myGini, Inc., tam olarak ne iş yapıyor? Kısaca açıklayabilir misiniz?
myGini, Inc., banka, işyerleri ve tüketicilere bir ödeme sistemi altyapısı sunuyor. ABD’de yedi bin finansal kurum var ve bunların çoğu kart çıkartıyor. Ama çok azı kendi teknolojisine sahip. İşyerlerinin ise bankalar değil Visa veya Mastercard kabul etmelerini sağlıyor ve POS terminali veriyor. Böyle iki ayrı dünya olunca ortaya bizdeki Bonus gibi ürünler çıkamıyor. Çünkü bu iki taraf konuşmuyor. Biz bu iki tarafı konuşturup hem kart sahiplerine hem de işyerlerine daha fazla yarar sağlamayı bu arada da bankalara dijital cüzdan hizmeti vermeyi hedefliyoruz. Ama bunu POS üzerinden değil dijital ödemeler, uygulamalar ve büyük veri ile yapacağız. Hatırlatalım, ABD bireysel bankacılık ve ödeme sistemleri alanlarında Türkiye’den çok geri. Bu arada, myGini, Inc.,’in adının yakında değişeceğini belirteyim.
Blockchain teknolojisinin ödeme dünyasını nasıl değiştireceğini düşünüyorsunuz?
Blockchain biraz abartılıyor. Ama çok şeyi değiştireceğini söylemek gerekiyor. Artık bir verinin tek bir yerde tutulması için inanılmaz yatırım yapma zorunluluğu kalkıyor. Benim gibi birçok kişi yıllardır merkezî olmayan sistemleri tercih etmiştir ama burada güvenlik altyapısı hep soru işareti idi. Blockchain o sorunu aşıp güvenli bir kayıt sistemi sunuyor. Benim ofisim ile blockchain’in önemli oyuncularından Ripple aynı binada San Francisco’da. Ama bu teknoloji henüz saliseler ile işlem yapmadığı için ödeme sistemleri açısından daha hazır değil. Önümüzdeki dönemde hem ticarî uluslararası bankacılığı hem de saklama işlerini çok değiştirecek.
Girişiminizi Silikon Vadisi’nde kurmanızın avantajı nedir? Oradaki ödeme dünya ekosistemini Türkiye’yle karşılaştırınca ne tür farklılıklar görüyorsunuz?
Bankaların yeterli yatırımı yapmaması, BT sistemlerinin eski olması ve değer zincirindeki oyuncu sayısının çok olması birçok yeni şirkete yer açmış vaziyette. Fintech start-up’ları en hızlı gelişenler. Ama onlar da biraz büyüyünce bankalar tarafından satın alınıyor. Silikon Vadisi’ndeki en büyük iki farkı yeni düşüncelere çok açık olunması ve yatırım imkânlarının rahat olması. Türkiye ve Avrupa’da genellikle büyük bankalar pazara egemen ve iyi hizmet veriyorlar. Üstüne bir de Avrupa Komisyonu var. Yani, Avrupa’da işler zor. Türkiye’nin bir zorluğu da etrafında bu fikirleri ihraç edebileceği komşuları yok. Yakın coğrafyamız çok sorunlu.
Brand Week Istanbul’daki sunumunuzda nelerden bahsedeceksiniz? Kısaca bilgi verebilir misiniz?
Şöyle açıklayayım: Bugünün dünyasında her şey hızlı değişiyor ama tabii ki ABD pazarından başarılı ve başarısız örnekleri marka açısından da yaklaşarak anlatacağım. Bizim pazardaki regülasyonun inovasyonu ne kadar öldürdüğünü açıklayacağım. Bir de, “dijital” denen işin, her şirketin istediği dönüşümün neden olmadığına değineceğim.
Yorumlar