Skip to main content

Geride kalan ve adım atılan her bir yıl, mutlak geleceğin nihayetsiz yolculuğundaki iki sonsuzluk arasındaki bir fani dönemden ötesi değil. Aynı zamanda, kendi türümüzü hızla yok etmeye yaklaştığımız maceramızda, beşeri tekamülün yegane tuğlası.

Mutlak geleceğin çağrısı

Her geride kalan zaman dilimi, yaşananların zihin fıçısında mayalanarak tecrübe ve deneyime dönüştüğü mutlaka üretildiği anda tüketmek zorunda olduğunuz bir meyve. Bu meyveyi ne denli iyi şekilde değerlendireceğiniz ve nihayetinde dönüşeceği zihinsel ürünün kalitesi birey kadar, çevresel faktörlerin de etkisi altında. Maalesef bunu idrak etmek için uzun yılları geride bırakmak gerekiyor.

“Büyüdüğünde anlarsın” veya “anne baba olunca bizi anlarsın” ifadeleri şüphesiz ki her neslin önce anlamsız bir nasihat olarak gördüğü, zamanı gelince ise anlamını idrak ederek devrettiği yeni kuşağın, o anda anlamayacağını bilerek geleceğine bırakılan bir miras. Mirası değerli kılan tecrübenin kendisi mi yoksa zamanın etkisi mi bu tartışmayı filozoflara bırakalım ve geride kalan 2019’un neden blok zinciri teknolojisi için önemli bir sene olduğuna dair biraz ahkam keselim.

Nicolas Tesla’nın 1900’lerin başında hayalini kurduğu kablosuz iletişim ve enerji dünyasının ‘kısmen’ gerçeğe dönüşebilmesi için 75 yıl geçmesi gerekti. İlk ticari mobil telefon görüşmesi 1973 yılında gerçekleşti ve mobil telefonlarının kitlelerin ceplerine girmesi için 30 yıl daha gerekti. İç içe geçen bu dönemlerin takip eden 20 yıla yakın zaman zarfında ise akıllı telefonlar dünyayı ele geçirdi, toplumu kendine esir etti. Şüphesiz ki bunu başarabilmeleri için internet adını verdiğimiz küresel ağı kullanmaları gerekmişti.

2019 blok zinciri üzerine fikir üretenlerin sesinin daha yükseldiği bir yıl oldu

 

Blok zinciri teknolojisinin 2008 yılında Satoshi Nakamoto adında, kimliği hala belirsiz, bir kişinin internet üzerinden yayınladığı makale ile doğması üzerinden 10 yılı aşkın bir dönem geçti. Oysa temelleri en az internet kadar eski bu teknolojik yaklaşımın bu sürede dünya üzerinde önemli bir rüzgar estirdiğini söylemek mümkün. Diğer yandan gelecek 10 yıllar için milyar dolarlık sorular henüz cevaplanabilmiş değil. Geride bıraktığımız 2019 bu soruların anlaşılması, konuşulması ve blok zinciri üzerine fikir üretenlerin sesinin daha yükseldiği bir yıl oldu. Küresel araştırma şirketi Deloitte’un 2018 yılında yayınladığı blok zinciri benimseme öngörüsüne göre 2017 bu yenilikçi teknoloji için test, 2018 üretim ve 2019 benimsenme sürecinin hızlandığı bir sene olacaktı. Deloitte kısmen haklı çıktı; 2019 yılında küresel olarak pek çok blok zinciri uygulama örneği sağlam temeller üstünde yükseldi.

Goldman Sachs şüpheciliği bir kenara bırakarak müşterileri için kripto yatırım ürünü sunmaya başladı. ING ve R3 ile Nasdaq ve Symbiont arasındaki gibi büyük anlaşmalar imzalanırken Amazon, IBM ve Oracle kurumsal blok zinciri çözümlerinde daha geniş alanlara hitap etmeye başladılar. Ethereum platformu İstanbul adı verilen güncelleme ile mutabakat konseptini yenilerken Nestle, Unilever, Walmart, Kroger gibi gıda devleri küresel gıda takibi sistemi kurmak için IBM ile çalışmaya başladılar.

Farklı blok zinciri platformları arasında iletişim kurmak için çeşitli çalışmaların gerçekleştiğini gördük. Deloitte’in yedi ülkede, cirosu 500 milyon doların üstündeki şirketlerden bin 53 üst düzey yönetici ile yaptığı bir araştırma raporuna göre şirketlerin yüzde 74’ü blok zinciri ile ilgili bir kullanım senaryosu geliştirirken yüzde 34’ü şimdiden bir projeye başlamış durumda.

2017 yılında patlama yaşanan ve 2018 yılını durgu geçiren ICO ve kriptopara piyasaları ise 2019’da daha dengeli ve düzenlemelere tabi bir dönem geçirdiler.

İçlerinde Türkiye’nin de olduğu Çin, Rusya gibi büyük ve pek çok diğer merkez bankası blok zinciri altyapısına sahip dijital para üzerinde çalışmaya başladıklarını resmen duyurdular. Tüm bu gelişmeler 2020 yılında hem kamu hem de özel sektöre yönelik blok zinciri çözümlerinin daha fazla hayatımıza gireceği anlamını taşıyor.

2020’de atılacak adımlar blok zincirinden sürecin nereye gideceğini gösterecek

 

Türkiye’de ise 2018 yılında Türkiye Bilişim Vakfı’nın bir inisiyatifi olarak kurulan ve kâr amacı gütmeyen Blockchain Türkiye Platformu (BCTR) ilk senesini tamamlayarak toplamda 75 üyeye ulaşmayı başardı. BCTR elde ettiği bu büyüme trendini çatısı altındaki katılımcıları bir araya getirdiği dört çalışma grubunda yedi önemli rapora dönüştürdü. Aynı zamanda Turan Sert’in kaleme aldığı “Sorularla Blokchain” isimli kitabı yayımladı. BCTR tüm bu çalışmaları web sitesi (https://bctr.org) ücretsiz olarak erişime açtı.

BCTR’nin yaklaşımı ve yönetişim modeli sadece Türkiye’de değil dünyada da örnek gösterilen bir model oldu. İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ile Habitat Derneği ve TSPB iş birliği ile açılan ve katılımın tümüyle ücretsiz olduğu İstanbul Blockchain Okulu yüzlerce öğrencisine ücretsiz kodlama eğitimleri verirken Kadir Has ve Bahçeşehir gibi çeşitli üniversitelerde blok zinciri odaklı eğitimlerin sayısının artması ekosistem adına önemli gelişmelerdi.

2020 geride kalan seneler boyunca elde edilen tecrübe ve deneyimlere rağmen, blok zinciri teknolojisi adına pek çok hataların yapılacağı, pek çok projenin başarısız olmaya devam edeceği bir yıl olacak. Bununla birlikte yeni başarılar ve cevaplanan yeni sorular kendilerini takip edecek soru ve problemleri getirecek. Şüphesiz ki bu süreç her teknoloji de olduğu gibi kendi döngüsünü gelecek 10 ila 20 yıl boyunca sürdürecek. İnternet bilgiyi özgürleştirmek ve sınırları kaldırmak için vizyoner mühendis ve liderlerin tasarlayarak bizlere sunduğu bir iletişim protokolüydü ancak aradan geçen zamanla birlikte teknoloji devi şirketlerin tekeline geçen bir gözlemleme ve mutlak pazarlama platformuna dönüştü. Blok zinciri sunduğu güven teknolojisi ile hem interneti tekrar özüne döndürme hem de dünyayı geçmişte yapılan hatalardan kurtararak yeniden tasarlamak için bir fırsat gibi görünüyor. Ancak 2020’de atılacak adımlar bu sürecin nereye gideceğini bize daha net gösterecek. Hep birlikte izleyeceğiz.