İlk olarak 2011 yılında düzenlenen Türkiye İnovasyon Haftası, bu yıl İstanbul’da 4-5-6 Aralık’ta gerçekleşti. Türkiye İnovasyon Haftası’nın ilk günündeki konuşmacılarından biri olan MIT Media Lab Kurucusu Nicholas Negroponte’ye sunumundan sonra Digital Age olarak sorularımızı sorduk.
MIT Media Lab Kurucusu Nicholas Negroponte, konuşmasına nasıl mimarlık okuduğunu anlatarak başladı. Hocasının söylediğini anlamasının neredeyse 10 yılı aldığını söyleyen Negroponte’nin anlattığına göre; hocası çizgili ve gri renkli takım elbiseleri beğeniyor. Ancak bu hem çizgili hem gri renkte olan takım elbiseleri sevdiği anlamına gelmiyor. Verdiği bu örnekle Negroponte, aslında bir şeyleri adım adım yapma zorunluluğunun olmadığına dikkat çekti.
Negroponte, bu örnekten çıkardığı sonucu mimarlık serüvenine şu cümleyle bağlıyor:
“Sanat ve teknolojiyle ilgileniyor olmam, mimarlıkta başarılı olacağım anlamına gelmiyor. Sanat ve teknoloji kombinasyonunu bilgisayarda uyumlu hale getirdim.”
Ekrana dokunulmaz, kirlenir
Öğrencilik yıllarında 40 yıl sonrası için her şeyin dokunabilir olacağı tahmininde bulunan Negroponte’ye zamanında karışı çıkanlar, düşüncesini saçma bulanlar olmuş. Onlardan birinin de Steve Jobs olması dikkat çekiyor.
Her şeyin dokunulabilir olacağı tezini atan Negroponte’ye karşı çıkanlar, böyle bir şeyin mümkün olmayacağını anlatmak için farklı nedenler öne sürmüşler. Parmaklarla ekrana dokunmanın ekrandakilerin küçük kalmasından ötürü mümkün olmayacağı, ekrana dokunulduğunda ekranın kirlenebileceği sunulan nedenlerden bazıları. Apple’ın kurucularından Steve Jobs da ekrana dokunulduğunda ekranın kirleneceği endişesi taşıyanlar arasında.
“Kitaplar da bir gün yok olacak”
Negroponte, bir zamanlar Kodak şirketinin CEO’suyla yaptığı bir görüşmede “artık filmler öldü” (film is dead) şeklinde konuştuğunda karşılığını “filmler nasıl ölebilir ki?” olarak aldığını belirtti. MIT Media Lab Kurucusu, bu konuşmadan 10 yıl sonra da Kodak firmasının kapandığı gerçeğini paylaştı. Verdiği örneklerden sonra CD’lerin de vakti olduğunu, onların da bir gün ortadan kalkacağını herkesin farkında olduğu bir durum olduğunu açıkladı. Yaşanan bu gerçeklerin de güneşin batıdan batması kadar kesin olan olayların olduğunu belirtti. Yaptığı açıklamalardan sonra da kitabın aynı gerçekle yüz yüze geleceğini, bir gün basılı kitapların da devrinin biteceğini öne sürdü.
Program yazan çocuklar, öğrenmeyi öğreniyorlar
One Laptop per Child (OLPC) projesinin arkasındaki itici güç olan Negroponte, konuşmasında projenin altında yatan etkenlere yer verdi. Çocukların bilgisayar programı yazabileceklerini söyleyen Negroponte, bu şekilde düşünmeyi düşünebileceklerini belirtti. Bilgisayar programı yazmanın nasıl ilerlediğini anlatan Negroponte, kod yazma ve test sürecini şu şekilde özetliyor: “Program yazarken, algoritmayı alıp; kodu yazıp kodun yürütmeye alınması gerekiyor. Bilgisayar programlarında bir “bug” (yazılım hatası) vardır. Nerede hata yaptığınızı bulmaya çalışırsınız. Nihayetinde durumu çözer, programı çalıştırırsınız.”
Yazılım yazmayı basit bir örnekle açıkladıktan sonra Negroponte, şu şekilde konuşmasına devam etti:
“Bu adımları izleyen çocuk, öğrenmeyi öğrendiğini gösteren bir kanıt da göstermiş oluyor. Okul çağındaki çocuklara bu olanağı verirseniz, o ülke çok farklı noktalara ulaşabilir.”
“Yatırımcıdan daha çok kendimi yenilikçi olarak görüyorum”
Sunumunun ardından Nicholas Negroponte sorularımızı yanıtladı.
Yatırımcı ve yenilikçi olmayı birbirinden nasıl ayırt edebiliyorsunuz?
Bugüne kadar yaptığım çoğu yatırımın başarısızlıkla sonuçlanmasından yola çıkarak; iyi bir yatırımcı olmadığımı söyleyebilirim. Bunun temel nedeni de insanlara yatırım yapıyor olmam. İyi bulduğum fikirlere saygı duyuyorum. Yatırım adımlarım kimi zaman beklediğim gibi gidiyor; kimi zaman da işler yolunda gitmiyor. Sonuç olarak; kendimden yatırımcı olarak bahsetmektense; kendimi yenilikçi olarak tanımlamayı tercih ederim.
Peki bir fikrin iyi mi kötü mü olduğunu nasıl ayırt edebiliyorsunuz?
Ben her zaman fikirleri, mantığa ne kadar aykırı olup olmadığına bakarak değerlendiririm. Dışarıdan görüldüğü gibi olmayan mantık dışı fikirlere bayılıyorum. Herhangi bir kimsenin “Aman Tanrım” tepkisiyle karşılayacağı fikirlerden bahsediyorum. Bu, bir düşüncenin yaratıcı olup olmadığını anlamak için aradığım özelliklerden yalnızca biri.
Özellikle yakın zamanda teknik alanda ortaya çıkan basit fikirler buna örnek olabilecek türden. Bu fikirlerin kimsenin ilgisini çekmemesinin nedenini genel olarak insanların aklına getirmediği düşünceler olmasına bağlıyorum.
Son zamanlarda çekici bulduğum fikirlerden biri Kickstarter’dı. Günümüzde artık popülerliği kazanan platform fikri, ilk çıktığı zamanlar bugün olduğu kadar anlaşılır değildi.
Aslında bu konuda verebileceğim tüm örnekler, neredeyse 40 yıl önce var olan fikirlerden. Şu an bunu konuşuyor olmamızın nedeni de birinin bu fikri iyi bir şekilde ortaya koyması. Yenilikçi projeler için diğer bir örnek de Uber olabilir.
OLPC projesi hakkında
2005 yılında, 6-12 yaş arası çocuklar için tasarladığı 100 dolarlık laptop projesini açıkladı. OLPC programında günümüze kadar, 2 milyon laptop üretildi ve bunun 1 milyonu şimdiden 19 dilden ve 31 ulustan çocuğa ulaştı.
Yorumlar