildir; bugünün veya büyük bir hedef için günün kontrol alınma çabasıdır. Birçok finansal kurum bunu tanımlamak istese, hatta slogan olarak kullansa bile müşteri için bunun ne demek olduğunu anlamadan yola çıkmak gerçekten çok zor
Finansal özgürlük ile finansal sağlığı karıştırmamak gerek
Size Türkiye dışında bir coğrafyadan bir örnek vereyim. Hong Kong dünyanın sayılı finans merkezlerinden biri. Çok kuvvetli bir mali yapısı ve kuvvetli bankaları var. Mobil kullanımı yüksek, insanlar dijital servisleri kullanmaktan çekinmiyor ancak tüm bunlarla beraber temel bir problem var. Hong Kong’ta bir gencin ufak, yani bir oda bir salon ev alabilmesi için neredeyse 35 yıl çalışması gerekiyor. Yanlış anlamayın, yıllar içinde özel bir şirkette direktör pozisyonuna yükselse bile bunu yapabilmesi neredeyse imkânsız. Farklı emlak politikaları, dışarıdan Hong Kong emlak piyasasına olan büyük ilgi ve adanın toprak büyüklüğünün sınırlı oluşu bunu etkileyen temel faktörler arasında. Ve bu coğrafyada kiminle konuşursanız konuşun en büyük hedefinin bir gün ev alabilmek olduğunu duyarsınız. Böyle temel bir şartlanma ve duygusal ihtiyacın olduğu noktada finansal sağlık konusunda sadece kredi kartını zamanında ödeyebilir noktaya gelmekten söz etmek gayet zor. Diğer bazı büyük finansal merkezlerle karşılaştırdığında insanlar bu konuyu üç, altı ay işsiz kalsam da beni idare edecek param olsun diye tanımlayabilirken, Hong Kong için dinamikler farklı. İnsanlar finansal özgürlük ile finansal sağlığı çok rahatlıkla birbirine karıştırabiliyorlar. Temel soru, neden ben bende olmayanı harcamayı bu kadar çok seviyorum? Bu sorunun cevabında, enflasyonist ekonomilerin körüklediği birçok konuyu açabiliriz ama temelde toplum ve insanın bir şeye kolay sahip olabilmeden duyduğu pozitif güdünün etkisini de azımsamamak lazım.
İnsanların sadece hesaplarındaki paraya bakmadıkları, aynı zamanda hayallerinin ve amaçlarının içinde parayla ilgili birçok şey olduğunu hatırlayarak duygusal finansı inceleyebilmek işin zor kısmı. Bunun içerisine tabii ki bir de finansal sistemlerin yetersizliklerini de koymak lazım. Genelleyecek olursak, birçok pazarda müşteriler birden fazla banka ile eş zamanlı çalışıyorlar. Bu çalışmanın sonucu, normal olarak tüm varlıkların veya harcamaların tek bir yerde görülememesi. Bu da kullanıcı açısından büyük bir stres ve sorumluluk yaratırken, finansal kuruluşların daha akıllı hizmet verebilmesini engelliyor. Bir kullanıcının üç farklı bankadaki hesaplarını yönetebilmesi biraz zor. Bu yüzden ülkemizde de büyük bir önemle takip edilen PSD2 ve hesapları konsolidasyonu önümüzdeki dönemde çok önemli olacak. Bu konuda İngiltere, ABD ve Singapur gibi pazarlarda öncü uygulamalar görsek de; hem müşteri bilgilerinin gizliliği hem de finansal kurumların müşteri kaybetme endişeleri kaynaklı çok hızlı bir ilerleme göremiyoruz.
Müşteriyi gerçekten anlayacak akıllı bankalar gerek
Temelde duygusal finansal servislerin oluşturulabilmesi için yeni akıllı bankaların ortaya çıkması gerekiyor. Müşterinin ne kadar parası olduğundan çok, veriye veri gibi değil de bir insanın hayatı olarak bakacak, onu anlayacak ve hissettirecek şekilde çalışan akıllı bankalar gerekiyor. Dijital paraların bu konuda ayrıca bir toparlayıcı etkisi olacağı aşikâr. Son olarak; finansal sağlık herkes için aynı değildir. Nasıl her diyet yöntemi herkes için uygun değilse, müşterinin duygu durumu ve ihtiyaçlarını iyi anlamak ve paranın araç olarak hayatın her yerinde nasıl görünmez şekilde de olsa dolaştığını anlayarak özümsenmesi gereken bir süreçtir. Önümüzdeki dönemde bu konuda birçok yeni akıllı servis görmek dileğiyle.
Yorumlar