Arızalar, performans düşüşleri, fonksiyon kayıpları ve çalışmama, cihazların -ve araçların- başına gelen şeyler. Tamir edilerek kullanılmaya devam edilip edilmeyecekleri ise sahiplerinin tasarrufunda. Zira bir cihazın tamiri; maddi ve manevi değeri, elzemlik derecesi, gereken meblağ, süre ve efora bağlı.
Her yıl, tamire layık görülmeyen milyonlarca cihaz bir daha yüzüne bakılmamak üzere kenara kaldırılıyor ya da çöpe atılıyor. Her iki seçenek de çevreye, ulusal ekonomiye ve kişiye maliyet olarak dönüyor. Bu maliyeti engellemek isteyen aktivistler, “tamir hakkı” için hükümetlere ve şirketlere karşı mücadele veriyor. Tamir hakkı temelde, bir cihazın sahibi tarafından tamir edilebilmesini ya da dilediği yerde tamir ettirilebilmesini savunuyor.
Bir tarafta modüler tasarım
Cihaz ömrü uzatmada ve e-atık azaltımında iki yaklaşım ön plana çıkıyor: modüler tasarım ve tamir kültürünün geliştirilmesi.
Modüler tasarım prensibiyle geliştirilen cihazlar, kullanıcıların fonksiyon, tarz ve tamir için parça değişimi yapabilmesine olanak sağlıyor. Özellikle dijital öncesi dönemde pek çok teknolojik üründe bu anlayışı görmek mümkün. Cep telefonları, bir dönem batarya ve kapak değişimine olanak sağlaması ile bu anlayışı kullanıcılara bir nebze olsun yaşatanlardan.
Bugünün cihazlarının ileri teknoloji ile üretilmesi ve yazılıma bir hayli bağlı olması modüler tasarım anlayışının elini zayıflatsa da Fairphone, Phonebloks ve Project Ara gibi akıllı telefonlar ve Framework Computer tarafından üretilen laptop’lar, bu bakış açısının zayıf bir şekilde de olsa desteklendiğini gösteriyor. Teknoloji devlerinin modüler tasarımdan uzak durmalarında başat sebep ise cihazların boyut, fonksiyon ve ağırlık olarak düşünülenden farklılaşması.
Diğer tarafta ‘tamir hakkı’
“Tamir hakkı” savunucuları ise tasarım anlayışının tamamen değişmesi yerine üreticilerden tamiri kolaylaştırıcı, gerekli kılavuz, parça ve araçların erişilebilir kılınması, yazılım ve donanım modifikasyonlarına izin verilmesi ve tamiri mümkün mertebe kolaylaştıran tasarımların tercih edilmesi gibi adımlar talep ediyor.
Aktivistler, cihazların kullanım ömrünün kısalması ile ortaya çıkan sorunları aktarıyor; kullanıcılara yönelttikleri “Tamir edemediğin, istediğin yerde tamir ettiremediğin cihazın sahibi gerçekten sen misin?” sorusu ile markaların cihazlar üzerindeki kontrolüne dikkat çekiyor.
Çevre ve ekonomi de etkileniyor
Şüphesiz, arızalar ilk olarak cihazların kullanıcılarını etkiliyor. Fakat tamir edilememeleri ya da tamirin zorlaştırılması asıl etkisini çevre, toplum ve ekonomi üzerinde gösteriyor.
Digital Right to Repair Genel Müdürü Gay Gordan-Byrne, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada tamirin ne denli önemli olduğunu TED için gerçekleştirdiği konuşmada şu sözlerle özetliyor: “Bir laptop, bir buzdolabı ya da bir elektrikli diş fırçası elimize geçene kadar çevreye olan zararın neredeyse tamamı gerçekleşmiş oluyor. Madencilik, saflaştırma, eritme ve nakliyenin sonucu… Mağazada bu maliyeti, korkunç koşullarda çalışmanın ve zehirli maddelere maruz kalmanın maliyetini görmüyoruz. Dolayısıyla bu maliyetleri nasıl hesaplayacağımız konusunda anlaşamasak da daha fazla şeyi tamir etmenin ve daha az şeyi çöpe atmanın mantıklı olduğu konusunda anlaşabiliriz diye düşünüyorum.”
Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR) tarafından yayımlanan The Global E-Waste Monitor 2020 raporuna göre, sadece 2019 yılında açığa çıkan e-atık miktarı 53,6 milyon ton ki bu miktar 2014’te açığa çıkan miktarın yüzde 20 fazlasına tekabül ediyor. 2030 tahmini ise 74,7 milyon ton. Rapora göre artışın başlıca sebepleri elektronik cihaz kullanımındaki artış, ürünlerin kısa yaşam döngüsü ve tamir seçeneklerinin azlığı.
Markaların bilgi ve parça tedariğine yanaşmaması, tamir hizmeti ve parça satışı gerçekleştiren işletmelerin kapanmasına; alım gücü düşük bireylerin, yaşlıların ve çocukların cihaz erişiminin kısıtlanmasına yol açıyor. Yaşlıların teknolojiye erişiminin azalması bir “dijital uçurum”a, çocukların erişiminin azalması ise eğitimde eşitsizliğe sebep oluyor.
Pandemi ile ilintili sokağa çıkma yasakları dönemi, şüphesiz cihaz ve internete erişim sorunları ile eşitsizliğin en belirginleştiği dönem. Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre, toplam öğrenci sayısı 18 milyonun üzerinde iken; 23 Mart 2020 ile 7 Mayıs 2021 arasında Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) erişim sağlayabilen öğrenci sayısı 14 milyon 82 bin. Bu dönemin hemen başında, 23 Mart ve 19 Haziran 2020 arasında ise bu sayı sadece 7 milyon 383 bin 213.
Bir diğer konu ise teknolojiye ve mühendisliğe aşinalık. “Teknolojinin açık olduğu bir dünyada yaşamasaydım, Apple olmazdı” diyen Steve Wozniak, Apple II ile birlikte şema, tasarım bilgileri ve kod listeleri gibi materyalleri de sağladıklarını, böylece teknoloji ile haşır neşir olunabilmesi için bir kapı açtıklarını aktarıyor.
Teknoloji devlerinden hamleler
Wozniak’ın sözlerinin aksine Apple bugün “planlı eskitme” ve tamiri zorlaştıran hamleleri ile bilinse de bir değişimin eşiğinde. Hâlâ yeteri kadar açık davranmamakla itham edilse de 2019’da cihazların bağımsız işletmelerce tamir edilebilmesinin önünü açması ve zamanla parça, araç ve kılavuzlara erişimi kolaylaştırması önemli hamleler olarak görülüyor. Yine de, Fransa’da bu yıl başlatılan ve devam eden yeni bir planlı eskitme soruşturmasına konu olduğu unutulmamalı.
Microsoft, 2021 yılında tamir hakkını gözeteceğini açıklayan ilk şirket olurken; Samsung ve Google’ın parça satışı ve tamir rehberleri sağlayan iFixit ile işbirliği yaptığı biliniyor. Öte yandan, Epson servis ömrünün sonuna geldiğini belirten bir mesaj ile çalışmayı durduran yazıcıları; Canon, çip krizi kaynaklı olarak yazıcılarla uyumsuzluk gösterdiğini aktardığı kartuşların satışı; HP ise Instant Ink aboneliğini durduran kullanıcıların yazıcılarını devredışı bırakması nedeniyle eleştirilmişti.
Parça değişimi ve tamire karşı yazılım kilidi ve uzaktan devre dışı bırakma gibi uygulamalara imza atan John Deere ise çiftçilerin korsan yazılım kullanmaları ile gündeme gelmişti. Uzun bir çekişme sürecinin ardından John Deere, öne sürdüğü koşullara uymaları halinde çiftçilerin tamir hakkını koruyacağını, parça ve kılavuz tedariğinde bulunacağını belirten bir anlaşmaya imza attı.
Konu düzenleyicilerin gündeminde
Çabalar, hükümetler ve düzenleyici kurumlarca da değerlendirmeye alınırken, en önemli adımlar ABD Başkanı Joe Biden ve AB’den geldi. Biden’ın Temmuz 2021’de imzaladığı bir kararname, tamir hizmeti veren üçüncü taraf işletmelerin ve çiftçilerin haklarının korunabilmesi amacıyla “tamir hakkı”nı da içerecek şekilde düzenlendi. Öte yandan, “tamir hakkı” ABD’nin Massachusetts, Colorado, New York ve Minnesota eyaletlerinde yasalaştı; yaklaşık 30 eyalette ise görüşülmeye devam ediliyor.
Avrupa Komisyonu’nun da mart ayında yeni bir önergeyi kabul ettiği biliniyor. Tamir ekosistemini destekleyecek olan önerge sayesinde önümüzdeki 15 yılda karbon salımında 18,5 milyon ton azalma gerçekleşeceği, üretilen atığın 3 milyon ton azalacağı ve 1,8 milyon ton kaynağın korunacağı belirtiliyor.
Not: Bu makale ilk olarak MediaCat dergisinin Eylül 2023 sayısında yayımlanmıştır.
Yorumlar