Skip to main content

İş hayatımızdaki bu büyük değişim, okur-yazarlık kavramını yeni baştan değerlendirmemize sebep oldu. Geleneksel anlamdaki okuryazarlık, yerini bilgisayar okuryazarlığına, bilgisayar okuryazarlığı da yerini internet ve dijital okuryazarlığa bıraktı. Internet okuryazarlığı kavramı basitçe; kişinin kullanıcı olarak internet üzerinden bilgiye ulaşmasını, iletişim faaliyetlerini sürdürebilmesini kapsıyor

İş hayatımıza bilgisayarların girmesi büyük bir devrimdi, ilk başta çoğu kuruluşta elektronik daktilodan öteye geçemeyen bilgisayarlar, kurum içinde ağların kurulması, daha sonra bu ağların da İnternete bağlanması ile pek çok işletmede çok büyük bir devrimi daha gerçekleştirdi. Bugün çoğumuzun başına geçip oturduğu bilgisayarlar artık çok daha büyük bir sistemin sadece birer küçük parçası haline geldi.

İş hayatımızdaki bu büyük değişim, okur-yazarlık kavramını yeni baştan değerlendirmemize sebep oldu. Geleneksel anlamdaki okuryazarlık, yerini bilgisayar okuryazarlığına, bilgisayar okuryazarlığı da yerini İnternet ve dijital okuryazarlığa bıraktı. Internet okuryazarlığı kavramı basitçe; kişinin kullanıcı olarak internet üzerinden bilgiye ulaşmasını, iletişim faaliyetlerini sürdürebilmesini kapsıyor. Dijital okuryazarlık ise bu açıklama yer yer örtüşmekle beraber, hayatımızda artık yeri yadsınamaz dijital donanımları kullanmayı, bunlar aracılığıyla iş faaliyetlerini yürütmeyi kapsıyor.

Ülkemizde artık üniversitelerde pek çok lisans ya da ön lisans programının içerisinde temel bazı bilgisayar uygulamalarını içeren dersler yer alıyor. Hatta ilköğretim ve ortaöğretimde bilişim odaklı dersler başladı. Bu derslerin müfredatları ya da teorideki içerikleri kabul edilebilir olsa da bu dersleri veren özellikle ilk ve orta öğretimdeki eğitimcilerin çoğunluğunun henüz hazır olmaması, bu bilişim derslerinin öğrencilere ne işe yaradığını bile anlamadıkları program kısa yollarını ezberledikleri derslere dönüşmesine neden olabiliyor.

Ülkemizde çoğunlukla durum böyle iken, yurt dışında ve ülkemizde şimdilik sayılı okulda çok farklı başarılı uygulamalar da var. Örneğin İngiltere’de ilköğretim üçüncü sınıftan itibaren başlayan bilgisayar bilimi dersleri var, tabii bilgisayar deyince aklımıza çoğunlukla masaüstünde ya da diz üstünde kullanmaya alıştığımız fiziksel cihazlar geliyor ama aslında bu dersler donanım olmadan başlıyor. Yani, adını “bilgi işleme bilimi” diye çevirebileceğimiz bir ders sınıfta bilgisayar olmadan işlenmeye başlıyor. Henüz ilköğretim seviyesinde başlanan bu eğitimlerin temel amacı, geleceğin bilgisayar kullanıcılarına ya da geleceğin bilgisayarlarını inşa edecek gençlere, bugün bir bilgisayarın ne şekilde çalıştığını, bir işlemi ne şekilde yaptığını öğretmek, gelecekte kullanacakları bilişim araçlarını daha verimli kullanabilmelerini sağlamak.

Dijital okuryazarlığa Code.org’dan “Code of Hour” katkısı

Hatta bunun için geçtiğimiz sene ABD’de bir sivil toplum kuruluşu olan Code.org tarafından Aralık ayında dünya çapında bir etkinlik başlatıldı. Başta Birleşik Devletler olmak üzere aralarında Türkiye’den bazı eğitim kurumlarının da yer aldığı 180’den fazla ülkedeki eğitim kurumlarına, okullarında “Code Of Hour” etkinliği yapmaları ve öğrencileri bir saat bile olsa bilgi işleme bilimi ile tanıştırmaları istendi. Bunun sonucunda 2013’te yaklaşık bir haftada dünya çapında 15 milyon öğrenciye ulaşıldı ve muhtemelen bilgisayar tarihinde kız öğrencilerin bilgi işlem bilimi ile en çok ilgilendikleri etkinlik oldu.

Aynı etkinlik bu yıl 8-14 Aralık tarihlerinde tekrarlanıyor, üstelik bu derslerin Türkçe içeriğine erişmek dahi mümkün. Bill Gates’ten Mark Zuckerberg’e pek çok tanınan simanın destek verdiği proje kapsamında gençlerin temel programlamaya giriş yapmaları, ilgilerini çekmek için popüler Kızgın Kuşlar (Angry Birds) oyunu kullanılıyor.

Ülkeler, dünyanın dört bir yanındaki sivil toplum kuruluşları, gelecekteki bilişim uygulamalarına, bilgi teknolojileri faaliyetlerine yön verecek genç nesillerin bilgisayar diye Türkçeleştirdiğimiz aslında bilgi işleyen bu cihazları daha iyi anlamaları, daha verimli kullanmaları ve kullandırmaları için bu gibi çalışmaları yürütüyor, büyük önem veriyor.

2000 sonrası doğan Z neslinin bilgi işlem teknolojilerine olan yatkınlığı bir avantaj iken, önümüzdeki 10-15 yıl boyunca şirketleri yönetecek, operasyonlarına, üretimlerine karar verecek ve genellikle X ya da Y kuşağından yöneticilerin de bu konuda geliştirilmeleri gerekiyor.

Kurumların süreçlerinin, operasyonlarının dijital olarak takip edildiği, yönetildiği bir döneme girerken bu dönüşüme tüm personelin de ayak uydurması, bilişim donanımlarını, sistemlerini daha verimli kullanabilmesi ve hatta sosyal ağlarda telafisi zor durumlarla karşılaşmamak amacıyla, kuruluşlar personellerine dijital okuryazarlık, etkin internet kullanımı üzerine eğitimler sağlamaya başladılar.

Son birkaç yıldır hep söylenen “Dünya üzerindeki tüm verinin yüzde 90’nının son iki yılda üretildiği” cümlesi, aslında küresel olarak dijital araçları ne kadar yoğun kullandığımızı, işimize yarayacak ya da yaramayacak ne kadar büyük bir veri kütlesinin artık var olduğunu gösteriyor.

Dijital çağda eğitimler de değişmek zorunda

New York Times gazetesinin bir işgününde yayımlanan sayısında yer alan yazıların, 17. yüzyılda ortalama bir insanın hayatı boyunca görebileceği metinden fazlasını içerdiğini, gazetenin internet sitesinin de geriye doğru arşivi olduğunu düşünecek olursak, tek bir internet sitesinde bile ne kadar çok bilgi olabileceğini görebiliriz.

Bahsi geçen eğitimler artık sadece belirli bir programın ya da bir program setinin kullanımı değil, kullanıcının yeni karşılaşacağı uygulamalarla, yeni özelliklerle nasıl devam edeceğini aktarmaya odaklılar. Hatta, artık internet tabanlı uygulamaların yani, bilgisayarınızda kurulu olmayan, internet tarayıcısı ile erişeceğiniz, düzenli olarak geliştirilen, yeni özellikler eklenen bir uygulamaya nasıl hızlıca adapte olacağınız, bu platformlarda işlem yaparken neler yapılabileceği ya da neler yapılmaması gerektiği bu gibi eğitimlerin önemli konu başlıklarından bazıları haline geldi.

Hemen her gün kendini yenileyen bir teknoloji çağında tabii ki bu eğitimler de sürekli değişime mahkûmlar. Kendi ihtiyaçlarını iyi belirleyip bu konuda kendi personelini doğru şekilde bilgilendirebilen, bu dönüşüme hazırlık yapan kuruluşların her zaman bir adım önde olacağı kesin.

 

eNroll Web Çözümleri Yönetici Ortağı Akgün Yardımcı’nın kaleme aldığı “Dijital dünya, çalışanlara sürekli eğitimi şart koşuyor” başlıklı yazı, Digital Age Aralık 2014 sayısında yer alıyor.