Köşe yazarı, akademisyen Mark O’Connell, 28 Şubat’ta ABD’deki raflarda yerini alacak kitabı ‘To Be a Machine‘de, nitrojen dolu tanklarda bir gün yeniden “dirilmeyi” bekleyen cesetlerden cyborg olmayı arzulayan kişilere; transhümanizmin tüyler ürpertici dünyasının kapılarını okurları için aralıyor.
O’Connell kitabı için; bedenini “cihaz olarak” gören transhümanistlerin evrenine daldı ve gelecekte tıp teknolojisinin ölüme çare bulacağı inancıyla insan bedenlerinin dondurularak korunduğu cryonics’leri bile dolaştı.
Tanıklık ettiklerini hem bilimsel hem felsefi boyutlarıyla yazan Mark O’Connell’in kitabı, belki de bu konuda şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışma olacak. Bu alandaki çalışmaların muhtemel geleceğine de ışık tutan kitapta insanoğlunun “ölümsüzlük” yolundaki uğraşına da yer veriliyor. İnsanoğlunun sınırlarını aşmasını takıntı haline getiren bilim insanları, bedenlerini dondurarak ölümsüz olmak isteyen milyarderler, tartışma yaratacak teknolojilerin anlatıldığı kitabın şimdilik Türkçe çevirisi yok. Ancak meraklıları eminim yurt dışından sipariş edip heyecanla okuyacaklardır.
Transhümanizm nedir?
İnsanın kapasitesini hem bedensel hem zihinsel açıdan geliştirmek için teknolojinin kullanımını hedefleyen bir akım transhümanizm. Ama “teknolojiyi kullanmak” derken, aklınıza makinelerden yardım almak gelmesin. Transhümanizm adından da anlaşılacağı gibi insanı aşmayı, onun ötesine geçmeyi, insanın kendisinin makineleşmesini amaçlıyor.
Kimilerine göre ütopya, kimilerine göre distopya, transhümanistlere göreyse kaçınılmaz bir gerçeklik olan bu gelecek kurgusu temelsiz değil. Destekleyenler arasında Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk gibi ünlü isimler de var. Musk, gitgide birer cyborg’e dönüşmemizin robotların yükselişi karşısında varlığımızı sürdürebilmemiz açısından bir zorunluluk olduğunu düşünüyor.
Gözün yerine kamera
Cyborg olmak derken, vücudunuza küçük bir çip yerleştirmekle kurtaramıyorsunuz yakayı. İnsanın doğaya meydan okumasının geldiği bu son noktada, akıl almaz girişimler ve deneyler yapılıyor. Örneğin, Kanadalı belgesel yapımcısı Rob Spence takma gözünün yerine video kamera yerleştirtti. Yerleştirilen cihazın ısınması nedeniyle uzun süre kullanımı mümkün olmasa da, “makineleşme” yolunda önemli bir adım atılmış sayılır.
Uzuvları eksik insanların beyinleriyle etkileşime geçerek komut alabilen protezlerin varlığı ise artık herkesçe biliniyor. Wired’ın Şubat ayındaki bir haberine katkıda bulunan ABD Defansif İleri Araştırma Projeleri Ajansı DARPA’nın eski yöneticisi Arati Prabhakar’a göre, “Makinelerle simbiyotik bir yaşama doğru yol alıyoruz” yani onlarla iç içe geçeceğiz.
İnsanların makineleştiği bir geleceği şimdilik zihnimizde canlandırmak bile güç geliyor. Öte yandan, tüm bu gelişmeler insanlık için hayır mı yoksa şer midir, onu da bilemiyoruz. Kesin olan bir şey var ki; transhümanizm alanındaki gelişmeler önümüzdeki yıllarda hararetli tartışmalara neden olacak.
Yorumlar