Skip to main content

2014 yılında 8 milyar dolar büyüklüğüne erişecek giyilebilir teknoloji ve kişisel sağlık ürünleri toplam pazar payının, 2018 yılında 102 milyar dolarlık bir değere ulaşması bekleniyor.

Şaka değil, 20 Temmuz, 1969 yılında aya gönderilen Apollo 11’in sahip olduğu teknolojik donanım şu an cebimizdeki telefonların yanında adeta bir hesap makinesi kadar basit kalır. Aradan geçen yarım asırlık sürede hayatımıza kayıtsız şartsız kabul ettiğimiz modern teknolojilerle olan ilişkimizi sosyologlar ve psikologlar tartışa dururken, giyilebilir teknolojiler pazarı hızla büyümeye devam ediyor. Akıllı saatler, akıllı gözlükler, adım sayarlar, vücut sensörleri, aktivite ölçen fitness bileklikleri derken bazı firmalar vücüdumuza enjekte edilecek olan nano teknolojik sensörler ile hastalıkların önceden tektik edilip, hepimizin daha sağlıklı ve uzun yaşayaması için kolları sıvamış durumda.

Hoşgeldin Mobil 3.0

Wired dergisi eski editörü Chris Anderson’un bir lafı var: “Geçtiğimiz on yıl sosyal teknolojileri anlamakla geçti, önümüzdeki on yıl ise bu teknolojilerin günlük hayata uyarlanmasıyla geçecek.” Anderson’ın sosyal teknolojileri odağına alan bu cümlesini, teknolojik devrimlerin tamamı için pekâlâ söyleyebiliriz. Nano teknoloji dünyasındaki baş döndürücü gelişmeler, bilgi teknolojileri pazarının bugününe ve geleceğine yön veriyor. Niş sektörler için geliştirilmiş üst düzey konsept teknolojiler birkaç sene içinde gündelik hayatımızın vazgeçilmezlerinden biri haline geldiğine şahit oluyoruz. Geçtiğimiz Ocak ayında Intel’in Las Vegas’daki Consumer Electronic Show’da (CES) tanıttığı SD kart ebatlarındaki mikro bilgisayarı Edison’dan tutun da Google’ın gözlük, kontakt lens teknolojileri ve onlarca firmanın heyecanla ortaya çıkarmaya çalıştığı akıllı saatler ve fitness sensörleri bildiğimiz mobilin tanımının yeniden yazılmasını adeta şart koşuyor. Bazı öncüler mobildeki bu evrime Mobil 3.0 diyor. Hoşgeldin Mobil 3.0.

Giyilebilir teknolojilerdeki en büyük iki trend

Giyilebilir teknolojiler dünyasında 10’un üzerinde farklı segment olmasına rağmen, araştırmalar önümüzdeki beş yıl boyunca giyilebilir internet ve kişisel sağlık ürünlerinin bu pazara egemen olacağını gösteriyor. Giyilebilir internet pazarı daha çok akıllı saatler, gözlükler gibi aksesuarlarla mobil iletişim dünyasında büyüyen bir trend olarak karşımıza çıkarken; kişisel sağlık ve fitness tarafındaysa, nabız ölçen sistemler ve günlük aktiviteleri ölçen, raporlayan sensör teknolojilerini görüyoruz. Generator’un yayımladığı araştırma raporuna göre giyilebilir sağlık ürünleri 100 milyar dolarlık bir pazar potansiyeline sahipken, giyilebilir internet ürünlerinin de trilyon dolarlık bir pazar potansiyeline sahip olduğunun altı çizilmiş. Evet, yanlış okumadınız; trilyon dolar!

2018 yılında 215 milyon adet akıllı saat satılacak

Google ve Apple’ın bu yıl lanse etmesi beklenen akıllı saatlerinin pazara girmesiyle, giyilebilir internet dünyasında bir milat olacağı düşünülüyor. Yapılan araştırmalardan ulaşılan varsayımlara ve Apple’ın iPhone ve iPad tarafındaki geçmişine de bakılırsa, eğer firma 2014 yılında akıllı saat pazarına girerse ilk yıl 4 milyon adetlik bir satış ile pazarın yüzde 45’ini domine edeceği ve 2018 yılındaysa 75 milyon adetlik satış rakamıyla pazarın yüzde 35’ine sahip olacağı düşünülüyor. Bu, işin sadece retail tarafı. Bir de bu teknolojiler üzerinde geliştirilecek sanal platformlar ve uygulamaları düşünün!

‘Quantization of Habits’ trendi sensör teknolojilerinin gelişimine yön veriyor

Eminim duymuşsunuzdur: Şu aralar dünyadaki yükselen trendlerden biri ‘Quantization of habits’ başka bir değişle gündelik alışkanlık ve hareketleri sayısal verilere dökerek, daha verimli ve aktif bir gün geçirmeniz için size raporlar sunan sistemler. Bileğinize ya da bedeninizin herhangi bir yerine yerleştirmiş olduğunuz dijital bir sensör arcılığıyla gün boyu yapmış olduğunuz fiziksel hareketler ölçümleniyor ve size rapor olarak sunuluyor. Bu şekilde daha çok hareket etmek, yeterince uyku almak ve daha az yemek için motive oluyorsunuz. Nike Fuel Band, Jawbone ve Fitbit bu pazarın öncü markalarından. Henüz Türkiye’de çok az sayıda kişide rastlayabileceğiniz bu aktivite ölçen bileklikler, bluetooth ile cep telefonunuza bağlanarak, telefonunuz üzerindeki özel uygulamalar ile entegre çalışıyor ve gün boyu aktivitelerinizi ölçerek cep telefonu üzerinden görebileceğiniz şık raporlara dönüştürüyor.

Google ve Apple’ın bu yıl lanse edilmesi beklenen akıllı saatlerinin pazara girmesiyle, giyilebilir internet dünyasında bilr milat olacağı düşünülüyor

Hatta Nike FuelBand harekete olan teşviği artırmak için gamification (oyunlaştırma) öğesini de işin içine katarak Nike Plus sosyal platformunu kurmuş. Bu şekilde sizinle benzer aktivite ölçüm cihazı kullanan arkadaşlarınızın günde ne kadar kalori yakıp, kaç saat uyuduğunu ve ne kadar Fuel Puanı kazandığını görebiliyorsunuz. Kendinize Fuel Puan hedefi koyup, eğer hedef puanınızın gerisinde kaldıysanız, iç güdüsel olarak çıkıp birkaç kilometre yürüyüş yapayım diyorsunuz. Kişisel sağlık ve fitness segmentine giren bu ürünlerin 2014 pazar büyüklüğü 4 milyar dolar civarında olması ve 2018 yılında da bu rakamın 8 milyar dolara çıkması bekleniyor. Bu tür cihazlar profesyonel ve tüketici ürünleri tarafında iki farklı segmente bölüneceği tahmin ediliyor.

Akıllı saatlerin gündelik aktivite ölçme özelliklerine sahip olması ve pazardaki ortalama kullanıcının bu tür sensörler yerine akıllı saatlere yöneleceği düşünüldüğünde, fitness ve sağlık ürünlerinin niş profesyonel segmente kayması pazar dinamikleri açısından oldukça mantıklı bir varsayım. Sensör teknolojilerinde biraz daha ileri bakarsak, giyilebilir internet teknolojilerinin 1 trilyon dolarlık bir pazar potansiyeline sahip olduğu varsayımını da arkamıza aldığımızda, önümüzdeki 30 yıl içerisinde vücudun içine enjekte edilecek nano teknolojik sensör döneminin pek de uzak bir fikir olmadığını görebiliriz. Daha kişisel bilgisayarlarla tanışalı 50 yıl olmamışken, vücuda enjekte edilecek nano sensör dönemine girmeye psikolojimiz ne kadar el verir? Yorumu size bırakıyorum.

Görsel: The Connectivist

Adobe Systems Türkiye,  Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Pazarlama ve Kurumsal İletişim Müdürü Hakan Akben’in‘Aya hesap makinesiyle giden insanlığın giyilebilir teknolojilerle imtihanı’ yazısını Digital Age Mart 2014 sayısında bulabilirsiniz.