Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde temelde yiyecek, su, uyku ve cinsellik gibi fizyolojik ihtiyaçlar bulunuyor. Bunun bir üstünde ise tehlikeden uzak olma, kendini güven ve emanete alma yer alıyor. İnsanın sosyalleşmesini kapsayan diğer ihtiyaçlar ise bu iki temel ihtiyacın üstünde, üçüncü sırada yer alıyor. Oysa insan, var olduğu dönem itibariyle diğer düşmanlarıyla mücadele edebilmek ve hayatta kalabilmek için sosyalleşmek, bir bütünün parçası olmak zorundaydı. Dolayısıyla insan ırkı sosyalleşmeden fiziksel ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayamazdı. Tam da bu nedenle bizler için sosyalleşme en önemli ihtiyaç olarak görülmelidir.
Endüstriyel devrim ile insan giderek kendine yabancılaşıyor
Endüstriyel devrimle insan, büyük bir makinenin parçası haline geldi. Marx’a göre yabancılaşma, insan emeği ile üretilen şeyin, aynı insana, kendisini köleleştiren yabancı bir öz olarak dönmesi sürecidir. Marx yabancılaşmayı özel mülkiyet, emek ve iş bölümü temalarından inceler.Tüm bu temalar insanı bireyselleştirdi. Ve postmodern çağda hiç olmadığımız kadar bireyseliz sanırım.
Bireyselleşen insan, sosyalleşme arzusunu sosyal medyadan karşılıyor
Sosyal medyanın bir eğlence aracı olduğu kadar bir sosyalleşme aracı olduğunu biliyoruz. Aldığımız like’lar, kalp emojileri, yorumlar hep sosyalleşme arzumuzun bir uzantısı. Devasa şehirlerde yaşayıp yollarda uzun saatler geçirirken ve cinselliği ve sosyalleşme arzumuza yanıt bulduğumuz, üzerinde pek de konuşulmamış bir mecra var: Tinder
Tinder: Postmodern insanın yeni sosyalleşme ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılama aracı
Bir gün düşünün; sabah nispeten erken bir saatte yola koyulduğunuz, akşamları her zaman mesaiye kaldığınız. Yolda birkaç saat geçirdiğiniz, sosyalleşmenin sizin için sorun olmadığı ancak sosyalleşmenin de kolayını aradığınız.Bu yazı kapsamında sekiz dijital ajans çalışanının Tinder öykülerini dinledim. Bunların üçü kadın, beşi erkek. Yaş ortalamaları 32. Hepsi bir dönem Tinder kullanmış veya kullanmaya devam ediyor.Uygulamanın amacı sizi en kestirme yoldan sonuca götürmek. Bunu bilen ve uzun mesailerle çalışan ajans çalışanları arasında Tinder, WOM etkisi yaratmış. Hatta, o kadar yayılmış ki, bir süre sonra sürekli tanıdıklarını görür olmuşlar ekranda. Genel eğilim sosyalleşme amaçlı Tinder kullanımı olsa da, bu mecrayı anlamak ve mekanizmasını keşfetmek ve trollük yapmak için Tinder’a girenler de olmuş.
Görüştüğüm grup Tinder’ı ortalama olarak iki yıldır kullanıyor
Normalda biz markacılar için bir aplikasyonu indirtmek kolay, ancak o applikasyonun silinmemesini sağlamak zordur. Ortalama olarak iki yıllık bir kullanım süresi muhteşem. Demek ki, kullanıcı umduğu sonuçları bulabiliyor. Tinder Pro versiyonunu ise neredeyse tamamına yakını kullanmamış. Yani sosyalleşme için vakit harcasalar da daha iyi bir deneyim için para harcamaya meyilli değiller. “Peki, Tinder aracılığıyla hiçbirisiyle yüz yüze görüştün mü,” diye sorduğumda iki kişi “hayır”, altı kişi “evet” yanıtını verdi. Bu iki kişiden biri ise yalnızca telefonunu paylaşmış ve dönem dönem WhatsApp üzerinden flört ediyorlarmış. Ve bir erkek Tinder üzerinden 30 kişiyle tanıştığını itiraf ediyor. Bu tanışmaların yüzde 10’u arkadaşlık boyutunda kalmış, yüzde 30’u “fail” etmiş (“başarısız” olmuş), yüzde 60’ında ise amacına ulaşmış. Sosyalleşirken bile egomuzdan kurtulamıyoruz. Kullanıcılar en çok dislike butonunu kullanmış. Hatta, cevap verenler arasından biri diyor ki: “Tinder tam bir ego tatmini bence. Ne kadar çok eşleşme, o kadar çok mutluluk!”
Sosyal medyada hepimiz farklı bir persona yaratma peşindeyiz. Ben hiç üzülen, ağlayan, maddî çöküntü yaşayan insan görmedim timeline’ımda. “Tinder’da daha afili, daha zengin, daha entelektüel görünmek istedin mi,” soruma kimse “evet” yanıtını vermedi. Ancak nedense bu cevap benim içime sinmedi. Kadınlar için Tinder’ın diğer sosyal medya hesaplarıyla eşleşerek kişinin dijital ayak izini gözler önüne seriyor olması önemli. Bu anlamda kendilerini daha güvende hissediyorlar. Ayrıca erkeklerin sürekli kendilerine iltifat yağdırması hoşlarına gidiyor. Diğer taraftan Tinder, her iki cins için de bir kolaylık ve heyecan sunuyor. Bir süre sonra insanın mekanikleşmesi, kimsenin fotoğraftaki gibi olmaması, son dönemde çok bozmuş olması kullanıcıların Tinder hakkında verdikleri olumsuz yorumlar arasında yer alıyor.
“Customized” Tinder mesajları amaca giden yolu kolaylaştırıyor
İlk mesajı atarken en çok “Hey”, “Selam”, “Naber?” gibi seslenişlerde bulunuyoruz. Ancak yukarıda yazdığım 30 kadar kişiyle tanışan bir erkek ve yine Tinder aracılığıyla tanışıp şimdilerde güzel bir aşk yaşayan başka bir erkek “customized” (kişiye özel) selamlama cümleleri ile muhabbete başladığını aktarıyor. Bu cümle daha çok kişinin profil fotoğrafı veya profilinin geneliyle alakalı oluyormuş. Markaların müşteriye verdiği mesajların “customized” olması gerektiğini konuşurken bu mecrada da kişiselleştirilmiş içerik üretmek önemli demek ki.
Yüz yüze tanışmalar giderek azalıyor, Tinder hayat kurtarıyor
Cevap verenler arasında bulundukları bir ortamda, bir arkadaş vesilesiyle, yüz yüze gelerek bir ilişkiye başlayanların sayısı oldukça az. Hatta, öyle ki kimileri, “En son üç yıl önce fiziksel bir ortamda birisiyle tanıştım” diyor. Bu durumda Tinder’ın sosyalleşme bakımından hayat kurtardığını söylüyorlar. Hemen aklımda bir soru beliriyor: “Tinder’dan ekmek çıkıyor mu yani?”. Birçoğu buna “evet” yanıtını veriyor. Şu 30 kişiyle buluşan arkadaşımız ise “Ne ekmeği, Halk Ekmek fabrikası bile çıkar!” diyor.
İki yıl önce Tinder’dan tanışıp sevgili olan bir çiftin hikâyesi…
Kızımız 33, erkeğimiz 35 yaşında. Ben taraflardan birini tanırım, kısa süre de birlikte çalıştık. Bu yazıyı yazmak için etrafta Tinder kullanıcısı ararken, “Bizi yazsana” dedi. Şu an birbirlerini buldukları için Tinder hesaplarını kapatmışlar. Benim gördüğüm kadarıyla doğa ve müzik aşığı bir çift. İki yıl önce tanışıp, tanıştıktan 1,5 yıl sonra de sevgili olmuşlar. Birbirleriyle tanışmadan evvel, Tinder’dan farklı insanlarla tanışmışlar elbette. Erkek karakterimiz bu görüşmeleri, ortak zevkler doğrultusunda bir mekân veya etkinlik çerçevesinde gerçekleştirmiş. Eğer uygun olduklarını düşünmüşse de şans verip görüşmeye devam etmiş. Kızın hikâyesi daha komik bence. “Tinder’dan tanışıp ‘kankito’ olduğum insanlar da var” diyor. Üç gün arka arkaya konuştuğu insan olursa o hafta arayı soğutmadan görüşür, bir kahve içermiş. Ama en ilginci; bir gece konserden çıkıp Tinder’dan match olduğu çocuğun arkadaşının evindeki party’e gidip bir saat sonra, evin kedisiyle birlikte uyuyakalması olmuş. Ertesi gün akşama kadar gözlerini açamamış. Kedinin adı ise “uyku”. Bu çift için Tinder’dan tanışmakla yüz yüze tanışmak arasında bir fark yok. Ayrıca Tinder’ın kötü bir yanı olmadığını düşünüyorlar; normal hayatın bir kopyasıymış onlara göre.
Psikolog Elif Eşen: “Gerçek bir elma yemekle, elmayı yediğimizi hayal etmek arasında farklı hisler yaşarız.”
Eşen, Tinder sosyalleşme arzumuzu en kestirme yoldan gerçekleştirirken, dijital sosyalleşmenin günümüzün bir gerçeği olduğunu söylüyor. Ancak bu sosyalleşmenin yüz yüze tanışmaya döndüğünde gerçek bir iletişim boyutuna taşındığını ve yalnızca o zaman insanın beğenilme, takdir ve kabul edilme, sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılayabileceğini ekliyor. “Yüz yüze iletişim boyutuna geçemeyen dijital sosyalleşme, günlük hayatta bir kaçınmaya sebep olup sadece imgesel düzeyde bir sosyal doyum yaşamasına zemin sağlıyorsa sanal bir sosyalleşmenin psikolojik doyumunu da sorgulamamız gerekir. Gerçek bir elma yemekle, elmayı yediğimizi hayal etmek arasında farklı hisler yaşamaz mısınız?”
Yorumlar