Skip to main content

Ülke olarak IoT fırsatlarını azami ölçüde yakalayabilmek için ileri görüşlü mevzuatlar yapmak, gerekli teşvikleri çıkarmak ve bilgi toplumu olma yönünde sağlam adımlar atmak için harekete geçirmeliyiz.

Nesnelerin interneti ya da kısaca IoT denen olgunun günümüzde gelmiş olduğu ve kısa vadede kavuşacağı ekonomik hacmi, teknolojik boyut ve bunların birey, toplum, devlet, üretici, hizmetveren ve erişim sağlayan bakımından etkileri görebilmek için Google’da hızlıca bir “IoT statistics” araması yapmak yeterli. Başta ABD ve AB, bu gidişatın hem teknolojik hem ekonomik liderleri olduğu için hukuki düzenlemelerini de bir süre önce yapmaya başlamışlardı. Şunu eklemeliyim ki olguların hukuki düzenlemesini yapabilmek, bunları sözleşmelere konu edebilmek ve haklarında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları çözebilmek için olguları doğru tanımlayabilmek elzemdir. Benim Türkiye’deki hukukî ve teknolojik tartışmalar için tavsiye ettiğim IoT tanımı şöyle; “IoT veya Sanayi 4.0, gömülü, takılabilir, giyilebilir, enjekte edilebilir sensör ve chiplerle nesnelerin, insanlar dahil canlıların talimatla veya kendiliğinden, anlamlı sonuçlar çıkarmak ve fayda yaratmak üzere, bilişim ve iletişim sistemleri kullanarak veri alış verişi yaptığı durumdur.” IoT olgusunun tüketici, üretici, hizmet veren, erişim sağlayıcı, devlet/düzenleyici kurum hakları ve yükümlülükleri gibi farklı bir kısmına yoğunlaşabiliriz. Ben bu yazıda IoT üzerinde alışverişi yapılan ve her geçen gün inanılmaz bir oranda üstel büyüme gösteren verinin nasıl iletildiğine ve iletileceğine yoğunlaşmak istiyorum.

IoT konusunda cihazlar arası bağlanabilirlik hayati önem taşıyor

IoT gelişiminin önündeki önemli problemlerden biri cihazların birbiri ile uyumu (compatibility) ve birbirlerini olumsuz etkilememesi (interference). Bu sebeple, verinin cihazlar ve ağ sistemleri arasında, özellikle ülkeler geçilirken değişebilecek coğrafi şartlara ve bağlantı modellerine bağlı olarak kesilmemesi ve yanlış akmaması sağlanarak kesintisiz ve doğru veri akışının sağlanarak azami fayda sağlanabilmesi için cihazlar arası bağlanabilirlik (connectivty) hayatî önem taşıyor. Bu iletişim teknolojileri tercihleri ürünlere ve üreticilere göre kapsam ihtiyacı, güvenlik, veri büyüklüğü, enerji/ pil ömrü ihtiyaçlarına göre değişebiliyor. Hemen sayabileceğimiz ve hepimiz aşina olduğu Cellular (GSM, 3G, 4G), Bluetooth ve WiFi olduğu gibi belki de ilgileri dışında kimsenin pek duymadığı Zigbee, Z-Wave, 6LoWPAN, Thread, Neul, Sigfox, LoRaWAN gibi teknolojiler. Geçtiğimiz Mobil Dünya Kongresi’nde LoRaWAN teknolojisinin önde gelenleri Actility ve Sagemcom LoRa İttifakı olarak üzerinde çalıştıkları bir standarizasyon taslağı açıklamıştı. LoRaWAN standardı ülkeler ve düzenleyici kurumları arasında IoT cihaza (ve tabii ki alışverişini yaptığı veriye) uluslararası uyumlu özel ve kamusal ağ sunucuları üzerinden, dolaşım (roaming) hizmetleri hizmetleri verebilecek. Bunun için tüm uluslararası LPWA (Low Power Wide Area) ağları için geçerli olan düzenlemelerin uyumlulaştırılması gerekiyor, zira farklı ülkelerde farklı frekans bantları ve güç çıkışları söz konusu. Örneğin Avrupa’nın MHz ISM (sanayi, bilimsel ve tıbbi amaçlı megahertz bandı) 868 iken, ABD’de 915. Bu yapılabilirse, LoRa operatörleri, halihazırda ilk global IoT ağı olma iddiasındaki Sigfox ile rekabet edebilir hale gelebilecek. Özetle; bu gelişmeler hukukçuları, operatörleri ve üreticileri karşılıklı hak ve menfaatler bakımından uyarmalı ve düzenleyici kurumlarımızın bağlantı ve iletişim altyapılarını geliştirmek ve IoT fırsatlarını azami ölçüde yakalayabilmek için ileri görüşlü mevzuatlar yapmak, gerekli teşvikleri çıkarmak ve bilgi toplumu olma yönünde sağlam adımlar atmak için harekete geçirmelidir.