Sosyal medyayı nasıl tanımlıyoruz? İçindekileri son kullanıcıların ürettiği, değiştirdiği, birbirine ilettiği ve bu esnada son kullanıcıların aksiyonlarını takip ederek öğrenen sistemlerin sosyal içerik üretimi ve dağıtımına katkıda bulunduğu etkileşimli ve çok kullanıcılı bir ortam değil mi? Büyük ihtimalle tüm camia bu konuda hemfikiriz. Peki biraz daha derine inelim. İnsanlar sosyal medyaya girdi olarak ne sağlıyor? Teknik olarak içerik, bu da doğru. Klavyemi kullanarak yazdığım, kameramı kullanarak çektiğim her şey yüklemeyi tercih ettiğim sosyal medya platformu için bir içeriğe dönüşüyor. İnsanları tek tek ele aldığımızda resim böyle.
Bu yüklenen içerik bir başkası tarafından okunduğunda bir reaksiyon yaratıyor. Düşünsel, duygusal ve davranışsal bir reaksiyon. Dikkat ederseniz bu reaksiyon içeriği her gören de değil, görenlerin bir kısmında oluşuyor. Neden? Çünkü reaksiyonu yaratan içeriğin kendisi değil, içeriğin bakan gözler için ne ifade ettiğidir. Dolayısı ile aynı içerik farklı insan grupları için farklı anlamlar taşıyor, farklı öneme sahip oluyor, farklı ölçeklerde duygusal şiddetler barındırıyor olabilir. Hatta bir içerik bazıları tarafından anlaşılamazken, bazıları tarafından uzun hikayeler barındırıyor olabilir.
Kültür bir grup insanın paylaştığı ortak anlamlar olarak tanımlanabilir ve ortak duygusal reaksiyonlar, tipik karakteristik bilgi, inanç ve davranış kalıplarının ortak sonucu ve nedenidir. İnsan sayısı arttıkça etkileşim içinde olan insanların bir kültüre sahip olduklarından bahsedilebilir. Bu içerik paylaşımları sosyal ilişkilerimizin gözleri önünde, bazen kendine has yazılı olmayan kurallar üretebilecek kadar işlevsel forumlarda forumdaşların gözleri önünde, onlarla etkileşim halinde gerçekleşir. Her mecrada gerçekleşen her paylaşımın bir kültürü vardır. Bir kültürün varlığında, etkisi altında gerçekleşir. Kısaca teknik olarak birer içerik teşkil eden her şey, aslında anlamsal olarak bir kültüre tekamül eder; kültürden etkilenir, kültürü etkiler.
Kıssadan hisse …
Şimdi gelelim işin özüne. Ha içerik, ha kültür ne fark eder? Şöyle ki, içerikler havuzunun içindeki içeriklerin hepsi birer elmadır. Ama kültür havuzunun içindeki içerikler elma, armut, greyfrut, muz, portakaldır. İçerik havuzunun içindekileri tüm sosyal medyadan çekip, bir excel sayfasına aktarıp analiz edebilirsiniz. Ama kültür havuzundaki içerikleri bağlamlarından koparıp aldığınız zaman artık anlayamazsınız. Kültür havuzundaki bir kültür parçacığını anlayabilmek için bağlamını, geçmişini, aktörlerini, nedenlerini incelemek gerekir. Takip (Monitoring) programları ile yapılan sosyal medya takibi sosyal medyayı içerik havuzu olarak gören bir yaklaşımın uygulamasıdır. Kendi sınırları içinde çok faydalıdır, erken uyarı sistemi, konu ve trend takibi, genel ve evrensel iyi-kötü kırılımı için kullanışlıdır. Ancak sosyal medyayı bir kültür havuzu olarak gören bir insan için bu uygulamalar bir et öğütücüsünü anımsatır. Ortaya çıkan kıyma, öğütücüye henüz girmemiş olan lezzetli etlerin hiçbirine benzemez. Kültürel anlamlar kaybedilir. Bu kıyma kültürel içgörüler barındırmaz ve “neden” sorusuna cevap veremez. Sosyal medyayı bir kültür havuzu olarak gören bir perspektifin en etkili uygulaması netnografidir. Daha birkaç sayı netnografinin etrafında dönüp dolaşacağım.
Yorumlar