Teknoloji ve kadınlar hakkında genel tartışmalardan bildiğiniz üzere, kadınlar özellikle teknoloji alanlarında yeterince temsil edilmiyor. Bu konuda kültürel rol (kız, kadın, anne, eş) şartlanmalarından, işe alımlara, kariyer gelişim fırsatlarından, yatırımlara (kadın girişimcilerin VC’lerden fonlanma oranı toplam değerin sadece yüzde 3’ü) tüm alanlardaki eşitsizliklere acilen el atılması gerektiği apaçık ortada. Bu iyileştirmeler Futurefunded ve iFundWomen gibi öncü bağımsız projelerle, TÜSİAD’ın “iş adamı” yerine “iş insanı” söylemi gibi dil kullanım düzeltmeleriyle ve İzlanda’nın 2018 Ocak ayında uygulamaya aldığı kadın-erkek gelir eşitliği yasası gibi sistemsel düzenlemelerle hızla gerçekleştirilmeli. Bunda hepimiz en azından çoğumuz hemfikirizdir. Ama şu konu bence çok daha önemli. Teknolojiye, özellikle yapay zekâ geliştirmesine kadınların daha çok katkısı ve katılımı konusu bugün her zamankinden daha acildir. Neden mi?
Yapay zekâ (AI) internet aramalarından sosyal medyaya, Alexa gibi ev asistanlarına kadar her alanda günlük hayatımızın giderek daha önemli bir parçası oluyor. Diğer yanda iklim değişikliği için okyanusları daha iyi gözlemekten, açlık sorunu için arz-talep dengesini daha iyi kurmaya, doğal afetlere siber sensörlerle cevap vermeye ve her çocuğun demokratik bir şekilde kendi ihtiyacına ve hızına göre öğrenim görmesini sağlamaya kadar en büyük sorunlarımız için yapay zeka destekli en iyi ve sürdürülebilir çözümleri ortaya koymak istiyoruz. İnsanlık için kitlesel olarak etkili böyle bir teknoloji -farkında olmadan- önyargılı ise ne olacak? Peki ya böylesi önemli bir alanda çalışan araştırmacı, tasarımcı ve geliştirici kadın oranı çok düşükse?
Bu gidişat bizler ve gelecek nesiller için fazlasıyla pahalıya patlayacaktır. Öncelikle hangi konuların önemli olduğuna ve yapay zekânın misyonuna dair önyargılı olur, çoğu insanın yaşadığı ana problemlere karşı körleşiriz. AI araştırmaları konusunda çalışan “Etrafımda kendime benzeyen kimseyi görmüyorum” diyen ’Black in AI’ ın kurucu ortağı Timnit Gebru uyarıyor; “Çeşitlilik krizindeyiz” AI’ın böyle bir krizde, yani dünya nüfusunun yarısını dikkate almadan nasıl tasarlandığına dair birçok örnek var. Örneğin Carnegie Mellon Üniversitesi’nin, National Science Foundation desteğiyle yürüttüğü ‘Reklam hedeflemede adilliğin sorgulanması’ araştırmasında, Google’da yayımlanan yüksek (200 bin dolar üzeri) gelir kazanmak için koçluk reklamlarının erkeklere kadınlardan 30 kat daha fazla gösterildiği ortaya çıktı. Bunun Google algoritmalarının kara kutusunda gizli, sistemin nasıl tasarlandığından, reklamverenlerin seçimine birçok sebebi olabilir. Şeffaflık ve dâhiliye olmadığı sürece yapay zekâ destekli algoritmalar (aynı çocukların yaşadıkları kültürlerden öğrenmesi gibi) giderek daha önyargılı oluyor.
AI’ın geleceği kadınların liderliğinde yönlendirilmeli
Şimdi çeşitlilik ihtiyacını bir adım öteye götüreceğim; kadınlar sadece daha çok dâhil olmakla kalmamalı, AI’ın geleceği kadınların liderliğinde yönlendirilmeli. Bunun nedeni, kadınların bizi insan yapan şeyler hakkında daha sezgisel bir anlayışa sahip olmalarıdır. Kadınlar bizi insan yapan önemli şeylere odaklanmakta doğal bir eğilime sahiptir. AI teknolojisinin faydasını en üst düzeye çıkarmak için, AI’ın insanlığımızı nasıl geliştirdiğine odaklanmalıyız ve bu nedenle bizi makine değil, insan yapan şeyleri anlamamız gerekir.
Kadınların beyninde erkeklerden çok farklı bağlantılar var. 2013’te pnas.org da yayımlanan ve Princeton Üniversitesi katkılarıyla yapılan bir çalışma, bunun için bazı ampirik kanıt ortaya koymuştur. Çalışma, beyinlerin sol ve sağ tarafları arasındaki bağların erkek ve kadınlar arasında farklılık gösterdiği sonucuna varıyor. Kadınların beyinleri “interhemisferik iletişim” için ayarlanırken, erkekler beyinleri “intrahemisferik iletişim” için ayarlanmış durumda. Erkeklerin beyni bu bağlanmanın bir sonucu olarak, “algılama ve koordinasyon” gerektiren görevleri yerine getirmek için, kadınlarınki ise “analitik ve sezgisel modların görev entegrasyonu” ile optimize edilmiştir.
Stanford Üniversitesi “AI100” adında, AI’ın insanların nasıl çalıştığı, yaşadığı ve oynadığı üzerinde etkilerini incelemek ve tahmin etmek için 100 yıllık bir proje başlattı ve AI İndeksi raporunu yayımladı. Raporun gelecekte AI güvenliği, öngörülebilirlik, algoritmaların adilliği, gizlilik ve etik çıkarımlarla ilgili metrikleri tanıtması planlanıyor. Rapor ile ilgili olarak Barbara Grosz, bazı eksik ölçütler hakkında açıklama yapıyor ve özellikle, insanlarla AI etkileşimlerinin kalitesini izleme ihtiyacından bahsediyor: “Ayrıştırma, üreticinin ayrıştırılacağı zihinsel duruma ilişkin hiçbir fikri gerektirmemektedir, makine çevirisi ve soru cevaplamasının test edildiği birçok durum için zihinsel durumu ve özellikle de bir sözcüğün anlamı için önemli olan nesneleri görmezden gelmek mümkündür. Diyalog halinde ise durum böyle değildir.”
Daniela Rus da raporda, AI’ın AI ya da otomasyon uğruna değil, gerçek insan sorunlarını çözmek için çalışılması gerektiğini belirtiyor: “Yerel ölçekte AI, hayatlarımızı daha güvenli, kullanışlı ve tatmin edici hale getirmek için fırsatlar sunacaktır. Bu bizi işe getirip götüren veya gençler direksiyondayken hayati kazaları önleyebilecek otomobiller anlamına gelir. Muazzam miktarda veriden toplanan bilgiler kullanılarak özelleştirilen sağlık hizmetleri anlamına gelir. Yaygın bilgiye karşı, daha az değil, daha tatmin edici işler demektir, çünkü AI ve robotiklerin üretkenlik kazançları bizi monoton görevlerden kurtarır ve bilgisayarların yeteneği olmayan yaratıcı, sosyal ve üst düzey görevlere odaklanmamıza izin verir.”
Yapay zekâ devrimine daha fazla kadın katılımını sağlamak hepimizin görevi
Fark edeceğiniz üzere AI İndeksi raporundaki bu iki yorum, kadınlardan gelmekte. Erkek araştırmacıların yorumları, AI teknolojisiyle olan ilişkimizde nadiren insanlığımızı tartışıyor. Teknoloji ve yapay zekâ devrimine daha fazla kadın katılımını sağlamak ve feminen enerjiyi teşvik etmek, hepimizin görevidir. Bu sadece daha fazla çeşitlilik ihtiyacı meselesi değil aynı zamanda kendi sağlığımız ve esenliğimiz meselesidir. Bunu anlamak için en iyi donatılmış insan türü (evrimin bir sonucu olarak) kadınlar ve arketip olarak feminen yönlerini geliştiren erkeklerdir. Singularity University kurucu yöneticisi Salim Ismail’in de söylediği gibi, medeniyetimizin ve kurumlarımızın teknolojiyle çökmesi senaryosuna karşı, rekabet, güç, kontrol ve hiyerarşi gibi maskülen arketiplerden, katılım, bakım, işbirliği ve ağlara dayalı “feminen” arketipteki kurumlara ve liderlik modellerine geçmemiz gerekiyor.
Yapay zekâ araştırma ve geliştirmeleri için sadece mühendislik değil, felsefe, tasarım, bilişsel psikoloji, sinirbilim, fizik, oyun teorisi ve biyoloji gibi disiplinler arasındaki fikirlerin eleştirel olarak düşünülmesi ve bu takımların kadınların liderliğinde geliştirilmesi önemli. 2017’de derin öğrenme alanında en yenilikçi fikirlerden ikisi, “Capsule Networks” (Sara Sabour) ve “MAML” (Chelsea Finn) kadın lider katılımcılara aittir.
Son olarak, 2 kız çocuğu annesi, girişimcilik ve kurumsal alanlarda Türkiye ve birçok ülkede cinsiyet ayrımcılığını bizzat deneyimlemiş, gözlemlemiş ve farkındalığım arttıkça buna karşı daha güçlü duran bir kadın olarak hemcinslerime iki çağrıda bulunuyorum; 1-Gelin, toplumun ve iş dünyasının değişmesini beklemeden öncelikle toplumsal kodlardan öğrendiğimiz ve en büyük düşmanımız olan kendi içimizdeki cinsiyet ayrımcısının sesini susturalım, gerçek sesimizi ortaya çıkartalım. Sadece problemleri konuşmaktan, önerilerde bulunmaya ve harekete geçelim. Kendimizi ve çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimiz ve temsil ettiğimiz en önemli konudur. Dikkatli olalım; bizler de iş dünyasında hayatta kalabilmek uğruna feminen özelliklerimizi yitirip, eleştirdiğimiz örneklerdeki gibi hemcinslerimize adaletsizce davranma tuzağına düşebiliriz. İlk dönüşümü içimizde yaşayalım. 2-İlgi, yetenek ve kaynaklarımız doğrultusunda örgütlenelim. Bir yönetim kurulunda, araştırma ekibinde veya sahnede bir kadın bulunması ile üç kadın bulunması arasında sihirli bir fark vardır. Gelin, diğer kadınlara destek verelim ve birbirimizi cesaretlendirelim. Doğal potansiyelimizi “çocukların öncelikli olduğu bir dünya” için kullanalım ve bu vizyonun sağlam temellerini atalım.
Canay Atalay
humanworks.design Kurucu Ortağı
Yorumlar