Skip to main content

Müzik kısmen dijital yapılıyor, dijital ortamda dinleniyor ve satılıyor. Hatta benimde zevkle kullandığım Spotify, Deezer gibi müzik ağları üzerinden kişiselleştirdiğimiz radyo istasyonları, çalma listeleri üzerinden dinleniyor

Timur Akkurt’un “Dijital enstrümanlar, yazılımlar çıktı mertlik bozuldu mu?” yazısı Digital Age Temmuz sayısında yer alıyor

Teknoloji her alanda olduğu gibi müzik dünyasında da çok önemli değişikliklere imza atıyor. Dinleyicilerin pek fark edemediği bu değişiklik, müziği yapanlar tarafından yakından takip ediliyor ve üretimlerinde etkin rol oynuyor. Amatör müzisyenlerin de son dönemde tercih ettiği bu sistemler, küçücük bir oda da senfonik müzik yapmaya, ünlü bir rock grubunun tarzında ve ayarlarında çalmaya olanak sağlıyor. Yazlılımlar, sample (örnek ses) ve dijital enstrümanların müzik endüstrisine faydaları ve zararları üzerine profesyonellere bazı sorular sordum. Bu sorular ışığında aslında son kullanıcı olan bizler içinde çok faydalı olacağına inandığım bilgiler ortaya çıktı.

Müzik artık kısmen de olsa dijital yapılıyor, dijital ortamda dinleniyor, satılıyor hatta benimde zevkle kullandığım Spotify, Deezer gibi müzik ağları üzerinden kişiselleştirdiğimiz radyo istasyonları, çalma listeleri ile dinleniyor. Plak şirketlerinin yapıları, stratejileri herşey değişti. Uyum sağlayanlar kaldı, sağlayamayanlar yok oldu. Bir başka modelde sanatçı kendi yapımcısı gibi albümünü çıkartıp iTunes gibi networkler üzerinden kendi kendine bile satışını yapar hale geldi. Bu büyük değişim çok hızlı oldu. Bizler hemen bu sisteme alıştık. Korsan müzik indirme epey düştü. Albüm maliyetleri teknoloji sayesinde eskiye oranla aşağı yukarı aynı kalitede ancak daha ucuza yapılabilir oldu. Aslında bizim dışarıdan gördüğümüz resim bu şekilde, gerçekten de öyle mi?

“Kritik nokta; ister dijital, ister gerçek enstrüman isterse ikisi bir arada çalışabilme özgürlüğü”

Teknoloji ve müziğin yapılması ile ilgili küçük bir not daha verdikten sonra profesyoneller ne diyor onlara bakalım. Sevgili arkadaşım Rahman Altın bildiğiniz gibi ‘Kelebeğin Rüyası’ filminin müzikleriyle çok değerli birçok ödül aldı. Bir sohbetimizden kısa bir not vererek teknolojinin etkisini size anlatmak isterim. Kelebeğin Rüyası filminin müziklerini yaparken Los Angeles’daki stüdyosunda çalışıyormuş.

Rahman Altın

Stüdyoda biraz değişiklik yaparak kendi çalışma odasının karşısına Yılmaz Erdoğan ve ekibinin post prodüksiyonu yapacakları oda haline getirmişler. Bu öyle büyük bir avantaj getirmiş ki! Sürekli yönetmenle istişare edebilecekleri, adım adım kurguyu görerek, Yılmaz Erdoğan’ın neyi vermek istediğini hissederek yapmış müzikleri. Sonuç ortada, harika bir müzik. Rahman stüdyosuna orkestra elemanlarını getirerek değil dijital olarak çalışma şansına sahip olduğu için çok sağlıklı bir çalışma ortamı olmuş. Rahman gerekli gördüğü durumlarda bestelerini büyük orkestralara da çaldırıp final kayıtlar yaparak eserlerinin son halini de bu şekilde kaydediyor. En kritik nokta bu aslında eseri yapan kişinin insiyatifiyle ister dijital, ister gerçek enstrüman isterse ikisi bir arada çalışabilme özgürlüğü.

Onur Akça (Müzisyen/Davulcu/Murder King):

“Dijital ile her şey artık daha taşınabilir”

Müzisyen olarak teknolojinin gelişmesi ve kullanılmasına nasıl bakıyorsun?

Bundan birkaç sene önceye kadar elektronikleşmeye karşı bir müzisyendim. Aslında her şey pratik olmaya başlıyor. Miksaj da enstrümanlar da öyle. iPad üzerinden çalınan enstrümanların virtüözleri bile var. Peki bunlar bizi nasıl etkiledi? Bir kere her şey daha taşınabilir olmaya başladı. Sound oluşturması daha kolay çünkü kendi içinde “process” edilmiş sesleri var. Sen bir otelde caz çalacaksın ama caz davulun yok. Elektronik aletler sana burada jazz kit kullanarak o sesleri kullanma şansı tanıyor. Kendi içerisinde hazır ayarları var. Onları da kullanabiliyorsun, kendine özel setlerini de yapabiliyorsun. Bir render (işlem yapma) bekleme olayı da yok.

Ben hibrit (analog/dijital birarada) kullanıyorum artık. Projeye göre farklı setler kullanıyorum. Bu konuda Roland V-Drum biçilmiş kaftan. İstediğin her şeyi yapabiliyorsun. Biz davulcuların en büyük sıkıntısı tonemaisterler ile bir türlü anlaşamamaktır. En güzel yanı da benim kendi miximi onun kulaklık çıkışından ayrıca yapabiliyor olmam. Bu kadar kolaylaştı iş aslında. Kurulum konusunda da kendi iskeletinin üzerinde her şeyin yeri belli zaten. Pad’lerini söküyorsun, iskeleti katlıyorsun. Daha sonra tekrar kurarken de her şeyi yerine yerleştiriyorsun. Böylece kurulum da en az yarım saat daha hızlı oluyor. Normal bir davulda bu işlem bir buçuk saate yakın sürüyor.

Sadece dinleyerek sesin analog mu dijital mi olduğunu anlamak da zorlaştı. VST dediğimiz enstrüman çeşidi, dijital yazılım. Yazılımda bilgisayar ortamında yada gerçek kayıt olarak sesler bulunuyor. Bu sesler artık birbirine o kadar yaklaştı ki ayırt etmek çok zor.

Kendi USB’ne kendi davul ayarlarını atıyorsun herhangi bir elektronik davula bunu takarak saniyeler içinde çalmaya başlayabiliyorsun. Tabii, burada davulların modüllerinin de aynı olması önemli. Çoğu model birbirini destekliyor.

Elektronik davulların alt modelleri plastik, kauçuk. Üst modellerde mesh dediğimiz bir malzeme var. Orada sertliği değiştirebiliyorsun. Bu da kullanan davulcuyu da havaya sokuyor. İstersen davulun üzerine dijital olarak peçete bile koyabiliyorsun. Bu cihazlarla oynaması çok eğlenceli. Seni çalmaya teşvik ediyor.

Dijital davulla çalmaya başlayıp analoga geçmenin en büyük riski kick duymaktır. Diğer davulların hepsinde ses yüzüne yüzüne vururken kick ön tarafa gider ve ayırt etmesi zorlaşır. Dijitalde böyle bir sorun yok. İstediğin şeyin sesini kısıp açabiliyorsun. Dijital çıktı mertlik bozuldu da diyemeyiz. Amerika’da yaşamıyoruz, garajımız yok. Hiçbirimiz analog davulu evimize koyup çalamayız.

Bana göre bu işte en iyi marka Roland

Bir sürü marka çaldım. Bana göre bu işte en iyi marka Roland. Öğrencilerime de tavsiye ediyorum, videolar çekiyorum, bunları sosyal medyada paylaşıyorum.

Model aşağı indikçe bütçe de düşüyor ve beklentilerin düşmesi gerekiyor. Ama en alt modelinde bile –öğrenciler için tamamen katlanabilir bir serisi var, çok basic bir davul- saatlerimi geçirebiliyorum. Çünkü en nihayetinde biz davulcular yıllarca dandik kauçuk pad’lerde çalıştık. Apartman dairesinde oturduğumuz için çalışacak vakit de yok. Komşulardan bile şikayet gelirdi. Burada en kötü ihtimalle metronom sesi alıp trampet sesi duyarak egzersiz yapabiliyorsun. Yine bir ses çıkıyor ama kulaklıktan seni tatmin edecek güzel bir ses duyuyorsun.

Gerçek konserde trigger sistemi kullanılarak analog davula modül bağlanıp dijital ses elde edilebiliyor.

İnsanlar biraz korkuyor dijital davulla analog davul arasında fark olacağından. Dijital davulda egzersiz yapan bir davulcu akustik

davulda yüzde 80-85 oranında aynı sesi alabiliyor. Murder King’in de son albümünde dijital davul kullandık. Kayıtlarda davullar arasında seçim yapabilmek çok güzel bir şey.

Da Poet (Müzisyen/DJ/Beatmaker):

“Teknoloji beni ve yaptığım müziği olumlu etkiledi”

Teknolojinin gelişmesi, dijital enstrümanlar ve yazılımlar müzik üreten sizleri nasıl etkiledi?

Teknoloji beni ve yaptığım müziği yüksek bir oranla olumlu etkiledi diyebilirim,benim gibi bir çok genç ve bu işe ayırabilecek yüksek bütçeleri olmayan müzisyenin kendini ifade edebilme şansı oldu.rekabet ve dolayısıyla çeşitlilik gelişti ,dinleyicinin seçip dinleyebileceği müzik yelpazesi genişledi. Burada olumsuz diyebileceğim nokta talepten fazla arz olması dolayısıyla bu bir müzik kirliliğine de yol açtı.

Dijital enstrüman birinci tercihiniz olur mu? Hangi durumlarda dijital enstrümanları kullanmayı tercih edersiniz?

Ben son bir kaç aydır artık tamamen dijital enstrümanlarla müzik yapıyorum önceden analog sampler ve synthesizer kullandığım oldu fakat vakit,nakit ve hız açısından benim önümü dijital enstrümanlar açıyor keza sürekli kendini udpdate edebilen ve sürekli dünyayı yakalayabilen hatta artık trendleri yaratabilen bir platformdan bahsediyoruz.

Dijital enstrüman ile gerçek enstrüman arasındaki en büyük fark nedir?

Burada sesteki hassasiyet , derinlik ve güç açısından analog enstrümanlar her zaman önde olmuşlardır.tıpkı dijital müzik ve plak arasındaki fark gibi fakat ben bunun kişisel olarak sonuna gelindiğini düşünüyorum.

Yerli dijital enstrüman ya da yazılım geliştiriliyor mu? Yöresel enstrümanlarımızın dijitalleştirilebilmesi ile ilgili çalışmalar var mı?

Synthmaster adında dünyaca ünlü ve oldukça başarılı bir yazılım içinde çoğunlukta Türklerin olduğu bir ekip tarafından hazırlanıyor. (http://www.kv331audio.com/aboutus.aspx) bu tabi ki gurur verici bir şey ayrıca Native Instruments adlı firmanın ürettiği Kontakt adlı sampler için (yerli yabancı olup olmadıklarını bilmiyorum) birilerinin Bağlama,Kemençe gibi enstrümanların örneklendiğini gördüm fakat henüz çok başarılı olduklarını söyleyemem.

Can Şengün (Prodüktör/Söz Yazarı/Gitarist):

“O kadar iyi dijital enstrümanlar ve yazılımlar var ki, farkı anlamak zor”

Teknolojinin gelişmesi, dijital enstrümanlar ve yazılımlar müzik üreten sizleri nasıl etkiledi?

Kesinlikle olumlu etkisi oldu. İşimizi kolaylaştıran, zaman kazandıran bir etkisi oldu. Özellikle bir parçayı yaparken taslak çalışmaları sırasında, neye benzeyecek şurada biraz davul nasıl olur, bir synthesizer mı ekleyelim derken gerçeğini çaldırmadan önce nasıl olduğunu görmek için büyük zaman ve maliyet avantajı sağladı. Müzisyeni stüdyoya getirdiğinizde “zamanın varsa birde şöyle mi denesek” gibi bir durum oluyordu. Şimdi bu kısmı dijital olarak önden denediğimiz için müzisyen stüdyoya geldiğinde aslında zaten son hali verilmiş halini çalıp gidiyor. Bu büyük bir avantaj.

Bir taraftan baktığımız zamanda bazı sıkıntılarda oluyor. Nedir bunlar?

Yapımcısının düşük bütçe ile çözmek istediği işlerde bazı üçkağıtlar yapılmaya başlandı. Kim anlayacak diyerek, gerçek enstrüman ve müzisyene çaldırdım diyerek o bütçeyi kendine alıp dijital olarak çalma gibi bir durumlar ortaya çıktı. Böylece daha zevksiz, monoton diyebileceğim işlerde çıkmaya başladı.

İşi kolaylaştırmakla beraber bunları doğru oranlarda kullanmak bence en mühimi.

Dijital enstrüman birinci tercihiniz olur mu? Hangi durumlarda dijital enstrümanları kullanmayı tercih edersiniz?

Artık o kadar iyi bazı dijital enstrümanlar ve yazılımlar var ki, neredeyse farkı anlayamıyorsunuz. Pek çok kişinin unuttuğu bir ayrıntı var çalan adamın ömrü boyunca verdiği emek sonucunda oluşturduğu tarz, teknik vardır. Duyduğun anda bunu ayırt edersin. Mesela bir klarnet örneği verelim, bunu Hüsnü Şenlendirici çalmış dersin. İşte burada dijital enstrümanla gerçek arasında ki fark ortaya çıkar. İşte bunu tercih ederken nasıl bir müzik yaptığın önemli hale geliyor. Örneğin bir rock bir jazz müzik yapıyorsan burada tarzlar, teknikler önem kazanıyor. Ancak bir club, hiphop bir iş yapıyorsan bunda istenilen ve gereken öğeler belli. İşte bunu doğru oranlarda kullanmak lazım.

50 bin dolara aldığın bir piyanonun önüne oturarak çaldığında aldığın bir hissiyat vardır. Onun kokusu, dokusu seni etkiler ve o hisle çalarsın. Dijital enstrüman sana aynı sesi verebilir ama o hissi veremez, bu müziği fevkalade etkileyen birşey. Aslında müzisyen biraz yaşlandıkça analog sazların farkını daha iyi anlamaya başlıyorsun.

Sen Türkiye’nin en önemli müzisyenleri, sanatçıları ile çalışıyorsun onlardan böyle bir talep geliyor mu? Bu albümde akustik enstrümanlar ile canlı çalarak kayıtları yapalım diye?

Kesinlikle böyle bir bilinçlenme var ve sandığınızda da çok kişiden böyle talepler alıyorum. Bu aslında güzel bir bilinçlenme.