Maltepe Üniversitesi tarafından akademi, iş dünyası ve popüler kültürü bir araya getirmek üzere hayata geçirilen Ad Hoc, dopdolu bir Kasım sayısıyla bayilerde. Kültür, teknoloji, insan ve ekonomi dörtlüsünde hayat bulan yerel ve küresel gelişmeler, eleştirel ve çoksesli bir bakış açısıyla mercek altında.
Delilik ve akıl hâlâ iki ayrı uç mu?
Ad Hoc’un bu ayki teması, insandan ve toplumdan ayrı tutulamayan “delilik“. Deliliği tanımından şanlı mazisine, övgüsünden akıl ile imtihanına kadar farklı açılardan ele alan Ad Hoc, 21’inci yüzyılda onu hangi kodlarla düşündüğümüzün de altını çiziyor. Deliliğin sanrısı, yanılgısı, korkusu ve çokluğu ile…
Kimi zaman her şeyi yok eden, korkulan ve korkan bir deli kimi zaman saf kalan aklın ve vicdanın övgüsü olabilir. Kentsel dönüşenler kentte delirenlere sebepler sunarken, topluma en büyük deliliğin de bir deliliğe sahip olmamak olduğunu düşündürür ve belki de devir artık onun devridir.
Neler oluyor?
Her ay çalışma hayatındaki temel erdemleri ele alan başlıkta, aşırılıklarla yaşadığımız çağın getirileri ve ölçülülük tartışılıyor. Robotların robotlarla ve insanlarla savaşacağı günlerin yaklaştığı düşünülürken bir yandan gelişmeye devam eden insan dışı savaş zekâsı ve otonom silah sistemleri ise bu ayın inceleme alanında. ASMR ve meditasyon farkındalık açısından incelenirken pek çok endüstrinin çabası haline gelen kişiselleştirme yeni deneyim alanlarıyla değerlendiriliyor.
Korumasız bir dünyaya açılan kucak
İnsanların bir yere toplanması ve bu toplanışın arkasında yatan sebeplere, görünenin dışındaki o farklı dünyaya kapısını aralayan Ad Hoc’un ev sahipliği yaptığı pazar ve o beyaz örtünün altındaki tutunma hikâyelerine bakalım. Emin olun bu hikâyelerden haberdar olmak, insanların bir yere toplanmasının çok daha ötesinde. Zira gün boyu ürün veren, para alan, sürekli müşterisi olmayanların yüzünü dahi hatırlamayan pazarcılar, hikâyeleri ile birer roman kahramanlarına dönüşüyor. Özellikle İstanbul’un yoğunlaşan pazar alanlarında artan ürün çeşitliliği, esnafı çeşitlendirirken; bir kültürün farklı açılardan ele alınması ise onlara nasıl yüzeysel baktığımızın altını çizer nitelikte.
Yüzeysellik, sadece pazara ve insanlığa değil; aynı zamanda kültüre ve tarihi eserlere de yansıyor. Ad Hoc ise kültür varlığının bağrına saplananları ele alarak korumayı reddettiğimizde, onu farkında bile olmadan hayatta kalma meselesine dönüştürdüğümüzü anlatıyor. Peki, kültür varlıklarını koruma gerekliliği nasıl oluyor da insan sevgisi ve tarihsel bellekle örtüşüyor?
Mutluluğun güvenle, geleceğin estetikle ilişkisi
Her ay “hakikaten“ ile sorulan sorulara bir yenisini ekleyelim ve soralım: Hakikaten mutlu muyuz? Yıllarca birçok ulusun mutluluk seviyesini araştıran Ipsos, son ölçümünü tamamladı. Araştırma sonuçlarından yola çıkarak güvenin mutluluk üzerindeki etkisine yer veren yeni sayı, her ay olduğu gibi güncel yaklaşımlara eleştirel gözle bakmayı da ihmal etmiyor ve gelecek kötüyü düşünmenin estetik bir hazzının olup olamayacağını da tartışıyor.
Yorumlar