Control; Max Payne, Alan Wake ve Quantum Break oyunlarının yapımcısı Remedy Entertainment’in son oyunu olarak karşımıza çıktı. Her oyununda belli bir kaliteyi tutturan stüdyo, bu kaliteyi birbiriyle alakası yokmuş gibi gözüken ama özünde Remedy ruhu taşıyan oyunlarla sağladı. Bu teoride olası ama pratikte çok zor bir iş. Peki, Control bu oyunların arasında nasıl bir yerde? Gelin birlikte bakalım…
Control’de Jesse Faden isimli bir kadın kahramanımız var. Faden hakkında, ne yapmaya çalıştığımız hakkında, hikayenin amacı hakkında her şeyi oynadıkça keşfediyoruz. Kimiz, neyiz, amacımız ne, oynadıkça anlıyoruz. Tüm olaylar Federal Bureau of Control adlı bir mekanın içinde geçiyor. Devasa bir bina içerisinde, açık dünya bir oyun Control. Bir binanın açık olabildiği kadar açık tabii ki. Büronun içerisinde anlam veremediğimiz olaylar dönüyor. Savaştığımız düşmanlar, bize zorluk çıkaran mekan tasarımları, henüz edinmediğimiz psişik güçlerimiz yüzünden atlatamadığımız engeller… Garip bir yerdeyiz. Bu garipliği Control iliklerimize kadar hissettirirken, eğlenceli vakit geçirmemizi de sağlıyor.
Federal Bureau of Control, doğaüstü ya da diğer dünyalara ait şeyleri belgeleyen, inceleyen, deneyler yapan, kontrol etmeye çalışan bir büro. Steril bir devlet ofisi gibi gözüken mekan, korkutucu bir dünyaya evriliyor. Her yerden düşmanlar, sanrılar, yaratıklar, gizemli gizemli bir sürü olay fışkırıyor. Burada, Jesse’den küçük bir çocukken alınmış erkek kardeşini bulmaya çalışıyoruz. Burada Hiss adlı paronormal güçle karşılaşıyoruz. Olaylar o kadar karışık ki, bir yerden sonra hiçbir önemi kalmıyor. Sadece oynamak istiyoruz.
Jesse’in güçlerini oyunda ilerledikçe, gerek yan görevlerle gerekse hikaye gereği açılan ödüllerle kazanıyoruz. Güçler dediğim özellikler öyle şimdiye kadar ilk kez gördüğümüz şeyler değil ama şimdiye kadar bu kadar komplike psişik gücü bu kadar akıcı kullanabildiğim bir oyun hatırlıyor muyum? Hayır. Control’ün oynanışı mükemmel. Uçmak çok kolay, uçarken etraftaki nesneleri düşmana nişanlayarak fırlatmak çok kolay, yere indikten sonra zemini kalkan olarak kullanmak çok kolay. Bunların tek bir tanesini hakkıyla bize deneyimleten oyun bulmak bu kadar zorken, Control tüm bu dinamikleri kusursuz sunuyor bize.
Control’de bir adet ana görevimiz var. Ve sürekli ortaya çıkan yan görevler. Yan görevleri yapmanızı öneririm, çünkü bazı yan görevler çok önemli özellikler kazanmamızı sağlıyor. Örneğin, uçma özelliğini bir yan görev sonrasında kazanıyoruz. Bu biraz saçma değil mi? Yan görev gibi dilersek yapabileceğimiz bir göreve, hikayenin ve karakterin ilerleyebilmesi için çok önemli olan bir özelliği ödül olarak konması biraz garip. Bunlar dışında arada sırada çıkan, zamana karşı yarıştığımız belli bir bölgeyi ‘güvenli’ hale getirmemiz gereken görevler, belirli düşmanları ya da düşman gruplarını yok etmemiz gereken görevler ya da eşya bulmak gibi klasik ‘oyun görevleri’ de bol bol mevcut. Evet bu görevler mevcut olmasına mevcut ama ne kadar çeşitlilik gösteriyor diye sorarsak eğer, ne yazık ki buna olumlu cevap veremiyorum. Oyun bu konularda kendini çok tekrar ediyor. Bu yüzden de bir yerden sonra yan görev hak getire, sadece ana görevi tamamlıyayım ve bir an önce oyunu bitireyim diye bakıyorsunuz.
Control’de oynanışın mükemmel olduğundan bahsettik. Hikaye orijinal değil ama ilgi çekici olduğundan bahsettik. Peki bunları bize nasıl sunuyor? Control, oynaması keyifli olduğu kadar, ilginç de bir sinemasal deneyim. Oyun boyunca kullanılan renk skalası, ışıklandırma (karanlık da dahil buna) ve oyun mimarisi (sanat yönetimi) o kadar harika kullanılmış, detaylar o kadar merak uyandırıcı ki, sanki iyi çekilmiş gizemli bir film seyrediyormuş hissi veriyor. Aynı zamanda, Jesse’nin birçok yan karakterle diyalogları çok iyi yazılmış. Jesse’nin iç monologları ise güçlü alt metinlerle dolu. Kısacası bu ve bunun gibi bir çok detay, keşfetmenizi bekliyor.
Oyunla alakalı tatlı sürprizleri bozmamak adına, oyunun sadece bende bıraktığı hisleri sizlerle paylaştım. Control tam bir deneyim oyunu. Deneyimlemeden, oyun hakkında fikriniz pek oturmaz gibi geliyor bana. Oyun oynamayı seven her insan, Control’de mutlaka sevecek bir şeyler bulacaktır. Aynı zamanda sevilmeyecek şeyleri de azımsanacak gibi değil. Ama dediğim gibi buna oynayıp karar verin. Max Payne’in kusursuz oynanışı ve Alan Wake’in harika atmosferini alın ve bir oyunda birleştirin. Control işte böyle bir oyun.
Yorumlar