Geveze bir senaryo
2013’te Steve Jobs ile ilgili “Jobs” adında bir film daha çekilmiş ve çok da beğenilmemişti. Ashton Kutcher’ın Jobs’ı canlandırdığı filmde, Apple’ın kuruluş yıllarına tanıklık etmiştik. Bu defa İngiliz Yönetmen Danny Boyle’un (Mezarımı Derin Kaz, Trainspotting, Milyoner, 127 Saat, Milyoner, vd) yönettiği biyografiyle yüz yüzeyiz. Senaryoda ise kaleme aldığı geveze senaryolarla tanınan Aaron Sorkin’in (West Wing, Newsroom, vd) imzası var. Tabii, bu senaryoda da benzer bir durum söz konusu, diyalog fazla ama dramatik aksiyon içinde çok da rahatsız edici durmuyor. (Bir not olarak şunu da ekleyeyim: Sorkin, Silikon Vadisi hikâyelerine yabancı bir isim değil. Facebook’un kuruluşunu ele alan “The Social Network” ile Oscar kazanmıştı) Senaryoda çoğu insanın bilmediği ama Isaacson’ın biyografisinde anlatılan bir noktayı anmadan geçmemek olmaz: Bu film, ayakta geçiyor. Yani, oyuncular sürekli ayakta ve steadicam operatörü de (Geoff Healey) bir oyuncu gibi filme eşlik ediyor. Burada Steve Jobs’un bir kişilik özelliği devreye giriyor: Jobs, yürüyüp konuşmayı seven biriydi. Oturup sıkıcı toplantılar yapmayı sevmez ve her zaman yürürken iş konuşurdu.
Michael Fassbender’ın nitelikli oyunculuğu
Oyunculuklara geldiğimizde başroldeki Michael Fassbender’ın filmi tek başına alıp götürdüğünü söylesek abartmış olmayız. Enerjisi ve oyunculuğu seyirciye tamamen geçiyor. Tabii, iş hayatında bu kadar mükemmeliyetçi olan bir insanın aile ilişkilerini yönetememesi istihza konusu. Hatta, çoğu zaman eşi (Katherine Waterstone) ve kızına (Perla Hanine-Jardine) zalimane bir tavır sergilemesi de cabası. Kate Winslet’ı Jobs’un sağ kolu rolünde Joanna Hoffman görüyoruz. Çoğu zaman tanımasak da, Winslet da, Fassbender’a ayak uyduruyor ve enerjisiyle katkıda bulunuyor. Jeff Daniels (John Sculley), Seth Rogen (Steve Wozniak) ve diğer oyuncular da filmini hakkını veren oyunculuklar sunuyor.
Toparlayacak olursak, “Steve Jobs”’un kesinlikle kayda değer bir film olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü, dünyamızı değiştiren teknolojilerin perde arkasında neler yaşandığını az çok görme fırsatına sahip oluyoruz. Bu arada, Michael Fassbender’ın bu oyunuyla Oscar alıp alamayacağını bilemeyiz ama geçtiğimiz hafta açıklanan Altın Küre Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu adaylarından biri olduğunu belirtelim – tabii, Altın Küre’nin de Oscar habercisi olduğunu ekleyelim. (Diğer adaylıklar ise şöyle: En İyi Senaryo: Aaron Sorkin, En İyi Müzik: Daniel Pemberton ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Kate Winslet)
Meraklısına notlar:
-Bu yıl Steve Jobs açısından verimli bir yıl oldu. Türkiye’de gösterilip gösterilmeyeceğini bilmiyoruz ama “Steve Jobs: The Man in the Machine” adlı bir de belgesel çekildi. Oscar ödüllü belgesel yönetmeni Alex Gibney’in çektiği belgeselin Steve Jobs’u anlatmaktan uzak olduğu, Jobs’u tanıyanların ve birlikte çalışanları kızdırdığı söyleniyor.
-Filmde kullanılan çekim tekniğine de değinelim: Filmin ilk bölümü 16 mm, ikinci bölümü 35 mm ve son bölümü Arri Alexa kamera ille çekildi. Yönetmen Danny Boyle, bu tekniklerin 1984, 1988 ve 1998 yıllarına uygun şekilde seçildiğini belirtiyor.
*Steve Wozniak’ın filmin sonlarına doğru Steve Jobs’a söylediği bir cümle.
Yorumlar