Dijital dönüşümün her zamankinden daha hızlı bir şekilde etkisini gösterdiği, yeni teknolojilerin ve dijital uygulamaların her sektörü ve mesleği etkilediği bir dönemde, üniversitelerin geleceğine yönelik tartışmalar da son sürat devam ediyor. Bu doğrultuda iki uç görüş öne çıkıyor: İlki, artık dünyanın en iyi üniversitelerinin derslerini online olarak takip edebildiğimiz, her türlü bilgiye anında erişebildiğimiz bir dünyada üniversite eğitimine ihtiyaç duyulmayacağı ve gelecekte üniversitelerin bu denli hayatımızın odağında olmayacağı doğrultusunda. Yani bu görüşe göre üniversiteler yıkılıp yok olacak. Diğer görüşe göre ise, yepyeni mesleklerin ortaya çıkmakta olduğu, geleneksel meslek/sektörlerin değişime zorunlu hale geldiği günümüzde,üniversitelere her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyulacağı ağır basmakta. Bu görüş doğrultusunda, aldığımız ya da alacağımız üniversite eğitiminin belli bir süresi olacak (yani üniversite diplomasının da son kullanım tarihi olacak) ve hayatımızın belli dönemlerinde tekrar üniversite eğitimine ihtiyaç duyacağız…
Geçtiğimiz yıl itibarıyle Sabancı Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Yönetim Bilimleri fakültelerinde yüksek lisans dersleri vermeye başlamamla birlikte, üniversite kampüslerinde tekrar yoğun vakit geçirmeye başladım. Derslere başladığımdaki ilk tepkim, aradan geçen 10 yıldan fazla süre içerisinde üniversite eğitimi özelinde pek bir değişiklik olmadığı doğrultusundaydı.Bununla birlikte, üniversitede alınan eğitim ve donanımın, bir insanın gelişimindeki etkisine inanan biri olarak, ikinci görüşü desteklemekteyim. Üniversitenin sadece ders değil, hayatı, yaşamı öğrettiğini düşünüyorum…Üniversite, belirsiz durumlar, zor problemler karşısında nasıl tavır alacağınızı öğretir. Doğru mukayese, doğru düşünme disiplini getirir; merak etmeyi, görmeyi, araştırmayı, denemeyi, doğru tartışmayı, sorgulamayı öğretir.Üniversite hayatı, size iyi ile kötü arasındaki farkı gösterir, yaşam boyu sürecek dostluklar kazandırır, her zaman size destek olacak network’ler edindirir. Yani, ben üniversite eğitiminin önemini ve üniversitelerin hayatımızdaki rolunu savunuyor ve gelecekte de bunun devam edeceğine inanıyorum. Hatta, ortalama insan ömrünün de sürekli artış içerisinde olduğu gerçeği ile birlikte, farklı dönemlerde tekrar tekrar üniversiteler ile yolumuz kesişebilir. Gelecekte üniversiteler, hayatımızın belli bir bölümünü geçirdiğiniz bir dönemden, hayatımızın tümünde önemi olan bir kuruma dönüşecek. Öte yandan her sektörün ve kurumun olduğu gibi, üniversitelerin de ciddi bir dönüşüm geçireceğini belirtmek gerekiyor. İkinci görüşü savunurken, değişime adapte olamayan, zamanın getirdiği yenilik ve teknolojileri doğru bir şekilde üniversite eğitimine adapte edemeyen; akıllı yatırımları, zamanında gerçekleştiremeyen üniversiteler de adını hızla tarihe yazdıracaklar. Bugünlerde sayıları takip edilemeyecek hızla artan üniversitelerin çoğunun, önümüzdeki 10 yılda hayatına devam edemeyeceğine inanıyorum.
Üniversitelerin geleceği
Son dönemlerde gerçekleştirdiğim araştırmalar doğrultusunda sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum…
- Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum) 2016’da gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre bugün ilkokul çağında olan çocukların yüzde 65’inin mesleklerinin ne olacağını henüz bilmiyoruz.Sürücüsüz araçlar, drone’lar, robotlar, blockchain, endüstri 4.0, yapay zekadan bahsederken, genelde bu inovasyonların hangi mesleklerin yerini alacağını ve hangi meslekleri işinden edeceğini tartışıyoruz. Ancak bu yeni alanların doğuracağı yeni mesleklere genellikle pek değinmiyoruz. Bu nedenle, yeni teknololojilerin doğuracağı uygulamalar ve değişimi doğru analiz etmemiz gerekiyor. Sabancı Universitesi MBA / EMBA programı için tasarladığım “Teknoloji Farkındalığı ve Yeni Teknolojilerin İş Hayatına Etkisi” dersim de bu doğrultuda ortaya çıktı. Öğrencilerden gelen geri bildirimler de bu dersin “gerçek zamanlı” bir ders olarak, iş hayatlarına etkisini anında görmeye başladıkları ve öğrendikleri örnekler, uygulamalar ve metodojileri şirketlerinde uygulayarak fark yaratabildikleri doğrultusunda. Önümüzdeki dönemde de müfredatların bu tarz güncel dersleri içermesi ya da konular içerisinde yakın geçmişte öne çıkan örneklerin dahil edilmesi oldukça önem kazanacak.
- Geleceğin üniversite eğitiminde “amaç odaklı eğitim” öne çıkacak. Alınacak olan “lisans derecesinden” ziyade, üniversite eğitimi sonrasında öğrencinin benimseyeceği “misyon” daha önemli hale gelecek. Bu doğrultuda, sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, topluma fayda sağlayacak çalışmalarda bulunmak, üniversite eğitiminin öğrencilere aşılaması gereken özellikler olacak.
- Teknoloji Farkındalığı, gelecek farkındalığı, dijital dönüşümün etkileri, yapay zeka ile etik anlayışı, datadan anlam çıkarma, tasarım odaklı düşünme gibi derslerin yeri daha önemli hale gelecek.
- Bitirme projeleri, tezler daha önemli hale gelecek, çünkü bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkan şirket sayısından artış görülecek. Bu projelerde farklı disiplinlerden paydaşların yer alması ile problemler, bilimsel çalışmalar ve yönetimsel bakış açışı ile çok daha derinlemesine analiz edilecek. Interdisipliner yaklaşım ile heterojen takımlar tarafından geliştirilen projeler fark yaratacak.
- Geleneksel staj projelerinde de radikal değişiklikler olacak. Ters mentorlük (reverse mentoring) olarak adlandırılan, üniversite öğrencilerinin büyük kurumların yöneticilerine verecekleri danışmanlıklar artış gösterecek.
- Sınıf eğitimi devam edecek ancak fiziksel, online ve interaktif eğitimlerle birlikte karma bir eğitim modeli benimsenecek.
- Akademisyenlerin de rolü değişecek. Yeni jenerasyonun, daha doğduklarından itibaren dijital teknolojileri birer uzuvlarıymışçasına kullandığı ve her türlü bilgiye çok kolay ve hızlı ulaşmayı küçük yaşlarda öğrendiği bu dönemde, öğretim görevlileri tek taraflı dersi anlatan uzmanlardan, interaktif eğitimi modere eden ve öğrencilere doğru mentorlük sağlayan birer danışmana dönüşecekler. Öğretim görevlileri yeni jenerasyonun eğitiminde birer “enabler” haline gelecek. Aynı şekilde, üniversite öğrencileri de kendilerinden alt jenerasyonlar için bu rolü benimseyecek ve bilgilerini ortaokul/liseli gençlere aktarıyor olacaklar…
- Sınıf içi eğitimde, dersi anlatan öğretim görevlilerin kullandığı akıllı tahta ve öğrencinin bilgisayar ya da tabletleri birbirine bağlı olacak, böylelikle sorular ve tartışmalar, veri paylaşımı çok daha esnek olacak. Yoklamalar dijital olarak, otomatik olarak gerçekleştirilebilecek.
- Üniversite derslerinin YouTube kanalları olacak. Öğretim görevlileri dersleri ve ders materyallerini bu kanallarda da paylaşabilecek, tartışma soruları ortaya atabilecek, öğrenciler de aynı şekilde onaylı içerikleri ders kanallarına yükleyebilecekler.
- Özellikle AR/VR teknolojileri sayesinde eğitimler de daha görsel, daha deneysel hale gelecek. Ezberci eğitim yerini gerçekten somut öğrenmeye bırakacak, doğru eğitim içerikleri sayesinde öğrenciler konuları yaşayarak, deneyimleyerek öğrenecekler.
- Deneysel eğitim, geleceğin üniversitelerinde oldukça önem kazanacak. Tıpta, VR ile ameliyat similasyonları yapılmaya, biyolojide aynı şekilde teknolojiden yararlanarak somut çalışmalar gerçekleştirilmeye başlanmış durumda.
AR/VR ile Anatomi Eğitimi
- Her öğrenciye, üniversiteye başladığında birer sanal asistan hizmeti verilecek. Bu sanal asistanlar, hem öğrencilerin hedefleri ve istekleri doğrultusunda almaları gereken dersler ve üniversite içerisindeki eğitimlere yönelik öğrenciyi yönlendiriyor olacak; hem de öğrencinin gidişatına yönelik akademik personel ve üniversite yönetimi için öngörü analizleri sunuyor olacak. Üniversitelerin ayrıca, genel bir chatbot’u da olacak ve üniversitede günlük/haftalık etkinlikler, akademik takvim ya da kampuse yönelik merak edilen konular, öğrenciler tarafından chatbot’a danışılarak kolaylıkla öğrenebilecek.
- Üniversiteler, yaşam boyu eğitim merkezlerine dönüşecek demiştik. Ülkemizde de pek çok üniversite, özellikle kurumsal eğitim birimlerinde “sürekli eğitim merkezlerini” hayata geçirmiş durumdalar. Ancak, mezunlar için de yeni eğitim programları düzenleme konusunda henüz hiçbir üniversite doğru adımları atabilmiş değil.
- Ünivesite- Sanayi işbirliği disruptive inovasyonlara gebe: Apple’ın Apple Watch ile kalp krizini erken teşhis etme algoritmasını Stanford Üniversitesi Hastanesi ile birlikte gerçekleştirdiği artık bugün bilinen bir gerçek. Bu doğrultuda, Apple, saati üzerinden topladığı datayı doğru bir şekilde yorumlayarak, tıbbi uzmanlık desteği ile hiçbir kurumun şu ana kadar gerçekleştiremediği radikal bir inovasyonu hayata geçirmiş durumda. Önümüzdeki dönemlerde, üniversitelerin sahip olduğu uzmanlığı doğru kullanan firmalar, fark yaratacak uygulamalar hayata geçiriyor olacak.
- Üniversiteler ayrıca yazılımcılar için gerekli olan “API”leri dışarıya açarak, sektörlere yön verecek çalışmalar gerçekleştirecekler.
- Facebook gibi şu anda dünya teknoloji gündemine yön veren bir devin Amerika’daki iyi üniversitelerde başlayan bir sosyal network platformu olduğunu düşündüğümüzde, üniversite portallerının daha verimli ve interaktif olarak tasarlandığında, mezuniyet sonrası da kullanılabilecek önemli arayüzlere dönüşme potansiyeli olduğu bir gerçek. Yavaş yavaş online eğitim pazarının artacağı önümüzdeki dönemde, hala ihtiyacı karşılayacak platformlara sahip değiliz.
- Sonuç olarak üniversite diplomalarının da tarih olacağını söylemek tahmini zor bir süreç değil. Blockchain tabanlı akıllı sistemler ile diplomalar ve üniversite eğitimi sırasında alınan farklı sertifikalar, eğitim ve katılım gösterilen etkinlikler, spor takımlarındaki başarılar, referanslar dijital sertifikalarda çok daha güvenli bir şekilde tutuluyor ve başvurularda işveren ya da diğer üniversiteler ile paylaşılıyor olacak.
Peki bu tarz bir üniversite eğitimine sizce hazır mıyız?
Ergi Şener
IdeaField BV, Yönetici Ortak
Yorumlar