Korona gündemi ile hayatımızın yeni normali evden etkileşim oldu. Son üç ayda en çok ziyaret ettiğimiz kafe evimizin balkonu, ofisimiz salonumuz, sosyalleşme aracımız ise Zoom buluşmaları ve Instagram Live. Güncel araştırmalara göre, Türk halkı salgının önlenmesinde hala optimist. Salgın süreci ile hayatımıza giren sosyal mesafede süreç kimileri için çok zorlu şekilde geçiyor. Ancak pandemi sürecinin bazı kitlelere içe dönüş ve daha iyi bir ben yaratma yolunda kocaman bir zaman dilimi vermiş olduğunu söyleyebilirim. Çok hızlı bir değişim ile e-ticaretin en önemli satış kanalı haline gelmesi, markaların sosyal medyada artık çok daha yaratıcı olmaları gerektiğinin temellerini attı. Şu an için dünya ile tek bağımız olan internet olmadan birkaç saat geçiremez hale geldik. Türkiye’de 62 milyon internet kullanıcısı var; bu rakam nüfusun yüzde 74’üne denk geliyor. Türk insanı günde ortalama 8 saatini internette geçiriyor. En çok ziyaret edilen web sitelerine baktığımızda ise internetin hayatımızdaki yerini anlayabiliyoruz. Alexa sıralamasına göre; Türkiye’de Google en çok ziyaret edilen site konumundadır. Google’ı video paylaşım sitesi YouTube takip ediyor Facebook ise dördüncü sırada yer alıyor. Instagram kullanıcısı 38 milyon, TikTok kullanıcısı sayısı ise 30 milyonu geçmiş bulunuyor.
Korona döneminde de yalnızlığımızı sosyal medya ile paylaşmaya devam ediyoruz
Yıllardır sıkışmış olduğumuz ekonomik kriz, dünyadaki politik istikrarsızlık, gençlerin geleceğe dair yaşadığı anksiyete, bizi gerçeklerden uzaklaşabilmek için sosyal medyaya daha çok çekiyor. Doğumumuz ile başlayan aidiyet ve beğenilme arzusunu, sosyal çevre ya da ebeveynlere ek olarak sosyal medyadan karşılıyoruz. Narsizmin son 10 yılda obezite ile aynı oranda artış gösterdiğini göz önünde bulundurduğumuzda, selfie’ler uzun yıllar daha hayatımızda demek. Kendimizi ifade edebileceğimiz, kendimiz gibileri bulabileceğimiz, biraz olsun beğenildiğimiz ve sevildiğimiz yerlerin arayışındayız. Facebook ve Instagram olmasa doğum günümüzü o kadar da fazla kişinin kutlamayacağından korkuyoruz. Bazılarımız için ise hayata kızgınlıklarını özgürce ifade edebilecekleri, topluluklar içinde haykıra haykıra bağırabilecekleri tek yer sosyal medya. Korona döneminde de yalnızlığımızı sosyal medya ile paylaşmaya devam ediyoruz; hem de eskisinden daha fazla.
Avrupa’nın birçok ülkesinde TikTok kullanımı yüzde 50 arttı
Bu dönemde sosyal medya bize sevdiğimiz şeyleri, yaratmak istediğimiz dünyanın gerekli enstrümanlarını çeşitli yollarla göstermeye devam ediyor. Kimileri glutensiz ekmek yapmayı öğrenirken, kimileri mozaik pasta yapmayı deniyor. Algoritma sizi hangi ilgi grubuna dahil ettiyse size yaratılan dünyadaki ürünleri, tarifleri, kitapları görmeye tüketmeye devam ediyorsunuz. Fakat bu süreçte olağandışı bir gelişme var, o da pazardaki yeni oyuncu TikTok. 2020 güncel verilerine göre; dünyada 800 milyon aktif kullanıcıya sahip TikTok, Türkiye’de korkunç bir hızla büyümeye devam ediyor. Evde kısa videolar çekip kurgulayarak eğlenmeyi tek bir aplikasyonda sunan TikTok, Covid-19 sürecinde zirveyi gördü. McKinsey raporuna göre; Avrupa’nın birçok ülkesinde TikTok kullanımı yüzde 50 arttı. Mart ayında Türkiye’nin gerçek yüzü TikTok tabirini kullansak da, Nisan ayında çok ciddi oranda Instagram fenomen kitlesinin ani girişi ile dinamikler değişmeye başladı.
TikTok, Türkiye’de tam de Türkiye’yi yansıttığı şekilde kullanılıyor
TikTok da sosyal medya mecralarından biri. Bu mecralar etrafımızda mükemmel vücutları ve yaşam tarzlarını sergileyen yaratılmış imajlar ile dolu insanlar için çok önemli. Fakat bugünün TikTok’u daha gerçek. Kimse Twitter’da olduğu kadar entel ve kültürlü, Facebook’ta olduğu kadar duyarlı, Instagram’da olduğu kadar zengin ve havalı değil. TikTok, Türkiye’de tam de Türkiye’yi yansıttığı şekilde kullanılıyor. TikTok, Instagram’da görmenin mümkün olmadığı saklı hayatları gözümüzün önüne serdi. Keşfetme içgüdümüzü tetikleyen bu durum da mecranın hızla büyümesine, içerik üreticilerinin ise kendi dünyalarının ünlüsü olmasına sebep oldu. Burada neşeli bir manav da var, yaşlı bir çift de, dans eden genç yetenekler de, belki de hiç tanışamayacağımız bir çobanın hayatı da var. Belki de bu mecra, gerçek Türkiye’yi okumamıza bir süre de olsa izin verecek. Ta ki aplikasyonun arkasında çalışan yapay zeka sizi tanıyıp kendi yapay dünyanıza döndürene kadar.
Diğer sosyal medya mecralarından farklı olarak TikTok, kullanıcısını yaratıcı üretime teşvik ediyor. Sadece basit bir fotoğraf ile TikTok mecrasında var olmak imkansız. Ciddi bir emek ile yaratıcı içerikler üretmeniz ve düzenlemeniz gerekiyor. Genç nüfusa sahip ülkemizin gençlerinin yaratıcılıklarını zorlayacak ve belki de yeni senaristler, reklamcılar bu mecra sayesinde doğacak. Mecranın eksilerine bakarsak, aplikasyon yapısı sebebiyle çok uzun saatler sizi içeride tutabiliyor. Ortalama bir insanın odaklanma süresinin 12 saniyeden 8 saniyeye düştüğünü düşünürsek, bu mecranın neden bu kadar popüler olduğu ortaya çıkıyor. Algoritma yapısı itibarıyla, sevdiğiniz ve altı saniyeden fazla izlediğiniz içeriklerin farklı versiyonlarını size göstermeye devam ediyor. Arkada çalışan yapay zeka, sizin sarışın mı yoksa esmer mi sevdiğinizi bile sisteme kaydediyor. İkinci önemli nokta ise çocuklar; özellikle 7-12 yaş arası çocukların en popüler mecrası şu an için TikTok. Aplikasyon çocuk yüzünü tanıma ve içeriklerini kaldırma üzerine bir filtreleme sistemi geliştirmiş olsa da, sistem tam çalışır hale gelene kadar ebeveynlere büyük rol düşüyor.
Korona günlerinde birçok influencer ve ünlü isim TikTok hesabı açtı
Bununla birlikte hem korona hem de mecranın hızlı yükselişi ile birçok influencer ve ünlü isim TikTok hesabı açtı. Bu durum, TikTok ile mesafeli olan dijital tüketicide de merak uyandırdı. Son iki ayda, yüklemelerde ve geçirilen sürede ciddi bir artış başladı. Hafta sonu 9 milyon aktif kullanıcı varken, bu sayı hem arttı hem de haftanın her günü aynı oranda devam etti. Çünkü artık sadece C1C2 değil, A/B dijital tüketici de bu mecrayı kabul etti. Meraktan indirip yanlışlıkla bağımlısı olanlar, fenomen olma yolunda içerik üretenler, farklı mecralardan TikTok’a transfer olan fenomenler var. Meraktan indirip bağımlı olanlar, fenomenlerin girişi ile içerik üretmeyi de denemeye başladılar. Aslına bakarsanız, evde kaldığımız bu dönemde kendi mini komedi filminin yönetmeni olmak da resim yapmak gibi bir aktivite. Tek bir aplikasyon üzerinden yaptığınız filme müzik ekleyebilir, kesip biçebilir, hızlandırıp yavaşlatabilirsiniz. Aplikasyon bir çok kurgu özelliği sunuyor; ayrıca akım listesi aracılığıyla size ne yapacağınızı da söylüyor. Yani, sadece yaratıcı düşünmeye ihtiyacınız var. Yeterince yaratıcı değilseniz, var olan akımları kopyalayarak da içerik üretebilirsiniz. Hem çekerken eğlenebildiğiniz hem de paylaştığınızda sizi takipçilerinizin izlemesi ile sınırlı kılmayan, iyi bir içerik yarattığınızda sizi binlerce izlenme ile ödüllendiren adil sistem, korona döneminde evde aktivitesi tükenmeye yaklaşmış dijital tüketiciye ilaç oldu. Hal böyle olunca, algı da kimilerine göre ‘cringe’ içeriklerden çıkıp ‘eğlenceli’ içeriklere döndü.
Dijital tüketici markaları yöneteler TikTok’ta vakit geçirmeye başladı
Sosyal mesafe, TikTok’a bakışı pozitif etkiledi; çünkü dijital tüketici gibi markaların arkasındaki yöneticiler de TikTok mecrasında eskiye nazaran daha çok vakit geçirmeye başladı. TikTok’ta ne kadar çok vakit geçirirseniz, algoritma sizi o kadar iyi tanıyor ve görmek istediğiniz dünyayı size sunuyor. Geçirilen sürenin artması ile markalar da kendine göre eğlenceli bulduğu içerikleri çok daha fazla görmeye ve mecrayı sahiplenmeye başladı.
Aslına bakarsanız pazarlama dünyasının da en büyük yanılsaması, kendi beğendiğimiz içeriklerin Türkiye’nin genelinde beğenildiği sanmamız. Zaten markalar da bir süre C1C2 kitlenin hayatını TikTok’da görmenin şokunu yaşadılar. Bu şoku birkaç yıl önce Instagram’da sunumcu ev hanımları ile tanıştıklarında da yaşamışlardı. Yaklaşık üç ay önce, markalar bu mecranın yükseleceğini ve mutlaka girilmesi gerektiğini, fakat bir süre daha içerik yapısının Instagram’a benzer hale gelmesini beklemenin faydalı olduğunu düşünüyorlardı. Şimdi ise, içeriklerin markanın iletişim stratejisini kaybetmeden bu mecraya özgü yaratılması gerektiğini düşünüyorlar. Markalar böyle düşünse de, ajansları ile bunu hayata geçirmekte zorluk yaşıyorlar; çünkü Instagram yöneten bir sosyal medyacıdan, TikTok mecrası için içerik üretmesini bekliyorlar. Sosyal medyacılar için bu mecra çok yeni ve keşfetmeleri için biraz zaman gerekiyor. Markaların tam geçişini yapabilmek için, ajanslara da büyük rol düşüyor.
Şebnem Tanyaş, H2O United Başkanı
Yorumlar