Skip to main content

SAP Pazarlama Direktörü Erdem Aksakal, Digital Age Summit 2016’da dijitalleşme kültüründen bahsedecek

Digital Age Summit 2016’da dijitalleşme kültüründen bahsedecek olan SAP Pazarlama Direktörü Erdem Aksakal, zirve öncesinde sorularımızı yanıtladı. Dijital dönüşümün pazarlama sektörüne etkisini değerlendiren Aksakal, içinden geçtiğimiz süreçte ön plana çıkan süratin, pazarlama açısından bir avantaj olduğunu düşünüyor.

erdem-aksakalTeknoloji devrimi sizce şu an hangi evrede? Pazarlama açısından sürat ve sürekli değişim avantaj mı, dezavantaj mı oluşturuyor?

Geçtiğimiz on-on beş yılda teknoloji üreticileri üzerine düşeni hızla yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. Geniş bant, mobil internet, akıllı cihazlar, büyük veriyi gerçek zamanlı analiz edebilen veri platformları inanılmaz fırsatlar sunuyor. Şimdi teknoloji devrimini işlerine uyarlamak için hareket sırası sektörlerde. Her bir sektör ve şirketlerdeki her bir departman işini dijitalleştirmenin yolunu aramaya başladı. Teknoloji sayesinde süreçleri iyileştirmek işin ilk evresiydi, şu an ise tamamen dijitalleşmiş işler yapmalıyız. Teknoloji, pazarlamaya müthiş olanaklar getirdi. Şimdi de, bu fırsatları değerlendirmek için dijital dönüşümü gerçekleştirmek gerekiyor. Pazarlama alanında da elindeki büyük veriyi akıllı kullanan firmalar kusursuz bir müşteri segmentasyonuna erişti. Her bir müşteri ayrı bir segment artık. Her bir kişiye ait veriyi okuyup ona özel davranış geliştirme şansımız var. O yüzden ben bu sürati pazarlama açısından bir avantaj olarak görüyorum. Rüzgâr bizim lehimize esiyor.

İnovasyon ve büyüme alanında şirketler özellikle nelere dikkat etmeli?
İnovasyona yatırım yapanların öne geçtiği dönem geride kaldı. İnovasyon lüks değil temel bir nitelik. Artık inovasyonu kalıcı bir yöntem olarak benimsemeyenlerin rekabette ayakta kalma şansı yok. İnovasyon; kesintisiz ve kurumların iş yapışına entegre edilmiş olmalı. Nesnelerin interneti çağı başladı. Bu çağda her bir kurum inanılmaz büyüklük ve çeşitlilikte veriyi elde ediyor. Mobil veri, POS verisi, sensörler, alışveriş verisi, sosyal medya verisi gibi neredeyse sınırsız kaynak var. Kurumlar ellerindeki veriyi anında analiz edip, yorumlayıp karar verme süreçlerine entegre ederse rekabette öne geçecektir.

Şirketlerin sizce en çok gereksinim duyduğu hizmet hangisi oluyor?
SAP’yi dünyada 300 binin üzerinde kurum kullanıyor. Bulut çözümleriyle 85 milyondan fazla kullanıcı SAP bulut hizmetleriyle iş süreçlerini yönetiyor. Her sektörden kurum, kanser araştırmalarından, müşteri verisine, kamu hizmetlerinden, spor analizine binlerce farklı kullanım alanında SAP HANA platformunu ve SAP’nin büyük veri çözümlerini tercih ediyor. Bu bağlamda, kurumların ihtiyacı uçtan uca dijital süreçlere entegre edilmiş bulut ve büyük veri çözümleri olarak öne çıkıyor.

Gelecekte bu hizmetlerden hangilerinde ne türlü gelişmeler olmasını bekliyorsunuz? Teknoloji sektörü olarak uzun yıllar geleceği işaret ettik. İşaret ettiğimiz dijital gelecek artık geldi. Kişilerin yaşamı akıllı cihazlar, giyilebilir teknolojiler, sensörler, 3 boyutlu yazıcılarla dijitalleşti. Kurumlar da teknolojiyi, onları hayata bağlayan duyu organları gibi kullanabilmeli.

Tüm yaşam döngüsünü dijitalleştiren, tedarikçileri, müşterileri, çalışanları ve nesnelerin internetiyle beraber kurumun dijital altyapısını beş duyu gibi organik biçimde hissedip iletişim kuran kurumlar dünyayı değiştirmeye devam edecek. Sosyal ağlardan, teknolojik cihazlara binlerce devrim niteliğinde çıkış yaşandı, bunlardan sadece insanın ve yaşamın doğallığına uyum sağlayanlar başarılı oldu. Bundan sonra da en komplike teknolojiler değil; en yalın ve insan doğasına uygun, insani içgüdülere en iyi karşılık veren teknolojiler hayatımızı biçimlendirecek.

Yakın geçmişte Bianet ve Evrensel gazetelerinde yazan biri olarak, pazarlama sektörünün çok da alışık olmadığı bir dünya görüşüne sahipsiniz. Hem tüketim toplumuna karşı olup hem de toplumun tüketmesi üzerine kafa yormak sizi zorlamıyor mu?

Yarın yokmuşçasına tüketmek, doğal kaynakların hızla tükenmesine yol açtığı gibi toplumlara da kalıcı bir mutluluk getirmedi. Paylaşım ekonomisi gibi akıllı modellerle var olan kaynakları daha verimli kullanan çözümler hızla yaygınlık kazandı. Kitle kaynak, kitle fonlama uygulamalarıyla ekonomi ve süreçler de paylaşılır oldu. Hepimizin hem tüketici, hem üretici olduğu bu çağda kişilerin ve kurumların kaynakları akılcı kullanma gibi bir sorumluluğu var. İnsanı ve doğayı tüketen bir tüketimdense, teknolojiyi kullanmak daha yapıcı, akıllı bir üretim-tüketim döngüsü sağlayabiliyor. Tüketmeyi değil, akıllı tüketmeyi konuşmalıyız. Ben de hem çalıştığım kurumlarda, hem de yazarlık kariyerimde bu misyona bağlı kalmaya çalışıyorum. Biz beyaz yakalı çalışanlar da üretim/tüketim döngüsünde araya sıkışmış hissediyor ve kendimizi tüketiyoruz. Bu alanda uzun yıllardır çalışmalar yapıyorum. Biriktirdiklerimin bir kısmını çok yakın zamanda yayınlanan biz beyaz yakalıların hayatını anlattığım ‘Mezeleri Güzel’ kitabında paylaştım. Çalışanlar, mevcut kalıpları kabul etmek yerine onlara meydan okuyarak; iş yaşantısındaki kurumlara ve klişelere bağlı kalarak değil kendi sahiciliklerini ortaya koyarak başarılı olabilirler.

Digital Age Summit’teki sunumunuzun ana temaları neler?
Sunumumda dijitalleşme kültüründen bahsedeceğim. Kendi genetik yapısıyla dijitalleşmeyi bir potada eriterek başarılı olanlardan, dünyada iz bırakan sahici örneklerden ve sahicilikten bahsedeceğim.