Hello Games’in bize vaat ettiklerini şöyle gözümüzü kapatıp bir hayal edelim. Atmosferi, bitki örtüsü, yaşayan canlı türleriyle tamamen birbirinden farklı 18 kentilyon (18.000.000.000.000.000.000) keşfedilmeyi bekleyen gezegen. Uzay gemimize atlayıp bu gezegenler arasında yapacağımız sınırsız yolculuk. Yolculuk esnasında ya da gezegenlerin içerisindeyken yapacağımız savaşlar. Savaşlar dışında tamamen ‘survival’ mantığıyla hayatta kalmaya çalışmak için üreteceğimiz craftingler. Diğer oyuncularla envanter takası. Yani uçsuz bucaksız, sınırı olmayan ve tamamen özgür olduğumuz bir oyun vaat edildi bize. Bu vaat de aslında başlarda iddiasız gibi görünse de bu senenin en çok beklenilen oyunlarından biri yaptı No Man’s Sky’ı. Peki bu ne kadar gerçekleşti?
Aslında Hello Games vaat ettiği her şeyi gerçekleştirdi. Ama bu beklediğimiz gibi bir sonuç verdi mi? İşte burada tamamen yorum farkı giriyor devreye. Objektif olabildiğim kadar olmaya çalışacağım ama sübjektif olarak baktığımda, ben tamamen hayal kırıklığına uğradım. Aslında daha doğru ifade edersem; beklentilerimi, vaat edilenler karşılamadı.
Keşfet, savaş, takas yap, hayatta kal
No Man’s Sky, çıkışına yakın farklı konseptlerde bizi neler beklediğine dair 4 adet tanıtım yayınladı. Bu tanıtım videoların temaları da Explore (Keşif), Fight (Savaş), Trade (Takas), Survive (Hayatta Kalma) olarak isimlendirilmişti. Oyunun ise çıkış noktasının ‘explore’ olduğunu, diğer oyunlardan ayıran en önemli özelliğinin de bize sunduğu sınırsız keşif imkanı olacağını biliyorduk. Yani bir gezegen asla ve asla diğer bir gezegenle aynı olmayacaktı. Bu gerçekten mümkün müydü peki? Yazının sonunda söyleyeceğim şeyi başta söyleyeyim, şu ana kadar ki 15-20 saatlik oyun deneyimim içerisinde hiç ‘daha önce ben buraya gelmiş miydim acaba’ hissine kapılmadım. Her gezegenin kendi eko-sistemi var ve gerçekten de bunları keşfetme hissi çok eğlenceli. Bitki örtüsünden gezegende yaşayan dost-düşman canlıların hepsinde ciddi anlamda bir farklılık söz konusu. Kimi canlılar size saldırırken, kimileri de sizi görmelerine rağmen doğal yaşantısına devam ediyor. Hatta bu dost hayvanları beslediğinizde kafalarının üstünde bir gülücük beliriyor ve size bazen işinize yarayabilecek envanterler bulup getiriyorlar. Bu tarz etkileşimler oyunun renkli havasına olumlu katkıda bulunuyor. Diğer temaları da bu gezegenlerdeki keşiflerimiz sırasında gerek savaşarak, gerek takas yaparak gerek de hayatta kalarak yaşıyoruz. Yani diğer 3 tema aslında keşif hissini tamamlayan yardımcı öğeler.
Hani senaryo?
Dikkat ettiyseniz şu ana kadar oyunun konusundan ya da senaryosundan hiç bahsetmedim. No Man’s Sky’ın tatmin edici bir senaryosu yok. Hatta oyunu senaryosuz bir şekilde tasarlayıp daha sonra ‘böyle olmadı, en azından oyunculara bir amaç verelim’ dediklerinden eminim. Oyunun başlangıcında yabancı bir gezegende, gemimiz hasar görmüş bir şekilde gözümüzü açıyoruz. Bize verilen bir görev var. Gemimizi tamir etmek ve gezegenden ayrılmak. Gemimizi tamir edebilmek için gerekli malzemeleri de gezegeni araştırarak topluyoruz. Daha sonraki görevler de bu bağlamda ilerliyor. Gemimizde upgrade yapabilmemiz için parçalar bulmamızı falan istiyor oyun bizden. Amaç ise evrenin merkezine ulaşmak. Evet konu sadece bu. Yani herhangi bir RPG (Rol Yapma Oyunu) oyununda 1-2 saatlik yan görev olarak tamamladığımız bir senaryoyu burada ana senaryoya yerleştirmişler. Her ne kadar ben böyle düşünmesem de böylesine keşfetmeye yönelik, dünyanın en geniş ölçekli açık dünya oyununa böyle bir senaryo mantıklı gözükebilir. Ama evrenin hangi köşesine gidersem gideyim, senaryonun bize sunduğu ölçekte özgür olduğumuzu hep ensemde hissettim. Mesela, oyunda ‘alien’ diye tabir edilen gezegenlerdeki tesislerde ya da uzay istasyonlarında karşılaştığımız, kafasında VR gözlüğü varmış gibi tasarlanmış bazı canlılar var. Onlarla takas, alışveriş yaparak etkileşimde bulunuyoruz. Ama bu uzaylılar, yapımcılar tarafından hikayenin ilerlemesi için konmuş kilit noktalar haline getirilmiş. Yani bize bir görevde gerekli bir elementi ya da craftla üretilebilecek bir malzemeyi, araştırma yapmamıza gerek kalmadan bu uzaylılardan temin edebiliyoruz. O görev sırasında herhangi bir uzaylıyla etkileşime girdiğimde bana her seferinde sadece o ihtiyacım olan malzemeyi önerdi. Bu bana mı denk geldi bilmiyorum ama böyle bir sistem, o keşif hissimi ya da evrendeki tesadüfi işleyişi tamamen yok eden ve oyun zevkimi baltalayan bir şey oldu.
Evrenin Merkezi
Evrenin merkezini bulduktan sonra da No Man’s Sky oynamaya devam edebilirsiniz. Zaten meraklısı için uzun ömürlü bir oyun denilebilir No Man’s Sky için. Bu gerçek. Ama nereye kadar? Sadece gezegen gezegen dolaşıp, hayvan ve bitki keşfetmeyle eğlenebileceğinizi düşünüyorsanız No Man’s Sky’dan zevk alabilirsiniz. Yine de ben öncesinde beklentilerimi çok yüksek tutmasam da bu kadar hayal kırıklığına uğrayacağımı düşünmüyordum. Eylül – Ekim döneminde çok daha iyi oyunlar geleceğini göz önünde bulundurursak, en azından şimdilik bu oyunsuz dönemde oyalanma amaçlı vakit geçirilebilir bir seçenek gibi gözüküyor No Man’s Sky.
Yorumlar