Dijitalleşme ile birlikte yıllar içinde pazarlama çok fazla değişim gösterdi. Pazarlamanın müşteri segmentini belirleme ve doğru segmente yönelme gibi kuralları aynı kalsa da pazarlama artık teknoloji odaklı ve veri merkezli bir iş haline geldi. Bugün pazarlama ve dijital pazarlama neredeyse aynı anlama geliyor. Diğer yandan gelişmiş perakendeciler online ve offline satışlarını birbirinden bağımsız düşünmeyi bir kenara bırakıp, tüm satışları entegre tek bir kanal olarak düşünmeye başladı. Çünkü artık hayatımızda online ya da offline alışveriş yapan müşteri diye bir kavram yok. Bununla birlikte sadece bazı müşterilerin teknoloji kullandığını düşünmek çok saçma. Çünkü hemen herkes teknoloji kullanıyor, akıllı telefonundan internete bağlanıyor. Dijital dönüşüm henüz tamamlanmamış ve evrim sürüyor olsa da, dijital sonrası çağ yani post-dijital için kara görünmüş durumda. Dijitalin yeni veya ayrı bir şeymiş gibi tanımlanmadığı, pazarlama aktivitelerinin ve mesajlarının kişinin yaşadığı andaki ihtiyacına göre şekilleneceği bu dönem markalar ve elbette pazarlamacılar için işleyişi ve dinamizmi açısından borsadan farksız olacak. Post-dijital çağda markalarını ayakta tutmak isteyen pazarlamacılar hedef kitleyi sürekli dinleyip gerçek zamanlı segmente ederek, kararlarını süratle alıp, uygulayan yöneticiler olacak. İhtiyaç odaklı bireylerin istek odaklı müşterilere dönüşeceği bu dönemde markalar da pazarlama stratejilerini teknoloji değil insan odaklı olarak kurgulamak durumunda olacak. Evet, post-dijital dünya henüz bilinmezlerle dolu ve bir pazarlama terimi olarak varlığı dahi tartışılmaya devam ediyor. Buna rağmen bir yerden başlamak lazım dedik ve bu ay post-dijital dünyayı ve dinamiklerini, bu çağın potansiyel tüketici grubu millenial’ların tüketim alışkanlarını odağa alarak kapağımıza taşıdık. 8-10 yıl gibi kısa bir sürede tam manasıyla yaşamaya başlayacağımız post-dijital çağ senaryolarının Türkiye’de nasıl bir karşılık bulacağı ise bana kalırsa üzerinde en fazla durulması gereken konu.
Digital Age Temmuz sayısı çıktı!
Post-dijital çağa hazırlanırken; Türkiye’deki pazarlama ekosisteminde offline ile dijital pazarlama birimleri ve çalışmaları arasında koordinasyon olmamasının en önemli sorun olduğunun altını çizmeliyiz. Bu sorun da yaratıcılığı dolayısıyla strateji çalışmalarını doğrudan etkiliyor. Sadece satış odaklı düşünen, müşterileri kalıplara sokup, deneyimden çok ürüne odaklanan, performansın ölçüt sayıldığı bir kültürün hâkim olduğu alanlarda-ki bu ülkemizde yaygın bir durum- sarf edilen çabalar uzun vadede kurumları başarıya götürmeyecek, bu kesin. Post-dijital çağ konusuna kafa yorduğunu bildiğim arkadaşım Hakan Akben bu konuya benden daha olumsuz bakıyor. Akben’e göre; “Post-dijital çağ bizim için karanlık bir tünel. Maalesef, ülkemizin genetik kodları mutasyona uğramış durumda. Türkiye empati, güven ve samimiyet üçlüsünü toplumsal kültürünün genetik kodlarına enjekte etmek zorunda.” Peki, hiç mi olumlu bir şey yok? Türkiye’de dijital pazarlamanın yaklaşık 10-15 yıllık bir geçmişi var. Diğer yandan yaşanan global değişimle dijital pazarlamacılar artık sahne arkasından önüne çıkıyor. Dijital pazarlama bütçeleri konusunda da rakamlar hiç fena değil. Bu da pazarlama ekosistemini olumlu anlamda değiştiriyor. Mikro-anlar perspektifiyle kurulan dijital girişimler, programatik altyapının yavaş yavaş gelişmesi, gerçek zamanlı veri tabanlı optimize edilen yaratıcı kampanyalar, müşteri yolculuğunu baz alarak çalışan deneyim ekiplerinin boy göstermeye başlaması bu alanda memnuniyet verici gelişmeler. Tüketici alışkanlıkları son beş yılda hiç olmadığı kadar hızlı değişim gösteriyor. Değişimi tetikleyen ana unsurun her ne kadar teknoloji olduğu görünse de aslında değişen tüketici ihtiyaçları ve beklentileri olduğunu söyleyebiliriz. Teknoloji sadece bu ihtiyaç ve beklentinin karşılanmasında aracı görevi üstleniyor. Bu bağlamda post-dijitalde başarılı olmak isteyen markalarımızın insana ve deneyime odaklanmaları şart..
Bu ayın öne çıkan başlıkları ise; Dijitalde ilk 6 ayın karnesi, en iyi kurumsal vloglar, Türkiye’de dijital bankacılık…
Yorumlar