Otomotiv sektörü son yıllarda çok ciddi bir gelişim içerisinde. Otomotiv ile dijital dünya giderek iç içe giriyor. Birçok ezber bozan oyuncunun pazara giriyor olması geleneksel üreticileri de sarsmaya başladı. Önümüzdeki dönemde otomotiv sektörü hiç alışmadığı kadar değişimi bir arada yaşayacak
1964 yılında New York’ta düzenlenen fuarda General Motors (GM) Firebird IV isimli konsept otomobilini tanıttı. Daha o günlerde sürücüsüz bir otomobil konseptini kamuoyu ile tanıştıran GM’in en büyük rakiplerinden biri olan Ford ise ziyaretçilere farklı bir vizyon sundu. GM’in tersine Ford daha yakın bir gelecek için bir otomobil tanıtmayı tercih etmişti. Ford’un tanıttığı Mustang modeli fuar sonrasında kendi beklentilerinin bile çok üstünde bir performans gösterirken GM aradığını bulamadı. O günler için pek de ilgi görmeyen sürücüsüz otomobil konsepti bugün otomotiv sektörünün en önemli hedefleri arasında yer alıyor. Birçok geleneksel ve yeni nesil üretici bu konuda ciddi Ar-Ge çalışması yapıyor. O günden bugüne daha çok mekanik anlamda inovasyona önem veren otomobil sektörü artık yönünü dijitale çevirmek zorunda. Bu konuda gelen inovasyonlar ise sektörün tüm ezberlerini bozmasına neden olacak. Bu değişim sürecine uyum sağlayamayan birçok büyük oyuncu yakında tarihin tozlu raflarında kendine bir yer ayırabilir.
Otomotiv sektöründeki değişimlere baktığımızda ilk olarak ön plana dünya otomobil tüketimi ve doğal olarak da üretimindeki değişim ön plana çıkıyor. Uzun bir süre otomobil pazarını Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya domine etti. Ancak bu pazarlar son 20 yıldır doygunluğa ulaşmış durumdalar. Büyüme ise gelişmekte olan ülkelerden özellikle de Çin’den geliyor. McKinsey’in “Otomotiv Sektörünün Geleceği Üzerine Bir Yol Haritası” adlı raporuna göre, Çin otomobil pazarı 2004 yılında 8,5 milyonun altında iken 2014 yılında 25 milyona ulaştı. 2020 yılında ise pazar büyüklüğünün 30 milyona ulaşması öngörülüyor. Pazarın büyüklüğü de, doğal olarak üretimin bu pazarın beklentilerine göre yeniden şekillenmesine neden olacak. Çinli otomobil üreticileri yakın gelecekte pazarın denklemini değiştirebilme potansiyeline sahipler. 10 yıl önce Fortune 500’de sadece bir Çinli otomobil üreticisi var iken 2014’te bu sayı 6’ya çıktı.
Öte yandan otomobil dünyasında gelecek en büyük değişim ise dijital taraftan beklenmeli. Otomotiv sektöründe dijital inovasyon her geçen gün daha da artıyor. Wall Street Journal’da Brian R. Fitzgerald tarafından yazılan bir yazıya göre bugün ortalama bir üst düzey otomobilde bir Boeing 787’den 7 kat daha fazla kod bulunuyor. Sektörün giderek dijitalleşmesi ise doğal olarak sektörün ihtiyaç duyacağı insan kaynağını bile etkileyecek. Sektörün bu alandaki kaliteli insan kaynağını çekebilmek için Silikon Vadisi, Tel Aviv, Bangalor gibi şehirlerle rekabet etmesi gerekecek. Yine Türkiye örneğinde bakacak olursak Kocaeli ya da Bursa’da sektörün ihtiyacını karşılayabilecek yazılımcı bulmak İstanbul kadar kolay olmayabilir.
Ayrıca sektöre oyunun kurallarını değiştiren yeni oyuncuların girişi de çok ciddi değişimleri beraberinde getirecek. Bunlardan bir tanesi Tesla. Elektrikli otomobilde yaptığı inovatif yaklaşımla otomotiv sektörünün Apple’ı olarak görülen Tesla’nın CEO’su Elon Musk da şirket değerinin 10 yıl içinde Apple seviyesinde olacağını iddia ediyor. Şimdiye kadar daha üretmediği otomobiller için ön sipariş alarak satış yapan şirket önümüzdeki dönemde seri üretime de geçmeyi planlıyor. Bugün niş bir oyuncu olmasına karşın şirket değeri 33 milyar dolar seviyesinde. ABD’li otomobil devi GM’in ise 58 milyar dolar.
Milenyum kuşağı satın almaktansa paylaşmayı tercih ediyor
Sektör için bir diğer dikkat edilmesi gereken oyuncu ise Uber. Uber bir otomobil üreticisi değil ancak otomobil sahipliğini sorgulatan bu yeni iş modeli tüm dünyada hızla büyüyor. Kendisine ait hiçbir otomobile sahip olmayan şirket otomobil satışlarını da etkileme potansiyeli taşıyor. Bugün milenyum kuşağı olarak adlandırılan 18-34 yaş grubu için otomobil sahipliği çok da önemli bir şey değil. Onun yerine otomobil paylaşmaya çok daha sıcak bakıyorlar. Bu da Uber, Lyft gibi iş modellerinin giderek büyümesine neden oluyor. Bunun sonucunda ise park halinde araçların sayısında da ciddi bir düşüş bekleniyor. Uber sadece Avrupa’da yılda 400 bin adet aracı trafikten çekmeyi hedefliyor. Bu da bu alanların şehre kazandırılmasından trafiğe kadar birçok etkiye neden olacak.
Sürücüsüz araçlar varken gaz, fren pedalına ne gerek var?
Sürücüsüz otomobiller belki de sektörün en yoğun çalıştığı başlıklardan bir tanesi. Bunun için simulatif şehir kuranlardan, kapatılmış otobanlarda test yapanlara kadar birçok çalışma mevcut. Bugün dünyada gerçekleşen trafik kazalarının yüzde 90’ı insan hatasından kaynaklanıyor. Sürücüsüz otomobiller ile bu kazaların önüne geçilmesi hedefleniyor. Sürücüsüz otomobillerin sağlayacağı kazasız yollar ise otomobil üretiminde de birçok şeyi değiştirecek. Örneğin bir otomobil kaza yapmayacaksa, hava yastığı başta olmak üzere birçok güvenlik materyaline ihtiyaç olmayacak. Yine gaz fren pedallara ve direksiyona da ihtiyaç duyulmayacak. Bu da otomobillerin daha hafif ve uygun fiyatlı olmasına neden olacak. Yine sigorta sektörü de bu durumdan etkilenecek. Araç sigortaları daha çok doğal felaket, çalınma gibi faktörler için gerekli olacak. Yine sürücüsüz otomobillerin enerji tüketimi de daha uygun olacağı için dünyadaki enerji talebine bile etkisi ciddi şekilde görülecek.
Sürücüsüz otomobillerde öne çıkacak iki konu
Sürücüsüz otomobillerle iki konu daha ön plana çıkacak. Bunlardan biri, kabin içi tasarımı. Ortada sürücü olmadığına göre koltuk tasarımları daha farklı dizayn edilebilecek. Diğeri de büyük veri yönetimi. Intel Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Tunç Özgül, 2020 yılında bir aracın işlediği görsel 38 milyon piksel olacak” diyor. Şu an aynalara bakıp bu görselleri biz beynimizde işliyoruz. Ancak sürücüsüz otomobillerin bu görselleri ve çok daha fazla veriyi kendisinin işlemesi gerekecek. Sürücüsüz otomobillerin işleyişi aslında makinelerin birbirleri ile olan veri paylaşımı sayesinde gerçekleşiyor. Bu da işlenip yönetilmesi gereken muazzam bir veriyi ortaya çıkartacak. Bu alan bence çok ciddi bir potansiyele sahip. Şimdiden bu konuya yatırım yapan firmalar meyvesini toplayabilir. Bu, tabii, işin sadece bireysel tarafında. Bir de bağlı nakliye açısından baktığınızda buradaki gelişmeler lojistik sektörünün de ezberlerini çok ciddi şekilde bozabilir. Bugün dünya GSYİH hasılasının yüzde 10’u nakliyede. Nakliyede kullanılan araç ve ürünler birbirleri ile konuşabilse bunun dünya ekonomisine etkisini siz düşünün.
Açıkçası otomotiv sektörünü bekleyen o kadar büyük yenilikler var ki bunları bir yazıya sığdırmak gerçekten çok zor. Tüm bu gelişmeler sektörün kemikleşmiş ezberlerini altüst etmeye geliyor. Bu dönüşüme uyum sağlayamayan birçok dev oyuncuyu ise önümüzdeki süreçte çok zor günler bekliyor.
Osman Kurt
Yorumlar