Skip to main content

Her yeni medya ürününü hızlıca benimseyip kullanmaya başlayan Türkiye’deki içerik üreticileri ve yayıncılar için Clubhouse Twitter’daki troller, öfkeli kalabalıklar ve büyüyen linç kültüründen sonra şu an için çölde vaha gibi duruyor. Peki bu böyle devam eder mi?

Teknoloji dünyasının en önemli gündem başlıklarından biri Clubhouse. Kullanıcı olabilmek için davetiye şartı koşması ve uygulamanın sadece iOS kullanıcılarına açık olmasının getirdiği o gizemli hava ses tabanlı bu yeni sosyal medya oyuncağının şüphesiz kısa sürede fenomen olmasında önemli bir etken oldu. Clubhouse’ı sesli Twitter olarak tarif eden de, Discord’a benzeten de, canlı podcast gibi diyen de, hayatı kaçırmaya bir başka adım olarak gören de var. Elon Musk’tan Mark Zuckerberg’e pek çok ünlü ismin kullanmaya başladığı uygulamaya Türk kullanıcıların da yoğun ilgisi var. Öyle ki bir ara Clubhouse davetiyelerinin pazı yeri platformlarında satıldığına bile şahit olduk. Kullanıcı trafiği her geçen gün büyürken, başta uygulamanın kendi bünyesinde olmak üzere pek çok platformda Clubhouse’ın nasıl kitleselleşeceğinden gelir modelinin ne olacağına, yayıncılığın geleceğine etkilerinden etkinlik sektörünü değiştirme potansiyeline kadar pek çok konuda tartışmalar sürüp gidiyor.

Her yeni medya ürününü hızlıca benimseyip kullanmaya başlayan Türkiye’deki içerik üreticileri ve yayıncılar için Clubhouse Twitter’daki troller, öfkeli kalabalıklar ve büyüyen linç kültüründen sonra şu an için çölde vaha gibi duruyor. Peki bu böyle devam eder mi?

Konuşmaya acıkmışız
Hakan Akben, Dijital Pazarlama Danışmanı

Clubhouse’da hepimiz yeniyiz ve anlamaya çalışıyoruz. İlk etapta topluluk radyosu gibi bir hissiyat verdi.  Şimdilik görsel anlatımın gölgesinde kalan değişik fikirleri duymamızı sağlıyor.  Öte yandan Clubhouse pandemik yalnızlığın insanlara felsefi bir derinlik kattığını fark etmemi de sağladı. Sürekli içerik ve eğitim bombardımanına tutulan insanlar artık konuşmak istiyor. Neşeli ve parlak zihinlerle tanışmak keyif veriyor. Yeni fikirleri ve insanları keşfetmeme yardımcı oluyor. Öte yandan taze fikirleri ve insanları birbiriyle buluşturmak gibi sezgisel bir aksiyon almaya başladığımı fark ettim. Her akşam 21:00’da dostlarım Hasan Başusta ve Özgür Alaz’ın moderatörlüğünde yeni insanlarla yeni fikirleri konuşuyoruz. Merakı ve söyleyecek sözü olanları bekleriz.

Ulaşamadığın insanlarla birebir diyalog kurma fırsatı vermesi açısından büyüleyici bir iş
Olcayto Cengiz, Accenture Dijital İş Entegrasyonu Yöneticisi

Clubhouse çok gözümüzün önünde olan, ıskaladığımız bir şeyi bize hatırlatmış oldu. Podcast yayıncılığı ile sosyal medya kültürünü bir araya getirdi. Ben başından beri Clubhouse’ı sesli Twitter olarak tarif ediyorum. Clubhouse etkinlik ve konuşmacı işlerine yeni bir boyut katacak. Yakın gelecekte Premium versiyonu geldiğinde üçüncü parti firmalarla yapacağı çok fazla şey var. Çünkü kapalı bir oda açıp dinleyicilerinize dünyaca ünlü konuşmacılarla sohbet etme şansı vermek çok büyüleyici. Kullanıcı deneyimi açısından baktığımızda, kolay ve hızlı olması nedeniyle başarılı ancak henüz çok fazla eksiği var. Clubhouse şu an için kullanıcılarına seviyeli, kaliteli bir ortam vadediyor. Bunda elbette davetiye modelinin olması ve uygulamanın sadece iPhone kullanıcılarına açık olmasının etkisi var. Android’e açılıp daha geniş kitlelere eriştiğinde ne olacak hep beraber göreceğiz.

Clubhouse doğru hamleler yaparsa geleceğin iletişim modellerinden biri olur
Mehmet Atakan Foça, Teyit.org Kurucusu

İnsanlar Clubhouse’dan konuşulanların kaydedilmemesinden ötürü gelip geçici sohbetlerin olduğu bir yer olarak bahsediyorlar. Evet bu şekilde de tarif edilebilir evet ama bizler günlük hayatta dost, arkadaş ortamında bir araya gelip sohbet ettiğimizde de kayıt almıyoruz. Buralarda konuşulanların hiç biri gelip geçici değil, zihinlerimize ekilen tohumlar oluyorlar. Kalıcılık demek üretilen içeriğin her zaman kelimesi kelimesine kayıt alınması anlamına gelmiyor. Diğer yandan yazılı iletişime kıyasla sözlü iletişim daha fazla zihinsel efor gerektiriyor. Sesin insana güven verme potansiyeli ise çok yüksek. Twitter’da ya da başka bir mecrada yazılan bir şeyi okurken o cümleleri yazan kişinin ses tonuyla değil kendi kafamızda varsaydığımız ses tonuyla okuyoruz. Bu da bizde ciddi bir öfkeye neden olabiliyor. Bunu pandemi döneminde hepimiz yaşadık. İş yaşamındaki ilişkilerimiz sözlü iletişimden yazılıya dönünce bocaladık. Hal böyle olunca daha yorucu olsa da görüntülü konuşmaya yöneldik. Ses ise ikisinin arasında daha güven veren insanların birbirini anlamaya daha yakın olabildiği bir format. Bu nedenlerden dolayı Clubhouse doğru hamleler yaparsa geleceğin iletişim modellerinden biri olur.

YouTube ve Instagram’a alışkın içerik üreticilerini bence Clubhouse’da zor günler bekliyor
Erhan Ali Yılmaz, Mindful Academy Kurucusu

Clubhouse hem yenilikleri hem de çok aşina olduğumuz dinamikleri hayatımıza taşıyor. İçerik üreticileri için keşfedilebilecek pek çok kullanım yöntemi var gibi hissediyorum. Tematik kulüpler ve kanallardan tutun, tartışma programlarına kadar geniş bir yelpazede uygulama hayatımıza girecek. YouTube ve Instagram’a alışkın içerik üreticilerini ise bence zor günler bekliyor Clubhouse’da. Çünkü bu mecrada hem kayıtlı içerik yok, hem de görsellik yok. Diğer yandan radyoda canlı yayın yapmaya alışkın içerik üreticileri içinse bence ikinci bahar olabilir Clubhouse. Sesine ve söyleyeceklerini güvenen Clubhouse’u denesin.

Podcast yayınları ile Clubhouse odalarını önümüzdeki günlerde sıkça karşılaştıracağız
Uraz Kaspar, Podfresh Kurucusu

Clubhouse benzeri ‘ses odaları’ uygulamalarının, geleneksel ses iletişi mecrası olan radyo-podcast karşısında sağladığı hız ve kolaylığı görmezden gelmemeliyiz. Bu noktada kurulacak bu sesli iletişimin ‘kalıcı’ veya ‘uçucu’ olacağına karar vermek olacaktır. Talep üzerine, kişinin içeriği seçerek ve onaylayarak takip edebildiği bir format olan podcast’in kalıcı ve evergreen içeriği ile, anlık ve duruma göre içerik kalitesi şekillenebilecek olan Clubhouse odalarını önümüzdeki dönem sıklıkla karşılaştırıyor olacağız. Bir tercih yapmak, uygulamalardan birinden vazgeçmek zorunda değiliz. Sıkı bir podcast dinleyicisi olup, Clubhouse odalarında gezebilir/sohbet edebilir ve ardından sesli kitabımızı dinlemeye geri dönebiliriz. Bu tarz kısıtlamalar ve tercih gerektirdiği gibi yorumları, daha Clubhouse ile çoğumuzun iki aylık bir geçmişi bile yokken yapmak biraz acele ediliyor izlenimi veriyor. Clubhouse tartışmasız çok önemli bir deneyim ve hayatımızda yer edecek yeni bir iletişim formatı. Buna ne kadar zaman ayırıp dinleyeceğimiz veya içerik üretmeyi planlayacağımız ise tamamen bize kalmış. Önümüzdeki dönemde ‘ses odaklı’ girişim ve uygulamaların artacağı, içerik kürasyonu konusunda ücretli uygulamaların da hayatımıza gireceğini düşünüyorum.