Hatırlanacağı gibi İstanbul’da 18 Temmuz ve 27 Temmuz’da sel ve dolunun neden olduğu doğal afetler yaşandı. Bu afet elbette ilk değil, son da olmayacak. Afetlerin temel nedenleri arasında en öne çıkanı ise iklim değişikliğini göstermek mümkün. Küresel iklim değişikliği; fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade ediyor. Bu afetler çevresel sonuçlarının yanı sıra maddî kayıpları da beraberinde getirdi. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) verilerine göre, iki afet neticesinde 18 Temmuz’daki afette 7 bin hasar bildirilirken, 116 milyon TL’lik ödeme yapıldı. 27 Temmuz’daki afette ise 22 bin hasara karşılık 168 milyon TL ödeme, zarar gören sigorta sahiplerine iletildi.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), küresel iklim değişikliğinin ana nedeninin sera gazı emisyonlarında insan faaliyetleri sonucunda gözlenen artış olduğunu ortaya koydu. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) verilerine göre, başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumlu. IPCC’ye göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı salımının yüzde 56’sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite ait. Ormansızlaşma da yüzde 17’lik bir paya sahip görülüyor.
Fosil yakıtlar arasında ana sorumlularının başında kömür karşımıza çıkıyor. WWF, küresel ölçekte birincil enerji talebinin yüzde 27’sinin kömürden sağlanırken, enerji kaynaklı sera gazı salımının yüzde 43’ünün kömür kaynaklı olduğunu bulguluyor. Kömürü yüzde 36 ile petrol, yüzde 20 ile doğalgaz takip ediyor. Kömür ile üretilen bir birim enerji başına doğalgazın 1,7 katı karbondioksit atmosfere salınıyor.
İklim değişikliği Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Enerji Bakanlığı Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, iklim değişikliğinin Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini şu şekilde açıklıyor: Sıcak ve kurak devrelerin süresindeki ve şiddetindeki artış, kuraklık ve çölleşme ile tuzlanma ve erozyon gibi olayları hızlandıracak. İklim kuşaklarının kuzeye kayması sonucu Türkiye, daha sıcak ve kurak iklim koşullarının etkisinde kalabilecek. Türkiye’nin mevcut su kaynakları sorununa yeni sorunlar eklenecek, içme ve kullanma suyunda büyük sıkıntılar yaşayacak. Tarımsal üretim potansiyeli değişebilecektir. Karasal ekosistemler ve tarımsal üretim sistemleri, zararlılardaki ve hastalıklardaki artıştan zarar görebilecek. Sıcaklıktaki artış insan ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacak, aşırı sıcaktan kaynaklanan hastalık ve ölüm oranları artacak. Deniz seviyesi yükselmesine bağlı olarak Türkiye’nin yoğun yerleşme, turizm ve tarım alanlarının yer aldığı alçak alanları su altında kalacak. Mevsimlik kar ve kalıcı kar-buz örtüsünün kapladığı alanlarda, erimelere bağlı olarak kar çığları, sel ve taşkın olaylarında artış olacak. Deniz akıntılarındaki değişmeler, deniz ekosistemleri üzerinde olumsuz etkiler yaratacak, deniz ürünleri azalacak.
İklim değişikliğinden hangi bölge nasıl etkilenecek?
Şüphesiz küresel iklimde görülebilecek bir değişiklik, Türkiye’nin değişik bölgelerini farklı biçimde etkileyecek. Türkiye’nin özellikle çölleşme tehdidi altındaki yarı kurak ve yarı nemli özelliğe sahip İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde tarım, ormancılık ve su kaynakları açısından daha olumsuz sonuçlar görülecek. Son yıllarda Türkiye ormanlarında toplu ağaç kurumalarının, zararlı böcek salgınlarının ve yangınların arttığı biliniyor. İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık derecesinin artması, bu olayları daha da hızlandıracak.
Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) Türkiye senaryosunda, ülkede yıllık ortalama sıcaklığın ileriki yıllarda 2,5-4 derece artacağı, Ege ve Doğu Anadolu`da artışın 4 dereceyi bulacağı öngörülüyor. Senaryoda, ülkenin güneyinin ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalacağı, kuzey bölgelerde ise sel riskinin artacağı ifade ediliyor.
Fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, hızlı nüfus artışı, enerji üretimi, ormansızlaşma gibi etkiler sonucunda atmosfere salınan gazlar sera etkisi oluşturuyor. Bu durum dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına ve küresel ısınmaya yol açıyor. Küresel ısınmanın kaçınılmaz etkisi iklim değişikliği. İklimdeki önemli değişimler ve bunun etkileri şimdiden küresel ölçekte görülmeye başlandı ve bu etkilerin gelecekte daha da belirgin hale gelmesi bekleniyor.
IPCC’nin 3. tahmin raporunda, iklim değişikliğinden etkilenmeyecek ülke ve bölge bulunmadığı belirtiliyor. Son yıllarda özellikle ani meteorolojik değişikliklere bağlı gelişen ve yerleşim birimlerini tehdit eden şiddetli yağış, hortum, çamur-moloz akması gibi afetlerde artış gözlemlendi. Ülkemizde de artan nüfus, çarpık şehirleşme ve yanlış arazi kullanımı, söz konusu afetlerdeki artışı tetikliyor.
IPCC`nin Türkiye senaryosuna göre (Ulusal Bildirim 1, 2007), Türkiye`de yıllık ortalama sıcaklıklar ileriki yıllarda, ortalama 2,5-4 derece arasında artacak, Ege ve Doğu Anadolu’daki artış 4 dereceyi bulacak. Türkiye’nin güneyi ciddi kuraklık tehdidiyle karşı karşıya olacak. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’yu kapsayan bölgelerde kış yağışları yüzde 20-50 arası azalacak. Kuzey bölgelerde ise sel riski artacak.
Senaryodaki bu tablo dikkate alındığında, Türkiye’nin iklim değişikliğinin olumsuz veya tehlikeli etkileri açısından risk grubu ülkeler arasında yer aldığı belirtilen çalışmada, şu ifadelere yer veriliyor: “Dünya genelindeki doğal afetler ele alınınca, 31 çeşit doğal afetin çoğunu hidrometeorolojik afetlerin oluşturduğu görülmektedir. Doğal afetlerin çeşitleri ve önem sıraları ülkeden ülkeye de değişmektedir. Örneğin, Akdeniz Bölgesinde doğal afetler kuraklık, seller, orman yangınları, heyelan, dolu fırtınaları, çığlar, donlardır.
Ülkemizde ise en sık görülen meteorolojik karakterli doğal afetler ise dolu, su baskını, don, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağış, şiddetli rüzgâr, yıldırım, çığ, kar ve fırtınadır.”
Yorumlar