Skip to main content

X-Men hayalî mutantlar olarak; evrimdeki bir değişim sonunda, insanüstü güçlerle doğan ve genelde ergenlik döneminde ortaya çıkan özelliklere sahip hayali kahramanlar. Peki, X-Men’de Stan Lee’ye ne ilham verdi?

Gerçek ismi Stanley Martin Lieber olan Stan Lee, 1922’de New York’ta doğdu. Örümcek Adam, Fantastik Dörtlü, X-Men, Daredevil, Hulk ve Iron Man süper kahraman karakterlerinin yaratıcısı çizgi roman yazarı Lee, 12 Kasım’da 95 yaşında hayatını kaybetti. Stan Lee vefatının ardından nesiller boyu hatırlanacak eserler bıraktı. Bu eserler arasında yer alan X-Men’de Lee’nin ilham kaynaklarını ele alıyoruz.

Lee’yi X-Men’de 1960’lardaki insan hakları hareketleri harekete geçirdi
X-Men’in ilk macerası 1963’te yayımlandı. Maceralarda normal insanlar olan Homo Sapiens türü, gizlenen ve endişe içinde yaşayan diğer tür olan Homo Superiors yani mutantlara karşı korku, nefret ve güvensizlik besler şekilde tasvir ediliyor. Öte yandan, birçok bilim insanı da mutantların evrimdeki bir sonraki adım olduğunu düşünüyor ve ve bu yüzden mutantları insanlık için bir tehlike olarak değerlendiriyor. İşte, X-Men’deki bu ana nokta, “insanların bilmedikleri ve anlamadıkları şeylerden korkup nefret etmeleri” idi. Bu tema, 1960’lardaki insan hakları hareketlerine denk düşüyordu. Dolayısıyla, Stan Lee de o dönemki bu hareketten ilham alarak X-Men’i hayata geçirdi.

Stan Lee’nin X-Men’e dair görüşleri
Stan Lee, halk tarafından şeytanlaştırılan ve ötekileştirilen karakterlerin hikâyeleri aracılığıyla hoşgörü ve benimseme mesajlarını iletiyordu. Lee, Marvel Comics tarafından 2017 yılında yayımlanan bir videoda, “Bu hikâyelerde ırk, cinsiyet, din ve derisinin rengine bakılmadan herkes için yer var. Yer almayacak şeyler ise nefret, hoşgörüsüzlük ve dar kafalılık” diyordu. Öte yandan, Lee benzer mesajları 1966’da yayımladığı ilk Afrika kökenli Marvel karakteri olan Black Panther ile de aktarmıştı.