Skip to main content

Beacon teknolojisi, tüketiciyi doğru zaman ve doğru yerde, markanın sesini duymaya en ihtiyacı olan yerde yakalamayı mümkün kılıyor. Üstelik onların en çok kullandığı mecrayı, yani akıllı telefonlarını ve tabletlerini kullanarak

Lokasyon bilgisi, dijital dünyaya sıkıca bağlı bugünün tüketicisinin dikkatini doğru zamanda çekebilmek açısından her marka için önemli bir araç.

GPS koordinatları üzerinden yapılan ve karşımıza çoğunlukla SMS reklamı olarak çıkan reklamlar, kapalı alanlarda yetersiz kalıyor ve markaların mağazalarına girdiklerinde yani kapalı alanlarda tüketicilerini bu yöntemle yakalamaları neredeyse imkânsız oluyor.

İşte tam bu noktada karşımıza çıkan beacon teknolojisi, tüketiciyi doğru zaman ve doğru yerde, markanın sesini duymaya en ihtiyacı olan yerde yakalamayı mümkün kılıyor. Üstelik onların en çok kullandığı mecrayı, yani akıllı telefonlarını ve tabletlerini kullanarak.

Adobe Digital Index’e göre, ABD’de iBeacon teknolojisini kullanan ve mobil pazarlama yapan firmaların oranı yüzde 18’e ulaştı ve gelecek sene bunun ikiye katlanacağı öngörülüyor. İş dünyasına yönelik yayınlarıyla tanınan Business Insider sitesindeki bir haberde, 2015 yılında beacon teknolojisinden yararlanabilen akıllı telefon ve tablet sayısının 1 milyarı geçeceği ve 2018 yılı itibariyle de 4,5 milyon beacon cihazının aktif olarak çalışacağı ifade ediliyor. Bu teknolojiye yabancı kalmamanız ve bildiklerinizi tazelemek için işte iBeacon teknolojisiyle ilgili bilinmesi gereken 8 detay.

1.iBeacon sadece sinyal veriyor, veri biriktirmiyor

Bir kibrit kutusu büyüklüğündeki cihazlar bluetooth low energy sinyali yayıyor. Ancak bluetooth derken, yaygın olarak bilinen telefonlar üzerinden mesaj gönderdiğimiz veya telefonumuzla kullandığımız hoparlörden bahsetmiyoruz. Bluetooth 4.0 ile çalışan cihazlar bu teknolojinin daha az enerji tüketen versiyonunu kullanıyor.

Akıllı telefon ve tabletler bu sinyali alıp anlamlandırabiliyorlar. Beacon’lar sanılanın aksine, baz istasyonları veya Wi-Fi cihazları gibi veri depolamıyorlar. Sadece sinyal yayıyorlar ve bu sinyale anlam vermek karşısındaki cihaza düşüyor. Ve sihir bu noktada başlıyor. Bu cihazlardaki uygulamaların sinyali görünce ne yapması gerektiği ise uygulamayı geliştirenlere ve markalara bağlı.

2.Hedefli lokasyon metrelere kadar inebiliyor

Günümüzde lokasyon hedefli olarak yapılan reklam araçlarının ne kadar hedefli olduğu tartışılırken beacon’lar 50 metreye kadar yaydıkları sinyalle bu sorunu çözüyor. Mağazalarda reyonlar veya rafları hedefleyebilir veya mağazanızın dışında ama çok yakınında bulunan kişilere o uygulama yüklü telefonları üzerinden ulaşabilirsiniz.

3.Verinin kullanımı son kullanıcının elinde

Akıllı cihazlarda bulunan lokasyon servislerini açıp kapama artık son kullanıcıların da farkında olduğu bir özellik. Beacon cihazları telefonlara kendilerini bu izini alarak gösteriyor. Bluetooth ve konum servisleri açık ve uygulamayı yüklemiş kişiler, uygulamanın kendisiyle iletişime geçmesini veya lokasyon datası almasını bu servisleri açıp kapayarak belirleyebiliyor.

4.Büyük veriye yeni bir bakış getiriyor

Büyük verinin sunduğu veri dağını anlamlandırmak markalar için oldukça önemli. Dijital kanalların sağladığı ölçümleme detaylarını offline dünyada, özellikle kapalı alanlarda aynı etkide ve kesinlikte alamıyorduk. Beacon’lar, yine dijital araçları kullanarak kapalı alanlarla ilgili istatistikleri almamızı sağlıyor.

Beacon cihazı bulunan alandaki kişilerin sayısı, kaldıkları süre ve kullandıkları yol gibi detayları alabilmek mümkün. Örnek olarak farklı reyonlara kurulan cihazlar üzerinden, hangi reyonu daha çok kişinin ziyaret ettiğini ve hangisinde daha çok vakit geçirdiğini yoğunluk haritaları (heatmap) üzerinden görebiliriz. Tabii, bu kişilerin bluetooth servisini açmış olmaları ve uygulamanızı yüklemiş olmaları gerekiyor.

5.Daha kişisel iletişim: Lokasyon bilgisini diğer verilerle birleştirebiliyor

Veriden bahsetmişken lokasyon verisini elimizdeki diğer verilerle birleştirmek, bu teknolojinin faydalarını bir adım daha ileriye götürüyor. Lokasyon verisini kullanıcının daha önceki alışverişleri veya tercihleri ve yaptığı istek listeleri gibi verilerle birleştirerek, kullanıcıya mağaza içinde kişiselleştirilmiş mesajlar göndermek mümkün.

Örneğin, kullanıcının daha önce uygulamanız veya internet siteniz üzerinden, kendi hesabından yaptığı istek listesindeki bir ürünü, mağazaya geldiğinde onu reyona yönlendirerek önerebilirsiniz. Mağazaya her girdiklerinde puan verebilir ve bu puanlar belli bir miktara ulaştığında onları ödüllendirebilirsiniz. Bu da sıkça yapılan ancak doğru zamanda tüketiciye ulaşamayan sadakat programlarına yeni bir bakış getirebilir.

6.Beacon’lar her cihaz ile çalışmıyor

Beacon’lar Bluetooth 4.0 destekli tüm telefonlar ile çalışabiliyor ve iPhone için 4S ve sonrası, ve Samsung için de Galaxy S3 ve sonrası modelleri destekliyor. Aynı zamanda iOS sürümünün 7 ve sonrası, Android sürümünün ise 4.3 ve sonrası olması gerekiyor.

7.Tek beacon’la birden fazla uygulama çalışabiliyor

Sanıldığı gibi beacon kullanmak için fiziksel bir mağazanız olması gerekmiyor. Her beacon bir uygulamaya bağlı çalışmıyor, birden fazla uygulama ile iletişime geçebiliyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi, beacon cihazının tek yaptığı sinyali yaymak. Bu sinyale nasıl cevap vereceğini uygulamalar belirliyor.

Fiziksel mağazaya sahip olan markalar mağazalarını veya şubelerini reklam mecrası olarak konumlayıp diğer markaların hizmetine sunabilirler.

8. iOS 8, beacon deneyimini zenginleştirecek

Apple’ın iOS 8 ile bu teknolojiyi işletim sisteminin önemli bir parçası haline belki de merkezine getirdiğini söyleyebiliriz. Yeni sürüm ile birlikte, kullanıcılar beacon cihazı bulunan bir mekana geldiklerinde, ekranda beliren uygulama logosu üzerinden beacon ile entegre olan uygulamayı açabilecek veya telefonunda yoksa App Store’dan indirebilecek

“iBeacon ile ilgili bilinmesi gereken 8 bilgi” başlıklı yazıyı Digital Age Kasım 2014 sayısına özel Blesh Kurucu Ortağı Uğur Gökdere kaleme aldı.