İşlerin giderek daha zahmetsiz ve kısa sürede yapılmasını gerektiren bir dünyada, değişen hayat tarzlarına, ekonominin insana doğrudan temas eden noktası olan ödeme ve alışveriş alışkanlarına cevap verecek çözümler geliştirmek de kaçınılmazdı. Böylece, her anlamda, her an, kendi konforunu düşünen modern dünya insanın beklentilerini karşılamak için ‘rahatlık ekonomisi’ kavramı hayatımıza girdi.
Sizleri yakın tarihte kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. Şöyle bir gözünüzün önüne getirin; 20-30 yıl önce yalnızca nispeten daha küçük Anadolu şehirlerinde değil; İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin de tam kalbinde mahalle kültürü hâkimdi. Hemen hemen herkesin birbirini tanıdığı, samimiyetiyle iç ısıtan mahallelerimizde kasabımız, manavımız, kuaförümüz, berberimiz, bisiklet tamircimiz, sütçümüz, yumurtacımız yani aklınıza gelen her ihtiyaç için birebir iletişimde olduğumuz ‘komşu’ esnaflarımızdan alışveriş yapardık. Bugün tüm bu ihtiyaçlarımız için ya semtimizde açılan süpermarketleri tercih ediyoruz veya bize en yakın AVM’nin yolunu tutuyoruz. Ya da hiç evimizden çıkmak istemiyorsak, rahatımızı bozmadan, bir tıkla tüm ihtiyaçlarımız kapımıza geliyor. Çünkü aradığımız her şeyi fazla zaman harcamadan ve efor sarf etmeden aynı yerde bulabileceğimiz alışveriş ortamının sunduğu rahatlığa alışmış durumdayız.
En büyük odağımız kendimiz ve çekirdek ailemizin rahatlığı
Önceleri dostlarımızı, aile fertlerimizi, büyüklerimizi, sevdiklerimizi ev gezmelerinde ziyaret ederken, bugün birisiyle “Görüştüm” diyebilmek için sadece bir görüntülü arama yapmamız dahi yeterli olabiliyor. Kalabalık ailelerin hep bir arada yaşadığı günlerden, çekirdek ailelerin daha küçük evlerde hayatlarını sürdürdüğü günlere doğru hızla geçiş yaptık. Dedelerimizin aylık ihtiyaçları gördüğü, ellerinde dolu dolu poşetlerle eve döndüğü, ninelerimizin haftalık pazar alışverişini yaptığı ve aynı kalabalık sofraya oturulan zamanlardan günlük alışverişin aylık alışverişe kıyasla daha çok tercih edildiği, hatta anlık alışveriş yaptığımız zamanlarda yaşamaya evrildik. Sözün özü; artık stoklu, yedekli yaşamıyoruz. Önceleri evlerimizde ‘büyük’ erzak dolapları bulunurken, bugün ‘büyük’ kolaylıkla ‘küçük’ satın almalar yapıyoruz. Yani artık çok daha mikro ve bireysel ihtiyaçlarımıza odaklanıyor, bu ihtiyaçları karşılarken rahat ve hızlı olmayı talep ediyor, zamanımızı kendimize ayırmayı önemsiyoruz çünkü zaman günümüz koşullarında artık çok kısıtlı ve çok değerli… Bu kısıtlı zamanı hızlı ve pratik kullanmamız, efektif davranmamız gerekiyor. Dolayısıyla artık odaklandığımız en öncelikli şey, kendimiz ve çekirdek ailemizin rahatlığı oluyor.
İşte bu rahatlık arzusu, internetle birlikte teknolojinin evlerimize hatta doğrudan evimizde kullandığımız cihazlara, örneğin buzdolaplarımıza nesnelerin interneti yoluyla girmesini sağladı. Çamaşır makinemizin çamaşır deterjanının bittiğini bize haber verdiği veya doğrudan yeni çamaşır deterjanı sipariş ettiği günlerde yaşıyoruz. Bugün giyilebilir cihazlar, teknolojiyi üstümüzde taşımamızı dahi olağan hale getiriyor.
Bir başka dönüm noktası ise e-ticaret siteleriyle tanışmamız. E-ticaret; alışverişi çok daha kolay, hızlı ve pratik bir deneyime dönüştürerek lojistik gibi pek çok farklı sektörün de gelişimini tetikledi ve dünyayı birbirine yaklaştıran, uzakları yakın eden bir ekosistemi mümkün kıldı. E-ticaret giderek artan bir talebe dönüşürken, arz da bu anlamda çeşitlendi. Yiyeceğimiz yemekten temel market ihtiyaçlarımıza kadar her şeyi bir uygulama üzerinden artık kolayca sipariş edebiliyoruz.
Her şey modern dünya insanın beklentilerini karşılamak için
Tüm bu gelişmelerin yansıması olarak ‘rahatlık ekonomisi’ kavramıyla tanıştık. Rahatlık ekonomisi kavramının ‘ekonomi’ üzerindeki etkisi ise ödemeleri çok daha ‘hızlı, kolay ve dijital’ hale getirerek ‘daha az görünür kılmak’ oldu. Şöyle bir düşündüğünüzde, ekonominin gündelik yaşamda insana temas eden en temel noktasının alışveriş ve ödeme alışkanlıkları olduğunu fark edersiniz. Geçtiğimiz 20-30 yıldan bugüne hayat böylesine rahat ve kolay hale gelirken, ödeme sistemlerinin de aynı kalmasını yani yerinde saymasını beklemek elbette olası değildi…
Gün içinde küçük ancak sık ödeme yaptığımız bir dünyada, ödeme alışkanlıklarında yaşanan dönüşüm de hayatı kolaylaştırmaya odaklı olarak gerçekleşti. Bu anlamda Türkiye’nin Dijital Cüzdanı BKM Express’i hayata geçirdik ve kullanıcıları çok daha konforlu bir ödeme deneyimiyle buluşturduk. ‘Daha az nakitli dünya’ yolculuğunda nostaljik bozuk para cüzdanlarının yerini cep telefonlarındaki dijital cüzdanların aldığı günümüzde attığımız bir diğer önemli adım ise Türkiye’nin Ödeme Yöntemi TROY’u hayata geçirmek oldu. TROY’u, kartla ödeme deneyimini sımsıkı kucaklayan Türkiye’nin yerel değerlerinden yola çıkarak, “Neden yerel ödeme yöntemimiz de olmasın?” sorusunun ardından kullanıcılarımızla buluşturduk.
Tüm bu yenilikçi adımları atmamızın ardındaki temel sebep, değişen dünyaya ayak uyduracak hızı ve konforu, modern dünya insanının hayatının merkezine yerleştirmekti. Dijitalin baş döndürücü hızı modern insanın hayatını eskisinden çok daha hızlı ve kolay bir hale getirmesine getirdi ama bu insanın artık eskinin alışkanlıklarını sürdürecek zamanı yok, çünkü vakti hep çok kısıtlı! Özetle işlerin giderek daha zahmetsiz ve kısa sürede yapılmasını gerektiren bir dünyada, değişen hayat tarzlarına, ekonominin insana doğrudan temas eden noktası olan ödeme ve alışveriş alışkanlarına cevap verecek çözümler geliştirmek de kaçınılmazdı. Böylece, her anlamda, her an, kendi konforunu düşünen modern dünya insanın beklentilerini karşılamak için ‘rahatlık ekonomisi’ kavramı hayatımıza girdi. Dünyanın değişme hızının, dijitalin gelişiminin durmasını beklemek imkânsız. O halde gelecekte bizi ödemelerin ‘daha az görünür’ olacağı, ‘rahatlık ekonomisi’ kavramının kapsamının giderek daha da genişleyeceği günlerin bizi beklemediğini kim söyleyebilir?
Dr. Soner Canko, Bankalararası Kart Merkezi Genel Müdürü
www.dijital.ceo
Twitter: twitter.com/sonercanko
YouTube: youtube.com/sonercanko
Yorumlar