Skip to main content

Bugünlerde iş aramaktan, telefonlaşmaktan, hatta seksten bile daha popüler olan Pokemon GO’ya olan bu büyük ilgi arttırılmış gerçeklik teknolojisini de hayatımızın merkezine taşımış oldu

Pokemon Go ile Augmented Reality artık resmen fenomen

‘Sanal gerçeklik’ (virtual reality–VR) ve ‘arttırılmış gerçeklik’ (augmented reality-AR) bilgisayarların hayatımıza girdiği ilk dönemlerden beri ‘sibernetik’ tartışmalar, araştırmalarla birlikte kurgulanmaya, tartışılmaya başlanan konular. Sanal gerçekliği bu köşede 2014’te birkaç kez işlemiştik, özellikle Facebook’un VR set üreticisi Oculus Rift’i 2 milyar dolara almasıyla önümüzdeki 10 yılın odaklarından biri olacağına herkes inanıyor. Sanal ya da yapay gerçeklik bizi bu dünyadan kopuk, bambaşka deneyimlere sürükleme vaadinde. Benim ‘yükseltilmiş’ veya ‘zenginleştirilmiş’ gerçeklik diye tanımlamayı daha sıcak bulduğum AR ise gündelik hayatın pek çok alanında fırsatlar sunuyor, ama uygulama konusunda geride kalıyordu, çünkü AR’ye göre VR alanında geliştirme yapmanın bazı özgürlükleri ve kolaylıkları var.

Fakat Nintendo’nun yeni oyunu Pokemon GO tarihteki pek çok dijital rekoru altüst ederek farklı bir noktaya ilerlediğimizi müjdeledi. Etrafımızdaki dünya üzerinde haritalar ve telefonun kamerası ile takip ederek hayali karakterleri yakalamaya çalıştığımız oyun, piyasaya sürülmesinin 8. gününde ABD’de 26 milyon kişi tarafından aynı gün içinde oynanıyordu.

Twitter, Spotfy, Netflix’ten daha yaygın tabana ulaşan uygulama üstelik Facebook gibi sadık olduğumuz bir mecradan bile daha fazla süre aktif olarak ekranlarda açık tutuluyor. “Pokemon oynamak iş aramaktan, telefonlaşmaktan, hatta seksten daha popüler” gibi yorumlar sırasıyla Linkedin, Viber, Tinder’dan daha çok yayıldığı için dile getirilir oldu!

AR her alanda fırsatlar sunacak

Fakat AR sadece eğlencelik bir teknoloji değil. 1990’da tümüyle sayısal modellenmiş ilk uçak Boeing 777’in üretim ekibine AR gözlükleri verilmişti. 10 metrelik metal parçaların neresine kablolar ve kurulumlar yapılacağı sürekli çizimler ile parçalar arasında bakmayı gerektiriyordu, fiziken de zorlayıcı idi. Gözlükler üstünden nereye ne konması gerektiği göze yansıtılmaya çalışılmıştı. Fakat sistem de pek de işlemedi, kafanın hareketlerine yeteri kadar hızlı uyum sağlayacak bir donanım elde edilememişti. Zaman içinde daha kuvvetli donanımlara kavuştuk, bugün Mitsubishi gibi firmaların üretim tesislerinde denemeler yaptığını, rekabet avantajını kaybetmemek için projelerini gizli tutan pek çok firmanın daha olduğunu biliyoruz.

Her ne kadar Google Glass yaratılan heyecanın meyvelerini toplayamasa da bugün telefonlarımız pusula, hızölçer ve yön ölçer gibi pek çok sensör içeriyor, GPS konum özellikleri, telefonların daha da yüksek çözünürlüklü hale gelen kameraları işin içine girince yapılabilecek çok şey var.

Mühendislikten sağlık hizmetlerine, inşaattan turizm ve eğlence sektörüne pek çok alanda çalışanlara daha kolay, daha yetkin çalışma imkanı sunacak uygulamalar görüyoruz, göreceğiz. Bireylere yönelik de uçsuz bucaksız uygulama alanları var, mesela araç kullanırken kaza riskini azaltmak için öndeki araçla mesafeyi yöneten; dilini tam bilmediğin bir ülkede tabelaları kendi dilin veya İngilizce’ye çeviren uygulamalar gibi. AR kodlamayı kolaylaştırmak için platformlar da oluşturuluyor, gelecekte aradığımızı bir mağazada bulmamız için bizi yönlendirecek, ilk defa lastiğimiz patladığında trikoyu nereye koyacağımızı gösteren, odadaki diğer kişileri bize tanıtan uygulamaları kullanmak kolay olduğunda onlarsız yapmak istemeyebiliriz.

Son olarak eşitlikçi bir demokrasiyi hak ettiğimiz ülkemizde gelecekte cunta girişimlerinin bir VR deneyimini aşmamasını diliyorum(!)