Skip to main content

DATS22 izleyicilerine seslenen Prof. Tom Boellstorff, metaverse’ü ve metaverse’te antropolojiyi tanımladı; metaverse’ün geleceğine dair öngörülerini paylaştı.

On yılı aşkın bir süredir Second Life başta olmak üzere sanal dünyalarda ve online medya platformlarında araştırmalar yapan dijital antropolog Prof. Tom Boellstorff, ‘Metaverse’teki İnsanı Tanımak’ başlıklı sunumu ile Digital Age Tech Summit’teydi. Boellstorff, sunumunu Second Life adlı sanal dünyada bulunan ve yaklaşık 15 yıldır sahip olduğunu belirttiği evinden gerçekleştirdi.

Metaverse teriminin ilk defa 1993 yılında kullanıldığına fakat özellikle Facebook’un ismini Meta olarak değiştirmesinin ve vizyonunu açıklamasının ardından daha fazla konuşulmaya başladığına değinen Boelstorff, metaverse’ü şimdi tanımlamanın önemli olduğuna dikkat çekiyor. Boellstorff, metaverse’ün dünyayı değiştireceği, insanların gelecekte metaverse’te yaşayacakları gibi söylemlerin bir furyanın sonucu olduklarının da altını çiziyor.

Metaverse’ün çalışılması için sanal dünyalardaki yaşayışların incelenmelerinin gerektiğini söyleyen Boellstorff; sadece Fortnite gibi çok büyük ölçekli dünyaların değil, küçük ölçekli dünyaların da incelenmelerinin gerektiğini belirtti. Boellstorff’un Digital Age Tech Summit izleyicisine içerisinden seslendiği Second Life’ın yarım milyon kullanıcısı bulunuyor.

Metaverse’ün tanımlanmasında sadece gerçek ve sanal algısından yola çıkmanın yanlış olduğunu söyleyen Boellstroff, insanların gördüklerini dijital ve gerçek olarak kategorize etmeye yatkın olduklarının altını çiziyor; fiziksel olmayan her şeyin sanal, fiziksel olan her şeyin gerçek olmadığını söylüyor. Arkadaş edinme ve dil öğrenmenin sadece sanal dünyalarda kalmadığını, insanların sanal dünyalarda oyun oynama imkânları olsa bile Second Life gibi sanal dünyaları birer oyun olarak görmemeleri gerektiğini, sanal dünyaların metaverse’ün kalbinde yer aldığını belirtiyor.

Metaverse’un etrafındaki konuşmaların hâlâ bir furya halinde olduklarını, bu yüzden metaverse hakkında paylaşılan bilgilerin ürün satma amacı taşıyabileceklerini söyleyen Boellstorff, bir örnek olarak, metaverse’ün VR’a ihtiyacının olmadığını ekledi.

Sanal dünyaların geçmişine dair bilgi veren konuşmacı, 1880’li yıllarda bir sanal dünya sayılabilecek olan telgraf üzerinden tanışan, arkadaş olan, aşık olan ve hatta evlenen kişilerin olduğuna değindikten sonra Videoplace (1970), Habitat (1985), Ultima Online (1997) ve Everquest (1999) gibi dijital sana dünya örneklerini sıraladı. Boellstorff, geniş bant internetin sanal dünyaları nasıl etkilediğini de özetledikten sonra metaverse’ün bedensel engellerin aşılmaları, iklim değişikliğinin yavaşlatılması ve durdurulması ve son olarak da küresel iletişimin sağlanması açısından büyük potansiyellere sahip olduğunu aktardı.