Skip to main content

İnsanlık, tıpkı parçası olduğu doğa gibi, radikal yok oluşlardansa aşırı uçları yontup daha dengeli bir evrime teşnedir. Ateşe, tekerleğe, açık denizlere, baruta olduğu gibi önce temkinli yaklaşacak ve inişli çıkışlı ilişkiler yaşayacağız belki ama teknolojiyi de bilinir ve doğal hale getireceğiz.


Evrensel bir eğilim olarak, insan dışındaki tüm canlıları ve hatta cansızları doğanın bir parçası kabul ettik. Ama insanı doğadan dışladık. İnsanın girmediği, dokunmadığı alanlar doğal yaşam alanları olarak adlandırıldı. Doğal hayat, insansız hayat anlamına geliyor. Ağaçta yetişen meyve doğal, bir insan ona müdahale edip ağacı aşılayınca ya da bir ambalaja koyunca doğal olmaktan çıkmakta. Dil beynin dışa yansımasıdır. İnsanlar olarak kendimizi doğanın eşit bir parçası olarak görmüyoruz. Genelde insanları dünyanın efendisi ya da kölesi, katili ya da mahvedicisi; doğanın sahibi ya da tek düşmanı olarak görme eğilimimiz hâkim. Hatta kentlerden kaçıp, doğaya sığınan, insanın doğayla bütünleşmesini savunanlar dahi insanların doğayı katlettiğini; özünde doğanın bir parçası olan insanlığın aklını kötüye kullandığını, doğanın parçası gibi davranmadığını, doğayı tahrip ettiğini düşünürler.

İnsanın hal ve hareketlerini de “doğal” ve “yapay” diye ikiye ayırırız. Altında görünür bir amaç yoksa kendiliğinden ortaya çıkan davranışa doğal deriz. Doğal davranış, yazılı olmayan toplum kurallarınca, yapaydan yeğdir. En azından son dönemde. Eskiden, abartılı bir nezaket kabul edilebilirdi hatta tercih sebebiydi. Eskinin film yıldızlarına abartılı kibarlıklarından ötürü hayran olurduk; şimdi onlardan da doğal bir “cool”luk bekliyoruz. Eskiden, insan eliyle üretilmiş, fabrika mamülü gıdalara üstün teknoloji gözüyle bakarken; son dönemde gıdanın da insanlar tarafından en az müdahale edilerek tüketilenine makbul gözle bakıyoruz. İnsan beynine dokunan her şeyden gizli bir maksat arıyoruz. Çünkü insanı ve insanlığı doğanın homojen parçalarından birisi olarak algılayamıyoruz. Oysa ki, insanlığı ve doğanın geri kalanıyla tüm etkileşimlerini, doğanın ve evrenin milyonlarca yıllık evriminin küçük bir parçası olarak görmek bizi rahatlatacaktır.

Bugünün teknolojisi yarının normu olacak
İnsanlığın bulmak için binlerce yıl uğraştığı ateş sonraki nesiller için dev bir inovasyon olmaktan çıkıp saniyelik bir olguya nasıl dönüştüyse, günümüze ait devrimler de yarının normali haline gelecek. Bu satırları okuyan çoğu kişi, elektriği olan evlerde doğdu. Babaannemin, düğmeye her bastığımda yanan ışığa büyülenmiş gibi bakmasını anlayamazdım, şimdilerde çözmeye yaklaştım. Çünkü elektrik olmayan bir dünyaya doğmuştu. Elektrik ve ışık onun için doğal değildi. Mum ve gaz lambasıydı onun doğalı. Gaz lambası da binlerce yıl önceki insanlar için nefes kesen bir teknolojiydi. Kimisi için tekerlekti, daktiloydu, tüfekti… Ve her büyük inovasyonun dünyanın sonunu getirme riski vardı. Gerçekten de ateş, tekerlek, barut gibi sıçramaların tümü, son insana kadar ezip geçecek, medeniyeti, doğal yaşamı yerle bir edecek potansiyel enerjiye sahipti. Zaman zaman felaketlere de sebep oldu. Ama uzun vadede hepsi bir denge noktası buldu, insanlık ateş ve tekerleğin toplam faydasının toplam zararının çok üzerinde olacağı düzenekler kurdu. Teknoloji zaman içinde doğallaştı.

Bizler için teknolojik sıçrama olan internet devrimi, mobil devrim, akıllı cihazlar, ekranlar, öğrenen makineler de bir sonraki nesil için ateş kadar, elektrik kadar sıradan gerçekler olacak. “Dünyanın sonunu getirecek mi,” endişesi taşıdığımız, bugün nefesimizi kesen bu dev sıçramaların dünyanın sonunu getirmekten öte, insanlığın çoğunluğunun aktif katılımıyla daha dengeli bir noktaya yerleşeceğine inanabilir, doğallaşacağını düşünebiliriz. Bugünün teknolojisi yarının normu olacaktır. İnsanlık, tıpkı parçası olduğu doğa gibi, radikal yok oluşlardansa aşırı uçları yontup daha dengeli bir evrime teşnedir. Ateşe, tekerleğe, açık denizlere, baruta olduğu gibi önce temkinli yaklaşacak ve inişli çıkışlı ilişkiler yaşayacağız belki ama teknolojiyi de bilinir ve doğal hale getireceğiz. İnsanlığın sicili olumlu umutlu olmamızı sağlayacak örneklerle dolu.