Skip to main content

Seval Öz ile otonom (sürücüsüz) araçların bugünü ve geleceği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bu yılki Digital Age Summit’in en önemli konuşmacılarından biri Silikon Vadisi’nde uzun yıllar görev yapan ardından kendi şirketini kuran Aurima. AI CEO’su Seval Öz idi. Zirvede ‘Ulaşımın Geleceği’ başlıklı bir sunum gerçekleştiren Öz, konuşmasında klasik ulaşım modellerinin geride kaldığı; altyapıların, gıda, eğitim, zaman yönetimi, şehir güvenliği ve toplu taşımanın geleceğiyle iç içe geçtiği bu dönemde ulaşımın da, edindiği yeni tanımlarla, artık bireysel değil, kolektif bir mesele olduğunun altını çizdi. Seval Öz ile otonom (sürücüsüz) araçların bugünü ve geleceği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Otonom araçlar sizce ne zaman tam manasıyla hayatımızda olacak?

Ben dünya çapında hedefi 2021 olarak görüyorum. Çünkü 2021’de birkaç şey bir araya gelecek. En başta 5G’yi bu tarihlerde yaygın bir şekilde kullanmaya başlayacağız. 5G ile birlikte çok yüksek hızda internete kavuşacağız. Bununla birlikte veri iletim hızında büyük bir artış olacak, uçtan uca bağlantıda yaşanan gecikmeler azalacak. 5G ile birlikte endüstriyel internet güçlenecek, veri aktarımı ve altyapıdaki geliştirmelerle de aslında sürücüsüz araçlar için uygun bir ortam nihayet hazır hale gelecek. Çin Hükümeti şimdiden bu planlamaları hazır etmiş durumda. ABD, Çin’i biraz geriden takip ediyor. Bunun nedeni ABD’deki devasa geleneksel otomotiv sanayi. ABD’de bu bağlamda Google gibi teknoloji şirketleri otomotiv endüstrisinin dijital geleceğini çizmiş görünüyor. Avrupa ise organizasyon ve kültür farklarından dolayı biraz daha geride kalıyor.

Peki otonom araçların yaygınlaşmasında bu sürecin hızlandırıcıları neler olacak?
Bunların başında paylaşım ekonomisi geliyor. Otonom araçlar ilk başta özel araç olarak değil, dolmuş gibi paylaşılan alanlarda tecrübe edilecek. Uber’in Uberpool hizmeti gibi. Bence Türkiye’de biz bu paylaşım kültürüne çok rahat uyum sağlarız. Ayrıca bizim otomotiv tarafında -Çin’deki gibi- dönüşüme ihtiyaç duyan bir sanayimiz de yok. Elektrikli araçları üretemezsek bile dolmuş şeklinde halkın kullanımına sunup, bir yerden bu işe başlayabiliriz. Benim bildiğim hali hazırda teknokentlerin bu konuda çok ciddi çalışmaları var. Burada önemli olan hükümetten gelecek teşvikler ve bütçe. Bunlar da bence işin kolay kısmı.

Otonoma geçiş sürecinde ne gibi muhtemel sorunlarla karşılaşılabilir?

Öncelikle otomobilin direksiyonunun insandan makineye geçmesi işleri değiştirecek. Çünkü insanın araç kullanımı ile makinenin araç kullanımı çok farklı. Bu sürtüşmeyi ayırmak lazım. İkisi beraber aynı yolu paylaşırsa bu daha fazla kazaya neden olur. Deneme süreçlerinde bazı tedbirler alınırsa işler kolaylaşır; mesela Geofance dedikleri mesela gibi. Büyük şehirlerde sabah saat 9’dan akşam 5’e kadar hafif araçları 40 km’yi geçmeyecek şekilde servis hizmeti şeklinde yola çıkarırsak, böyle bir deneyim toplumun adaptasyonuna katkı sağlar. Bu ulaşımı bir de çok cüzzi bir fiyat biçersek kolayca alışkanlık haline gelir. Bu sistemi yavaş yavaş büyüttüğünüzde faydaları tüm şehre yayılmaya başlayacaktır. Yaşlı insanlar daha fazla sosyal hayata katılacak mesela. Özetle Türkler bence bir çözüm bulup otonom araçları buraya getirecektir.

Otonom araç kültürünün oluşmasında toplumdaki kültürel dönüşümü sağlamak adına neler yapılmalı?

Üniversiteler başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarının toplumda bilinçlenmeyi sağlama adına bu işte rolü ve desteği çok önemli. Diğer önemli konu otonom araçlar konusunda ülke olarak edineceğimiz vizyon. Bir otomobili her şeyiyle sıfırdan üretmek artık geçmiş bir konu. Burada üzerinde durmamız gereken mesele işin yazılım ayağı olmalı. Geliştirilecek olan projelerde de yazılım şirketleri yer almalı. Çünkü otomobilin değerinin yüzde 70’i yazılım.

Türkiye’de bu işi yaygınlaştırma adına sizin sürece aktif olarak katkıda bulunma durumunuz olur mu? Bildiğiniz gibi bir de devam eden yerli otomobil projesi var Türkiye’nin.

Evet neden olmasın, böyle bir sürece katkıda bulunmak isterim. Yerli otomobil konusuna gelirsek; bu gibi meselelerde işin geleceğini düşünmek çok önemli. Ve artık teknoloji dünyasında donanıma çok büyük yatırımlar yapmaya gerek yok. Çünkü her endüstrinin en önemli ayağı yazılım ve yazılım sürekli güncellenen bir teknoloji.
Sizin Türkiye’den sürücüsüz otomobil teknolojileri konusunda takip ettiğiniz girişimler var mı?
Var evet. Birkaç tane girişimin yönetim kurulu danışmanlığını yapıyorum hatta. Türk şirketlerinden iyi fikirler çıkıyor. Gelecek sene desteklediğim bu girişimleri Silikon Vadisi’ne taşıyıp, onları oradaki yatırımcılarla buluşturmak istiyorum. Bir şekilde iş birliği ve yatırım imkanları yaratmak istiyorum. Bunu yatırım ve finans ayağı olan bir fintech modeli gibi düşünebilirsiniz. Türkiye’de bu alana çok fazla yatırım yapılmıyor. Dolayısıyla bu girişimler dışarıdan yatırım bulmaya çalışıyor. Biz bu fikirleri desteklemek için çalışıyoruz.