Skip to main content

Global tasarım ve inovasyon ajansı Fjord’un sektöre yön veren geleneksel raporu Fjord Trends 2018 yayımlandı.

Meta-tema: gerginlik

Günümüz dünyasında, ülke ya da coğrafya fark etmeksizin, hayatın pek çok alanında keskin zıtlıklar ve kutuplaşmalarla karşı karşıyayız. Bir yandan bu zıtlık ve kutuplaşmanın sebep olduğu bireysel, sosyal ve politik gerginlik ve kaygılarla mücadele ederken, bir yandan da olağanüstü bir hızla hayatımıza giren teknolojik yeniliklerin günlük yaşamımıza forse ettiği değişime ayak uydurmaya çabalıyoruz.

Gerginlik insanlık için yeni bir dinamik değil elbette; tarih gerginlikten doğmuş hem yapıcı hem yıkıcı sayısız örnekle dolu. Ancak gerginlik muhtemelen ilk kez bu kadar kitlesel bir sahiplik kazanmış ve günlük hayatın farklı noktalarında bu derece baskın bir konuma gelmiş durumda. Bu nedenle ‘gerginlik’ bir trend raporu için çok ‘sert’ ya da ‘köşeli’ bir tema gibi gözükse de 2018’de hayatlarımızı ve iş dünyasını şekillendireceğini düşündüğümüz yedi trendin tamamı için temel bir çıkış noktası teşkil ediyor.

2018’de değişime seyirci kalmakla mı yetineceğiz, yoksa kolları sıvayıp yaşamak istediğimiz dünyayı tasarlamak için harekete mi geçeceğiz? İnanıyoruz ki, cevaplamamız gereken temel soru bu olacak.

‘FİZİKSEL’ (DENEYİMLER) DİRENİYOR

‘Dijital’, az kenara çekil canım; sahne alma sırası yeniden ‘fiziksel’de

Son yıllardaki dijital-fiziksel rekabeti yerini yeni bir ortaklığa bırakıyor. Bu değişimde dijitalin rolü ise yavaş yavaş sahne önünden sahne arkasına kayıyor. Akıllı asistanlar (Echo, Siri, vb.) ve perakende örneklerinde (Amazon Go, Alibaba Tao Cafe) gördüğümüz gibi, dijital yetkinlikler artık yepyeni fiziksel deneyimler tasarlamak amacıyla seferber ediliyor.

Fjord der ki: İşletmeler dijital ve fizikseli ayrı ayrı ele almak yerine, odaklarını dijitalin gücüyle harmanlanmış bütünsel deneyimler tasarlamaya çevirmeli. Bunu yaparken teknolojik yenilikleri yakından takip etmek ve ilham kaynağı olarak kullanmak ise hem faydalı hem de gerekli olacak.

BİLGİSAYARIN GÖZLERİ

Kelimelerden fazlası –bilgisayarlar artık görselleri de okuyor

Metin okuma ve tanımada uzunca bir zamandır yetkinlik sahibi olan bilgisayarlar, yapay zekâ ve makine öğrenimindeki gelişmeler neticesinde görselleri de okur ve tanır hale geldi. Yüzlerimizdeki ifadelerden hislerimizi anlayabilen, kaş-göz hareketimizden komut alabilen algoritmalar ve bu algoritmalara daha önce görülmemiş miktarda veri besleyen kamera ve cihazlar, günlük hayatın her anında kendine yer buluyor.

Fjord der ki: İşletmeler mevcut ürün ve hizmetlerini ‘bilgisayarlar tarafından anlamlandırabilen görsel veri’ çerçevesinde tekrardan ele almalı. Bir yandan yeni nesil ürün ve hizmetlerin tasarımına odaklanırken, diğer yandan da hacmi ve niteliği katlanarak çoğalacak görsel verinin işlenebilmesi için gereken alt ve üstyapı hazırlıklarına hız vermeli. Etik, güvenlik ve gizlilik konuları ise bu çalışmalar esnasında her daim ön planda olmalı.

ALGORİTMANIN KÖLELERİ / SLAVES TO THE ALGORITHM

Buralarda bizim bir marka olacaktı?

Amazon’un hayatımıza soktuğu ‘bunu alan bunu da aldı’ benzeri algoritmalar, sınırsız seçeneğin olduğu dijital dünyada vazgeçilmez bir hız ve kolaylık sunuyor. ‘Benzer ürünler’, ‘senin gibiler’, ‘önerilen takipçi listeleri’ derken kullanıcılar bilinçli seçim yapma haklarını, hem de severek ve isteyerek, büyük veriyle beslenen algoritmalara devrediyor.

Fjord der ki: İşletmeler Alexa gibi ‘eşik bekçilerini’ (gatekeeper brands) yakından tanımalı ve algoritmaların nasıl çalıştığına hâkim olmalı. Ürünlerinin bu platformlarda nasıl öne çıkabileceğine ve devamında sadakatin nasıl kurgulanacağına odaklanmalı. Kullanıcıların talepleri esnasında ‘ürün’ yerine ‘marka’ telaffuz etmeleri şart; stratejik markalama ve etkin marka iletişimi de bu nedenle elzem önem taşıyacak.

BİR MAKİNENİN ANLAM ARAYIŞI

Yapay zekâ işimi elimden alacak mı? (Hayır, şart değil)

YZ’nin yarattığı verimlilik ve zaman, işletmelerin çalışanlarına yeni yetkinlikler kazandırmak için yatırım yapabilmesine fırsat tanıyor. Çalışan deneyimi en az müşteri deneyimi kadar kritik bir konuma geliyor. İşletmeler, insan ve makinenin birlikte çalışabildiği yeni bir iş modelini adapte edebilmek için sadece altyapı anlamında değil, kültürel olarak da dönüşüyor.

Fjord der ki: İşletmeler konuyu insan/makine rekabeti ekseninde değil, bu ikisinin ortaklığı ve tamamlayıcılığı çerçevesinde ele almalı. İnsan ‘en iyi yaptığı’ şeyi yapmaya devam ederken makineler de ‘insanın en kötü yaptığını’ devralmalı. YZ iş modellerine ve günlük iş hayatına entegre edilirken, çalışanlar işletmenin sadece kültürel dönüşümünde değil, YZ’nin kurgulanması ve tasarımında da aktif katılımcı olarak yer almalı.

DEĞERLER EKONOMİSİ

Benim değerim, benim kararım

Müşteriler, işletmelerden sadece söylem ve duruş değil, aynı zamanda eylem de bekliyor. ‘Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’ prensibi, şirketleri kendi iş yapış biçimlerini gözden geçirmeye ve söylenenle yapılan arasındaki tutarsızlıkları düzeltmeye itiyor. ‘Etik’ bir değer olmanın ötesine geçip işletmeler için yavaş yavaş bir temel performans göstergesi (KPI) haline dönüşüyor.

Fjord der ki: İşletmeler içe dönüp kendi kişiliklerini, değerlerini ve varoluş sebeplerini gözden geçirmeli; müşterilerinin ve çalışanlarının beklenti ve ortak değerlerini anlamalı. Duruş ve iş yapış biçimini bu beklenti ve değerler ile devamlı olarak hizalayıp, insan-odaklı çözümler üretirken toplumun geneline yaratılacak faydayı da çoğaltmayı hedeflemeli.

ÇİZGİNİN DIŞINDA TASARLAMAK

Tasarımcının (zorunlu) evrimi

Tasarım odaklı düşüncenin son yıllarda ana akım iş modellerinde kendisine iyiden iyiye yer bulmasıyla birlikte tasarımın bir disiplin olarak işi giderek zorlaşıyor. Herkesin tasarım yaptığı, hız ve niceliğin zanaat ve nitelikle rekabet ettiği, üretilenlerin ise git gide aynılaştığı günümüzde, tasarımcılar bir yandan yeni teknoloji ve metodolojileri öğrenip özümseyerek kendilerini ve zanaatı ilerletmeye, diğer yandan ise tasarımı ve üretilenleri ‘kopyala-yapıştır’ kolaycılığından korumaya çalışıyor.

Fjord der ki: İşletmeler tasarımın üç temel taşıyıcı direğine yeniden odaklanmalı: 1) Tasarımda ‘derinlik’, 2) Tasarım süreçleri, araçları ve ekip yapıları, 3) Tasarım yetkinliklerinde ‘genişlik’. Tasarım odaklı düşüncenin tasarım disiplininin sadece bir parçası olduğu ve tasarımcılar arasında ‘düşünenler’ ve ‘uygulayanlar’ olduğu hatırlanmalı. Ekip yapıları bu çerçevede kurgulanmalı ve tasarımcılar, yazılımcılar, veri bilimciler ve iş sahipleri bir arada, yan yana ve bürokrasiyle mücadele etmek zorunda kalmadan etkin biçimde çalışabilmeli.