2013’te Cambridge Üniversitesi akademik psikolog ve veri bilimcisi Dr. Alexander Kogan, Facebook üzerinde bir kişilik testi yayınladı. Bu testi yapmak isteyen 300 bin kişi Alexander Kogan’a kendi verilerine erişim izni vererek uygulamayı indirdi. Ancak Kogan, sadece izni verenlerin değil, izni verenlerin ağındaki 87 milyon kişinin cinsiyet, yer, siyasi görüşleri, dini inançları, özel yazışmaları, beğendikleri web siteleri ve profillerinde yer alan kamuya açık verilerine izinsiz olarak erişim elde etti.
Kogan bu verileri, büyük veri ve davranışsal psikoloji analizleriyle kullanıcı tercihlerini etkileme ve değiştirme çalışmaları yapan, 2016 ABD seçimlerinde Trump kampanyasına milyarlarca dolar katkı sağlayan Robert Mercer’a ait Cambridge Analytica şirketine sattı. Şirket, bu verilerle kişilik kategorilerine özel hazırlanmış siyasi reklamların, belirlenen kişilere internet üzerinde gösterilmesini sağlayarak çok etkin bir siyasi iletişim ve reklam yaptı.
Facebook’un suçu var mıydı?
Evet. Facebook, Cambridge Analytica’nın izinsiz elde edilen kişisel verileri satın aldığını 2015’te öğrendi, kişilik testi uygulamasını yasakladı ve Cambrige Analytica’dan verinin silinmesini talep etti. Ancak bu konu ile ilgili düzenleyici kurumlara bilgi vermedi, kendi kullanıcılarına bir uyarı yapmadı ve verinin akıbeti ile ilgili takip yapmadı.
Kişisel verilerinizin sızdırılıp sızdırılmadığını nereden öğrenebilirsiniz?
Siz de verilerinizin Cambridge Analytica’ya verilip verilmediğini buradan sorgulayabilirsiniz.
Bundan sonra ne olacak?
Facebook 33 yaşındaki CEO’su Mark Zuckerberg 10 ve 11 Nisan tarihlerinde ABD Kongresi’nde toplamda 10 saatten uzun süreyle Demokrat ve Cumhuriyetçi Senatörler tarafından sorguya çekildi. Sorgu kişilik hakları ve mahremiyetin, teknoloji sayesinde insanların özgür ve rahat iletişimi bahanesiyle istismar edilmemesi gereği üzerinde yoğunlaştı ve Zuckerberg hatalı olduğunu itiraf etti.
İfade sürecinin sonunda senatörler dijital medya teknolojilerinin potansiyel bir istismar aracı olarak kullanılabileceği ve Kongre tarafından konuyla ilgili denetleme ve düzenleme yapılması gereği üzerinde hemfikir kaldılar. Bununla birlikte ABD Anayasa’sının Birinci Maddesi (First Amendment) olarak atıfta bulunulan mutlak ifade hürriyetine zarar vermemek ve teknolojik gelişmelerin önüne makul engeller çıkarmamak konusunda da çok hassas olan ABD kanun koyucusu ciddi bir dilemma içinde görünüyor.
Bu hafta, sorgu devam ederken ve dünya kişisel verilerinin korunamadığına şahit olurken, kişisel mahremiyet ile ilgili iki kanun teklifi getirildi. Cumhuriyetçi Tennessee Senatörü Marsha Blackburn ilk olarak geçen yıl teklif ettiği erişim ve yer sağlayıcıların veri paylaşırken özel izin almasına ilişkin yasa tasarısını yeniden gündeme getirirken, Facebook da bugüne kadar muhalefet ettiği, California Tüketici Mahremiyeti Kanunu’na karşı olan lobisini sona erdireceğini açıkladı.
Zuckerberg ciddi sorgu süreci boyunca kendi verilerinin de aynı süreçte istismar edildiğini ve Cambridge Analytica’ya karşı dava açma hazırlığında bulunduklarını ifade etti.
Alanında adeta tekel pozisyonunda olan ve sadece 2017’de Kongre ve düzenleyici kurumlar nezdinde yaptığı lobi faaliyetleri için 11,5 milyon dolar harcayan Facebook, 9 Nisan 2018 tarihinden itibaren kullanıcılarına gizlilik ayarları ile ilgili bilgilendirme sunmaya ve verisi sızan kullanıcılarla temas kurmaya başladı.
Şu aşamada Facebook’a verilecek olan cezanın mahiyeti henüz belli olmasa da yüzlerce milyon dolar veya gelirinin belli bir oranı (%3-5) seviyelerinde para cezası alması şaşırtıcı olmayacaktır. ABD’nin de önümüzdeki ay Avrupa Birliği’nde yürürlüğe girecek olan Genel Veri Koruma Yönetmeliği gibi çok ağır düzenlemeler ve cezalar içeren federal mevzuatlar çıkarma ihtimali artık kuvvetli görünüyor.
Burçak Ünsal, NY & İstanbul Baroları Avukatı
Yorumlar