Skip to main content

E-ticaret’te “marka” olmak ya da olamamak!

Marka olmak her iş dalında önemlidir. Ancak, e-ticaret gibi müşteriyle doğrudan bir temasın olmadığı bir perakende kategorisinde marka olmak çok daha önemlidir. Marka olamamış bir e-ticaret oluşumunun sürdürülebilir bir başarı yakaladığını ben hiç duymadım. Başarılı e-ticaret oluşumlarına baktığımızda ise bu oluşumların birer “marka” olduğunu görürüz. Bu nedenle bu ay bu konuyu değerlendireceğim.

Marka, çoğu kişinin zannettiği gibi logo, kurumsal kimlik, ürün ve internet sitesinin ismi değildir. Marka, ürün ve hizmetlerinizle ilgili müşterilerinizin hissiyatlarıdır.  Burada çok önemli bir konu şudur: Marka, sizin ne söylediğiniz değil müşterilerin ne söylediğidir. Bu nedenle marka olmak bugünden yarına elde edilebilecek bir konu değildir.  Peki, neden böyle zorlu bir işe girişiyoruz? Bunun yerine bir internet sitesi kurup, ürünleri çok ucuza satıp, trafiği de arama motorlarından getirsek olmaz mı? Uzun vadede bir değer yaratmak istemiyorsanız ve kârlılık sizin için önemli değilse tabii ki olur. Ama uzun vadede kârlı ve başarılı bir e-ticaret şirketi ya da birimine sahip olmak istiyorsanız, bir marka yaratmalısınız.

İyi bir marka yaratabilmek için önce bir vizyon ve misyona sahip olmanız gerekir. Bunu yapmadığınız takdirde kararları günlük vereceksiniz ve bu kararların uzun vadeli hedeflerinize size yöneltip yöneltmediğini bilemeyeceksiniz.  İyi bir vizyon ve misyon yazabilmek için de en azından üç senelik iş planınızın elinizin altında olması gerekir. Bu iş planı yapacağınız tüm işlerin detaylarını kapsamalıdır. Hangi sene nasıl bir pazarlama faaliyeti yapacaksınız, sitenizde hangi fonksiyonlar olacak, müşteri hizmetleri standartlarınız ne olacak, operasyonu nasıl yöneteceksiniz, ekibinizi nasıl planlayacaksanız ve nasıl ölçeceksiniz gibi aklınıza gelen her sorunun yanıtını içeren bir iş planı sizin için çok önemli bir referans olacaktır.

E-ticarette neyi söylüyorsanız, onu yapmalısınız

Gelelim müşteri tarafına; müşterilerin bizi nasıl değerlendirmesini istiyoruz, onlara ne tür bir değer sunuyoruz, mevcut müşterilerimiz ve hedef müşteri kitlemiz bizim için ne düşünüyor, rakiplerimiz bu konularda nerede, biz yokken müşterilerimiz ne yapıyordu, güçlü yönleriniz, zayıf yönleriniz neler, pazar ne durumda, müşteri beklentileri nedir? Bütün bunları harmanlayarak bir tekil değer önermesi belirlememiz gerekir. Tekil değer önermeniz, açık, anlaşılır, kısa, müşteri dilinde olmalı, abartılı ifadeler taşımamalı. Sektöre yeni giriyorsanız kendiniz için “e-ticaret devi” ya da “en iyi e-ticaret şirketi” diyemezseniz.

Vizyon, misyon ve tekil değer önermenizi cebinize koyduktan sonra sıra bunları uygulamaya gelecektir. Öncelikle tüm süreçlerinizi bunlara uygun olarak çizin. Sonra yaptığınız her işin bu çerçevede olduğunu tekrar kontrol edin. Koşulsuz müşteri memnuniyetinden bahsediyorsanız ve çağrı merkeziniz 15 dakikada müşterilere yanıt veriyor ya da labirent gibi bir IVR kurmuşsanız bunları değiştirmeniz gerekecektir. Ne söylüyorsanız en az onu yapmanız gerekir. Önemli bir konu da internet siteniz, çağrı merkeziniz ve ambalajınız gibi müşteriyle temas ettiğiniz noktaları markanızla eşleştirmek. Yaratmaya çalıştığınız markayı sitenizde çok iyi anlatmalısınız. Renkleriniz, logonuz, tekil değer önermesini nerede ve nasıl anlattığınız, müşteri ile hangi tonda konuştuğunuz gibi müşteriye değen her öğenizi de tutarlı hale getirmeniz gerekmektedir.

E-ticaret hali hazırda girişimciler için büyük fırsatlar barındıran bir iş kolu. Ancak, işinizi iyi yapmalısınız ve işe başlarken de kendinize “Bu iş bana mı kaldı,” diye sormalısınız. Eğer yanıtınız olumluysa kolları sıvayın ve hızla başarıya koşun!