Skip to main content

Türkiye’de podcast alanında yeni yayıncıların çıkmasına ve markalaşmasına açık elverişli bir ortam var. Bu konuda hem rekabet fazla değil hem de sürekliliği sağlayan yayın sayısı oldukça az.

Podcast yayıncılığı önümüzdeki dönemin en sık konuşulacak trendlerinden biri olmaya aday.

Mecranın geçmişi ABD’de uzun yıllara dayansa da özellikle son üç sene içinde katlanarak büyüyen podcast ekosistemi, Türkiye’de de dinleyici kitlesini arttırarak büyüme trendine girdi. Bu ilgi artışını etkileyen en önemli nedenlerin biri Spotify’ın bu yıl podcast sektörüne yaptığı 500 milyon dolarlık yatırımıyla Gimlet Media, Anchor ve Parcast firmalarını satın almasıydı. Yılın başından bu yana gerçekleşen üç büyük satın alma, gerek yatırımcıların ve reklam verenlerin gerekse içerik üreticilerinin ilgisini bir anda podcast sektörüne çekti.

IAB Podcast Reklam Gelirleri Araştırması’na göre; podcast reklam pastası 2017’de 314 milyon dolar iken, 2018 yılında bu rakam 650 milyon dolara çıktı. PwC’nin yaptığı bir projeksiyon ise podcast reklam pastasının 2022 yılında 1,6 milyar dolarlık bir hacme ulaşacağını ön görüyor. Podcast sektörü üzerine ABD’de araştırmalar yapan Edison Research’in son çalışmasına göre Spotify’ın podcast sektörüne girişiyle birlikte, 12-24 yaş aralığındaki gençlerin Spotify üzerinden podcast tüketimleri artış gösteriyor.

Burada bir başka önemli veri ise, 2019 Nisan ayı itibarıyla  iTunes bünyesinde 700 bin podcast yayını yer alırken, ABD’de her ay 73 milyon kişinin ortalama yedi podcast dinliyor olması.

Peki Türkiye’de Podcast ekosistemi ne durumda?

Türkiye’de podcast yayıncılarını ikiye ayırmak mümkün. Aktif olarak haber/gazete/radyo kariyeri olan ve yayınlarını podcast olarak da yayınlayan profesyonel yayıncılar ile bağımsız yayıncılardan bahsedebiliriz. Her sabah Scope üzerinde yaptığı yayınları podcast olarak da yayınlayan Ünsal Ünlü, MedyascopeTV içindeki yayınları podcast olarak da yayınlayan Medyascope ekibi ve benzeri profesyonel yayıncıları ilk örneğe yerleştirmek mümkün.

Öte yandan akademik geçmişe sahip profesyonel iş hayatı içinde bir uzmanlık alanında aktif çalışan ve kendi imkanlarıyla podcast yayını yapan bağımsız yayıncılar da mevcut. Yakın dönemde hayata geçen Medyapod podcast ağının farklı konularda yirmiye yakın yayın ile podcast sektörüne sürdürülebilir, kaliteli içerik sunması oldukça iyi bir örnek.

Ancak podcast yayıncılığını cazip kılan en önemli konu, profesyonel yayıncı olmasa da söyleyecek sözü olan, iyi bir içerik akışı oluşturmuş, dinleyici kitlesinin ihtiyaçlarını doğru belirlemiş herkesin de bir yayın başlatabiliyor olması. Tam da bu nedenle her geçen gün Türkiye podcast ekosistemine yeni yeni yayınlar katılıyor. Tekno Seyir, Açık Bilim, Evrim Ağacı, Farklı Kaydet gibi uzunca süredir yayınları devam eden yayıncıların yanına eklenen bu yeni yayınlar, blokchain’den, sinemaya, psikolojiden hukuk konularına kadar olan birçok farklı alanda yayın yapıyor ve bilgi ihtiyacını gideriyor.

Burada haber ve içerik üreticileri açısından çok önemli bir fırsatın yattığını söyleyebiliriz. Özellikle son dönemde, haber kaynaklarına olan güveninin hızla düşüşe geçerek dünya genelinde ana akım haber ve içerik kanallarından uzaklaşıldığı aşikar. Facebook’un üst üste yaşattığı skandalları ve yalan/sahte haberlerin yaygınlaşarak bilgi kirliliğini arttırması da bu tabloda pek iyi durmuyor. Özellikle sosyal mecralarda bu bilgi kirliliğinin üst düzeylere varması nedeniyle insanların podcast yayınları üzerinden bilgi edindiği, güvendiği kişileri dinleyerek yeni bilgileri bu yayınlar üzerinden temin ettiği bir ortam oluşmaya başladı. Türkiye’de bu açığı değerlendirerek, farklı konularda bilgi arayışı olan bu kitlenin aradığı bilgiyi sunacak yayınlar oluşturulursa, Türkiye  podcast sektöründe bir adım daha ileriye gidecektir. Türkiye’de hala bu alanda yeni yayıncıların çıkmasına ve markalaşmasına açık elverişli bir ortam var. Bu konuda hem rekabet fazla değil hem de sürekliliği sağlayan yayın sayısı oldukça az. Medya kurumlarını podcast alanına girdiği örnekleri görüyoruz ancak bağımsız yayıncıların da artarak başarılı markalar yaratması, çok sesli ve farklılıkları yansıtan bir podcast ekosisteminin meydana gelmesi için kritik derecede önemli.

Türkiye’de podcast dinleme alışkanlıkları ne durumda?

Türkiye’de podcast dinleyenlerin tercihlerini ve alışkanlıklarını daha net anlayabilmek için yakın dönemde Podiolab’in 12 yaş üzerindeki kullanıcıların katılımıyla gerçekleştirdiği “Podcast Dinleme Alışkanlıkları Anketi” verilerine göre, katılımcıların yüzde 34,2’si son 1-3 sene aralığında düzenli olarak podcast dinliyor. Kendilerine podcast dinleme amaçları sorulduğunda, bu kişilerin yüzde 49,1’i yeni bir bilgi edinmek, yüzde 28,7’si kişisel eğitim (örneğin yeni bir dil öğrenmek), yüzde 17,9’u günlük haber ve gelişmeleri takip etmek amacıyla podcast dinlediğini belirtiyor. Dinleyicilerin yaş dağılımına baktığımızda yüzde 41,9’unun 25-34 yaş, yüzde 29,5‘unun 18-24 yaş ve yüzde 19,5’unun 35-44 yaş aralığında olduğunu görüyoruz. Bir de bu bilgilere podcast dinleyenlerin haftalık, ortalama yedi podcast yayını dinlediklerini ve podcast dinleyicilerinin bir bölümün yaklaşık yüzde 80-90’lık kısmını kesintisiz dinlediklerini eklersek, hem içerik üreticileri, hem reklam verenler açısından potansiyeli oldukça yüksek bir mecradan ve tüketici kitlenin varlığından söz etmek mümkün.

İçerik üreticileri, markalar ve reklamverenler açısından nasıl bir fırsat var?

Dünya genelinde podcast dinleme alışkanlıklarına baktığımızda, Türkiye dahil, dinleyicilerin en sık yolculuk halinde (araba, otobüs, toplu taşıma) podcast tükettiğini görüyoruz. Bunu evden işe, işten eve giderken geçirilen süre olarak düşünürsek özellikle İstanbul gibi kalabalık ve günlük sürenin önemli bir kısmının toplu taşımada geçtiği bir şehirde dinleyiciye ulaşmak için oldukça önemli bir araç olarak görebiliriz podcast yayınlarını. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi dinleyicilerin bir yayının yüzde 80-90’lık kısmını kesintisiz dinlediğini ve yayıncı ile oldukça samimi bir iletişim içinde olduklarını da düşündüğümüzde, hedef kitle içinde yer alan kişilere bu kadar yakın olunan bir başka mecra neredeyse yok diyebiliriz. Üstelik yayınlar taşınabilir cihaza indirildikten sonra internet ve erişim problemi yaşamaksızın dinlenebildiği için radyo, TV, YouTube gibi internet veya sinyal bağımlı bir mecra olmaktan da çıkıyor podcast. Burada en kritik nokta podcast yayıncısının hedef kitlesini iyi tanımlamış olması ve kaliteli içerik üretmesi. Türkiye’de bu konuda içeriğe önem veren, daha profesyonelce podcast yayıncılığı yapmak için emek harcayan yayınlar var ve önümüzdeki yıllarda bu tür yayınların sayısının daha da artacağını öngörüyorum. Bu artışın da beraberinde daha fazla markayı bu alan çekeceğini söylemek mümkün. Hatta Power FM’in podcast festivali sponsorluğu, Yemek Sepeti’nin bazı Türkçe podcast yayınlarıyla gerçekleştirdiği küçük çaplı sponsorluk denemelerine de şahit oluyoruz. Henüz podcast reklam ve sponsorluk süreçlerinin oturmuş bir düzeninin olmaması önemli bir sorun ancak yakın dönemde IAB’nin yayınladığı “Podcast Ölçüm Standartları v2” ile podcast hosting firmalarının analitik verilerini bir düzene oturtmayı ve dünya çapında bir standart getirmeyi hedefliyor. Şimdiden bazı hosting firmaları bu standarda geçiş sürecini başlattı bile. Podcast yayıncıları yakın dönemde bu gelişme sayesinde daha sağlıklı dinleme oranları ve analitik verilerle markaları yönlendirebilecekler. Üstelik reklam ve sponsorluk çalışmaları açısından da elleri güçlenmiş olacak.

Aykut İbrişim, Kodluyoruz Kurucu Ortağı