Dijitalleşme ile tüm sektörlerin değiştiği, dönüştüğü ve yeni sektörlerin doğduğu günlerden hepinize merhaba. Evet, dijitalleşmeyi tarif ederken çoğu zaman dönüşüm kelimesi ile beraber kullanıyoruz ama dijitalin getirdiği en önemli ve bazen gözden kaçan etkilerinden biri de yeni sektörleri ortaya çıkarması. Bulut bilişim, yapay zeka, arttırılmış gerçeklik, otonom araçlar ve kripto paralar gibi daha önce olmayan sektörler dijitalleşme ile doğdu. Bu sektörleri geliştirecek insan kaynağındaki eğitim açığı da giderek artıyor.
Öte yandan dönüşüm çerçevesinden bakarsak birçok reel sektörün yanında eğitim sektörünün de süratle dönüştüğü ve dönüşüme adapte olmakta zorlandığını tahmin etmek çok da zor değil.
Covid-19 ile hızlanan dijitalleşme sürecinde gördük ki bugün ABD, Asya ve Avrupa gibi coğrafyalar yetkin ve eğitimli insan kıtlığı çekiyor. World Economic Forum verilerine göre dünya genelinde Covid-19 ile eve kapanan öğrencilerin sayısı 1,2 milyarı buluyor. 2020 Şubat ayının ortasında Çin hükümeti 250 milyon öğrencinin eğitimine online olarak devam etmesine karar verdi. Yine İngiltere’de BBC gibi medya kuruluşları eğitim platformları açarak gençlerin eğitiminde söz sahibi olmaları yolunda ilk adımı attı. Bütün bu gelişmeler paralelinde zaten süratle büyüyen ve 2019 yılında 18,66 milyar dolar olarak hesaplanan eğitim teknolojileri (Ed-Tech) pazarının 2025 yılında 350 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Peki sadece üniversitelerinde 8 milyon öğrencisi olan ve mevcut çalışanlarını da dijital okur yazar olarak yeniden eğitme ve geliştirme ihtiyacı olan Türkiye olarak eğitimde yaşanan bu gelişmeleri nasıl okumalıyız?
Eğitim artık eskisi gibi olamaz
Öncelikle eğitimin artık yepyeni bir yapıda olduğunu ve mevcut eğitim süreçleri ile geleceğe hazırlanamayacağımızı kabul etmemiz lazım. Eski model eğitim yöntemleri ile dijital platformlar üzerinden eğitim vermeye kalkarsak başarılı olamayacağımız açık. Covid-19 sonrasında yeniden eski model eğitime geçerek dünya ile rekabet edemeyeceğimiz de gün gibi aşikar.
Gençlerimiz ve iş gücümüz artık akıllarında olan soruların cevaplarını arama motorlarında bulabiliyor. Wikipedia gibi platformlarda merak ettikleri konulara ulaşabiliyor, video platformlarında arama yaparak neyi, nasıl yapacağını süratle seyredip öğrenebiliyor. Dolayısıyla okullarımızda ve şirketlerimizde insanlara ilk öğretmemiz gereken konular ‘öğrenmeyi’ öğretmek ve ‘meraklı’ olmalarını sağlamak olmalı.
Ardından eğitim konusunu bir milli seferberlik olarak konumlamamız ve sorumluluğunu sadece devlete değil; ailelere, şirketlere ve STK’lara da vermemiz gerekiyor.
Bu süreçte, aileler ve şirketler eğitim süreçlerinin çok daha içinde olmalı ve tüm yetkinliklere önem vererek hayat boyu eğitime destek vermeli.
Online eğitim Covid-19 sonrasında da olacak, olmalı
Online eğitim ile ilgili birkaç konunun daha altını çizmek istiyorum. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki dijital ile interaktif olarak verilen ve hatta oyunlar barındıran içeriklerin akılda kalma oranı yüzde 25 ila 60 arasında değişiyor. Bu sayı normal sınıf eğitimlerinde, yani birinin konuşup diğerlerinin dinlediği ortamlarda ise yüzde 9 civarında. Yine dijital eğitim platformlarında insanlar kendi hızlarına göre ilerledikleri için bir konuyu öğrenmeleri yüzde 40 ila 60 daha az zaman alıyor.
Çocuklarımın derslerine yardım ettiğim zamanlarda bu konuyu net olarak yaşadığımı belirtmek isterim. EBA gibi dijital eğitim platformlarında üç, beş dakikada anlatılan bir içeriğin normal sınıflarda iki, üç ders saatinde anlatıldığını görüyorum. Bir öğretmenin herkesin ilgisini çekecek şekilde konuyu anlatması ve bunun uzun sürmesi son derece doğal. Dolayısı ile yenilikçi eğitim modellerinde dijital ve interaktif eğitim platformlarının yeri son derece kritik ve önemli.
Yeni dünyada dijital altyapı; yol, köprü ve baraj kadar önemli
Ülkemizde en büyük gurur kaynaklarımız tünellerimiz, yollarımız, barajlarımız olarak algılanıyor. Bütün bunların çok kritik ve stratejik yatırımlar olmasının yanında geleceğin dünyasında farklı bir altyapı olmazsa olmaz. Devlet olarak geleceğin Türkiye’sini hazırlamak için yapılacak belki en önemli konulardan biri dijital altyapının hazırlanması olacaktır. Tabii ki dijital altyapı derken sadece fiber hatlardan veya 5G teknolojisinden bahsetmiyorum. Türkiye’ye yayılmış veri merkezleri, özellikle yerli firmalarca ihraç kalitesinde geliştirilen dijital servisler, CDN (Content Delivery Network) gibi interneti hızlandıran dijital altyapılar, evlerdeki bilgisayar kullanım oranının artması, internet maliyetlerinin düşmesi gibi tüm ekosistemin geliştirilmesinden bahsediyorum. Bu anlamda regülasyonların inovasyonu kesmeyecek şekilde sınırlı tutulması ve internet üzerinden alınan vergi başta olmak üzere bilgisayarlarda da vergi indirimlerine gidilmesi Türkiye’nin önünü açacaktır.
Özetlemek gerekirse; Benim gençliğimde bir söz vardı. “Oxford vardı da biz mi gitmedik?” Artık Oxford ve daha nice eğitim kanalları online eğitim platformlarında mevcut. Hadi gidelim.
Serkan Sevim, Medianova CEO
Yorumlar