Türkiye’de farklı farklı şehirlere yayılmış 50’nin üzerinde aktif teknopark var. TÜBİTAK ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme Dairesi Başkanlığı (KOSGEB) destekleriyle girişimcilere ön ayak oluyor. Üniversitelerin, özel sektör ile birlikte startup’lar için kurdukları, eğitim ve ön kuluçka desteği sunan girişimci destek programları var. Girişimlere yatırım yapmak için para ayırmış yatırımcılar da mevcut. Yani, kâğıt üzerinde harika bir inovasyon ekosistemimiz var.
Yeni bir Silikon Vadisi alternatifi (Bölüm 1) > dgtl.ag/2f3ri9Q
Yeni bir Silikon Vadisi alternatifi (Bölüm 2) > dgtl.ag/2xFbCyF
Yeni bir Silikon Vadisi alternatifi (Bölüm 3) > dgtl.ag/2fDLeNJ
Yeni bir Silikon Vadisi alternatifi (Bölüm 4) > dgtl.ag/2hsOahs
Ama tüm bunlara rağmen, halen Türkiye’de istediğimiz hız ve kalitede inovasyon yapamıyoruz. Bu sorunun temel nedenlerine inerek önereceğim bir model var: 70 / 20 / 10 inovasyon modeli.
İnovasyona yaklaşımımız hep en iyi örnekler üzerinden. Dolayısıyla bir anda parlamış ve dünya çapında başarıya ulaşmış Facebook, Twitter ve Uber gibi tekrarlanabilme olasılığı milyarda 1 olan işleri örnek alıyoruz.
Girişimcilerimiz, pazardaki gerçek ihtiyacı bulmaktan çok, hemen popüler olabilecek fikirlerin peşinde. Hepsi hemen bir startup kurma niyetinde ve çoğu da lansmandan sonraki 1. ayın sonunda startup’ına bol sıfırlı bir yatırım yapacak melek yatırımcı hayaliyle yaşıyor.
Hal böyle olunca tüm çabalar, başarı olasılığı piyangoda büyük ikramiyenin çıkmasıyla eşdeğer bir ekosistem oluşturuyor. Sonuç olarak milyar tane girişim üretemediğimiz için hiç kimseye piyango çıkmıyor. Girişimler için harcanan tüm zaman, emek ve paralar boşa gidiyor.
70/20/10 adıyla önerdiğim model aslında çok basit. Ve en temel inovasyon teorilerine dayanıyor.
Üç farklı inovasyon tipi var:
Süreç inovasyonu; Mevcut işleyişi geliştirir.
- İş modeli inovasyonu; Yeni ve verimli ticarî ilişkiler yaratır.
- Sektör inovasyonu; Sektörün dengelerini alt üst eder ya da yeni bir pazar oluşturur.
Türkiye’deki inovasyon mevcut ekosistemi yukarıda bahsettiğim gibi en zor olan 3. tipin üzerine kurulu.
Önerdiğim modelde tüm temelleri başarıya ulaşma olasılığı daha yüksekten daha düşüğe doğru bir odaklanma yaratma üzerine. Yani yaratılacak yeni inovasyon modelimizde; süreç inovasyonuna yüzde 70, iş modeli inovasyonuna yüzde 20 ve sektör inovasyonuna yüzde 10’luk bir kaynak ayıracağız.
Peki, bu strateji neyi, nasıl değiştirecek?
Startup yerine kurumsal inovasyon (yüzde 70)
Mevcuttaki süreçleri geliştirme ana odağımız olacağı için, yeni bir startup yaratmaya çalışmak yerine, şu an pazardaki potansiyeli yüksek olan şirketlerin işleyişleri üzerinde inovasyon denemeleri yapılmalı.
Örneğin; dünya çapında üst sıralarda olduğumuz tekstil şirketlerinin işleyişlerini dijitalleştirerek, daha verimli ve hızlı olmalarını sağlayarak, global pazardaki fiyat ve kalite avantajlarını artırmak. Ya da dünyaca ünlü tarım ve gıda ürünlerimizin üretimini ve ihracatını kolaylaştıracak teknolojilerin (dikey tarım vb) geliştirilmesi, yenilikçi pazarlama stratejileri geliştirilmesi.
Özetle şu an tamamıyla startup kültürüne odaklanmış olan inovasyon ekosistemimizi, (yüzde 70 oranında) kurumsal inovasyona kaydırmalıyız. Bu amaçla inovasyon merkezlerinde, genç girişimcilerin bebek firmaları değil, potansiyeli yüksek olan önemli firmaların ofisleri olmalı. Gençler bu firmaların geleceği için çalışmalı ve ödüllendirilmeli.
Dünyada lider olduğumuz alanlara odaklanmak (yüzde 20)
Türkiye’deki girişimlerin çoğu dijitale odaklanmış durumda. Halbuki tüm dünya dijital teknolojiler ile yatıp kalkıyor. Rekabet inanılmaz. Bunun yerine, hali hazırda dünya çapında güçlü olduğumuz ve rekabet avantajımızın olduğu sektörleri* tespit edip, bu alanlarda iş modeli inovasyonu (yüzde 20) üzerinde durmalıyız.
* Worlds Top Exports raporları üzerinden her ülke için en avantajlı alanları görebiliyoruz. Türkiye için hazırlanmış rapor bit.ly/turkey-exp
Yaratıcı sektörleri bir araya getirmek (yüzde 10)
Bir ülkeye en fazla kâr marjı ile gelir getiren sektörler temeli entelektüel sermayeye dayanan sektörler**. Reklam, pazarlama, tasarım, medya, kültür-sanat, yazılım vb…
Akıllı ülkeler bu fırsatı görüp odak alanları yaratmaya başladılar bile. İngiltere hükümeti bu amaçla Creative Industries Council’i*** kurdu ve yukarıda saydığım sektörlerdeki en önemli oyuncuları bir araya getirerek, çok ciddi bir multi-disipliner yaratıcılık ve yatırım ekosistemi oluşturdu.
Türkiye’nin de böyle bir odağa ihtiyacı var. 2012 yılında kurulan YEKON iyi bir başlangıçtı fakat bu sorumluluğu devletin üstlenmesi ve desteklemesi gerekiyor.
Bu sektörlerin büyümesi gelişmesi, Türkiye’nin yeni ve keşfedilmemiş gelir kaynaklarına kavuşması anlamına geliyor. Bunun en güzel örneği televizyon dizilerimiz. Bugün Türkiye, dizi ihracatında dünya ikincisi! 142 ülkede 1 milyara yakın kişi Türk dizileri izliyor ve Türkiye kazanıyor.
** Yaratıcı Sektörler Listesi bit.ly/yaratici-sk
*** Creative Industries Council bit.ly/cic-uk
Yorumlar