Skip to main content

Günümüzde sosyal medya şirketlerinin en büyük problemi kısaca ‘siber şiddet’ diye adlandırabileceğimiz kişilerin ve kurumların çoğu zaman tam gerçeğe dayanmaksızın, eksik bilgiyle veya yalanla linç edilmesi.

Ülkemiz hukukunda, uluslararası sözleşmelerde ve bunlara taraf olan diğer hukuk devletlerinde, sosyal medya üzerinde nefret söyleminde bulunmak, zorbalık ve taciz yapmak, küfür etmek, şirketlerin markalarını ve ticari faaliyetlerini asılsız şekilde karalamak suç olarak kabul ediliyor.

İnsanlar, internet ortamının ve sosyal medyanın sağladığı anonimliği ve uzaklığı maalesef istismar ederek, sosyal medyada kendi işyerlerinde, okullarında, sokakta, kendi sosyal ortamlarında tercih etmeyecekleri küfür, zorbalık, nefret söylemi, tehdit ve linçlere katılma şeklinde davranışlar sergiliyorlar.

Bugün itibarı ile Twitter, Facebook, Instagram gibi sosyal medya şirketlerinin en büyük problemi kısaca ‘siber şiddet’ diye adlandırabileceğimiz kişilerin ve kurumların çoğu zaman tam gerçeğe dayanmaksızın, eksik bilgiyle veya yalanla linç edilmesi, bunun geç işleyen yargının bir alternatifi olarak görülmesi, yalan haberler, zorbalık, rıza olmadan yapılan müstehcen paylaşım/pornografi ve nefret söylemidir. Siber şiddet yüzünden sosyal medya üzerinde erişilen her bilginin güvenilirliği, her yorum yapan kişinin itibarı hep bir soru işareti, hep bir şüpheyle karşılanır olmuş, sosyal medyadaki genel içerik çöpleşmiş, bu hem sosyal medya ‘topluluğunun’ kalitesini ve beklentilerini kümülatif olarak düşürmüş hem de sosyal medya şirketlerinin değerini ve verimliliğini düşürmüştür.

Öncelikli kurbanlar çocuklar ve kadınlar

Siber şiddetin temel kurbanları da analog dünyada olduğu gibi öncelikle kadınlar ve çocuklar. Bir şekilde siber şiddete maruz kalan kişiler, özellikle kadınlar ve çocuklar online faaliyetlerini sınırlamayı tercih ediyor, bu da dijital katılımcılığı, çok sesliliği, çeşitliliği, ifade hürriyetini ve demokratik hukuk devletinin temelini teşkil eden diğer temel hak ve özgürlüklerin gelişimini olumsuz olarak etkiliyor.

Haklı bir mahremiyet beklentisi olan bireyler kadar, mahremiyet beklentisi sınırlı olması gereken halka mal olmuş kişiler, şirketler ve markalar da linç kampanyalarına konu olabilmekte ve çoğu zaman eksik ve zamansız ortaya atılan iddiaların viralleşmesiyle soruşturma safahatlarının sağlığına, yargı bağımsızlığına ve kamu vicdanına zarar veriliyor. Siber suçlardan ve linçten muzdarip olan kişilerin ve şirketlerin, hukukumuzda başta 5651 Sayılı Kanun olmak üzere, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu ve Anayasa hükümleri çerçevesinde haklarındaki iftiranın veya mahremiyet ihlalinin veya kendilerine yöneltilmiş zorbalığın durdurulması, haksız rekabetin önlenmesi, içeriğin kaldırılması, suçluların tespit edilerek cezalandırılması ve zararlarının giderilmesi yönünde hakları ve imkanları bulunuyor.

Burçak Ünsal, NY & İstanbul Baroları Avukatı