Birlikte çalıştığınız interaktif ajans projelerinizin ve işinizin başarısı için elinden gelenin en iyisini yapıyor mu? Yeni bir interaktif ajansla çalışmaya mı başladınız? Ya da yıllardır iyi kötü ilişkinizi sürdürdüğünüz bir interaktif ajansınız mı var? Doğru seçimi yapıp yapmadığınızı merak ediyor olabilirsiniz. Markaların dijital bütçeleri her geçen yıl büyürken doğru interaktif ajansla çalışıp çalışmadıklarını düşünmelerinin de zamanı geldi.
İşte şirketinize uygun olup olmadığını anlamak için beraber çalıştığınız ajansta aramanız gereken beş önemli özellik.
1)Ajans az konuşmalı çok dinlemeli
Bir ajansla beraber çalışma kararı alınmasının en önemli nedeni işlerinde uzman olduğuna inanılmasıdır. Ancak uygulamaya dökülemeyen uzmanlık yalnızca teoride kalır. Gerçekten etkili olmak isteyen bir ajans çalıştığı şirketin kültürünü anlamaya çalışır, projeden çok müşterinin ihtiyaçlarının ne olduğuna odaklanır. Bu da ajansın müşteriyi dinlemesi gerektiği anlamına gelir. Ajansın amacı müşterinin çizdiği çerçeve içerisinde ‘özgürce’ müşteri için yapabileceklerinin en iyisini keşfetmektir.
Müşteriyi ve isteklerini detaylı bir şekilde anlamak için ajans, başından itibaren müşteriyle beraber çalışabilecek doğru insanları seçmeli. Perde arkasında çalışan ya da müşteriyle birebir bağlantısı olan ajans çalışanları aynı proje üzerine yoğunlaştıkları için eninde sonunda bir bütünün parçaları haline gelecektir.
Tasarım, teknoloji, markalaşma gibi birçok farklı disiplin artık dijital projelerin ayrılmaz parçalarından. Durum böyle olunca tüm incelikleri yakalayabilmek için takım çalışması gerekiyor. Müşteriyle sürdürülen tüm iletişimi yalnız bir müşteri temsilcisinin üstlendiğini düşünelim. Böyle bir durumda, özellikle bolca telefonun kullanıldığı iletişimde detaylar gözden kaçabilir.
2) Ajans her daim soru sormalı
İyi bir ajans projeye başlamadan önce size sorular soracaktır. Mükemmel bir ajans ise yalnızca başlangıçta değil proje boyunca sorular sormaya devam edecektir. Hem ajans hem de marka aynı noktada buluşabilmek için bu soruları benimsemelidir. Eğer ajans çalışanları verilen kararların ardında yatan sebepleri bilmezse efektif bir çalışma ortaya çıkarmaları neredeyse imkânsızdır.
Ajans neyin başarılması gerektiğini anlamak için önce neden bunun başarılması gerektiğini anlamalıdır. ‘Neden’ sorusu plan için hazırlık yapmanın yolunu açar. Ajans çalışanları soracak bir soru kalmayıncaya kadar neden diye yılmadan sormaya devam etmelidir. Ancak o zaman istenen sonucu elde edebilirler: Kim bu özellikten yararlanacak? Bu özelliğin faydaları neler olacak? Bu şirkete nasıl bir değer kazandıracak? Bunlar da projeye bağlı olarak sorulması gereken önemli sorulardandır.
3) Ajans, girişimci mantığıyla çalışmalı
Tüm başarılı girişimlerin bazı ortak özellikleri vardır. Başarılı girişimlerin çalışanları hem kendi işlerini hem de beraber çalıştıkları insanların işlerini yapabilecek düzeydedir. Bu disiplinler arası yaklaşım girişimin başarısını sağlamak adına gereklidir çünkü çapraz disiplinin hâkim olduğu daha etkili bir işbirliğinin kapılarını açar. Ajanslar ise çalışanları farklı bölümlere ayırarak ‘bu benim işim değil’ zihniyetinin oluşmasını sağlar.
Başarılı girişimlerin çalışanları başarılı olsun olmasın yaptıkları projeyle ilgili sorumluluğu üstlenir. Danışma masasında oturandan CEO’ya takımdaki herkes müşterilerini iyi tanır, müşterilerinin isteklerini karşılamak adına risk almaktan çekinmez. Nasıl iletişim kuracaklarını bilirler, ortakları, müşterileri ve meslektaşlarıyla her daim bağlantı halindedirler. Yani tüm çalışanlar şirkette olup bitene aşağı yukarı hâkimdir.
4) Hata yapıldığında itiraf edebilmek ajans kültürünün bir parçası olmalı
Tekrara düşme ve başarısızlık kreatif sürecin doğasında vardır. Ancak bu gerçeğe rağmen her buldukları fikir çok iyiymiş gibi yapan onlarca ajans var. Hatta bazıları sırf bir zamanlar hata yaptıklarını itiraf etmekten çekindikleri için müşterilerinin başarısız olmasına göz yumduklarından bile bahsetmezler.
Eğer bir ajans müşterinin çıkarlarını ön planda tutuyorsa, proje süresince yaptıkları hataları itiraf etmekten çekinmemeli, nelerin doğru nelerin yanlış olduğunun geniş bir şekilde analizi yapılmalı. Elbette bunu yapmak göründüğü kadar kolay değil. Ancak herkes egosunu bir kenara koymalı. Böylece sonunda yaratıcılığı, iletişimi, karşılıklı güveni güçlendiren, şeffaf bir anlayış ortaya çıkabilir.
5) Ajans, markanıza önem verdiğinden bahsetmeli
Müşteriniz olma ihtimali yüksek bir markanın yöneticilerinden biriyle öğle yemeğine çıktığınızı düşünün. Onlarla işbirliği yapma fırsatı yakalamaktan duyduğunuz memnuniyetten, projenin sizin için ne kadar önemli olduğundan mutlaka bahsetmelisiniz. Çünkü markalar ajansların, beraber çalışmak için istekli olduğunu görmek ister.
Ajans, markaya projenin başından sonuna dek beraber çalışma arzusunu göstermelidir. Eğer ajans size bunu itiraf etmek istemiyorsa büyük ihtimalle sizin için ellerinden gelenin en iyisi yapmayacaklardır. Sizin için çaba harcamayan bir ajansla kalmayı mı yoksa ajansınızı değiştirmeyi mi tercih edersiniz? Bu soruyu cevaplamak oldukça kolay.
‘İnteraktif ajans – marka ilişkisini şekillendiren 5 altın kural’ yazısı Digital Age Ekim 2014 sayısında verilen Experience ekinde yer alıyor.
Yorumlar