Skip to main content

Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi, yoğun İnternet istihbaratında “Amerikalılar’ı dinlemiyoruz, merak etmeyin” diyorsa bizim meraklanmamız gerekmez mi?

Genç Edward Snowden’in büyük cesaretle sızdırdığı ABD Ulusal Güvenlik Dairesi’nin (NSA) ne kadar derin ‘internet dinlemesi’ yaptığı gerçeği dünya teknoloji gündeminden düşmüyor. Terörizm gibi tehditleri önceden tahmin veya planlama aşamasını fark edebilmek, önleyici hamleler yapabilmek için pek çok klasik istihbarat çalışması dışında sosyal ağ paylaşım siteleri, eposta hizmet sağlayıcılarından da tonlarca kullanıcı bilgisi düzenli olarak alınıyor. NSA bunu savunurken, ‘küçük biraderler’ Facebook, Google gibi şirketlerin de yine “kullanıcıların özel bilgileri nasıl yönetiliyor” sorularına verdikleri cevaplarına çok benzer dil kullanıyor: “Kişisel veriler insanlarımızın günlük hayatını kolaylaştırmak, riskleri azaltmak için toplanıyor; bu verilere erişim çok sıkı disiplinle belli protokellerle az sayıda personelin yetkisinde, sizin için en iyisini düşünüyoruz, merak etmeyin.” Hayatımızı artan oranda dijital paylaştıkça Büyük Birader devlet kurumlarının küçük biraderlerden hakkımızda veri toplamasını da mümkün ve kolay kılır olmuşuz!

Kanunlarla internet devleri NSA’yla yoğun çalışmaya mecbur kalmış. Bu da örneğin uzun yıllardır Google’ın insanların güvenini kazanan mahremiyete önem veren, ‘iyi niyetli’ firma imajını zedeliyor, hatta kurumsal eposta adresinizi özel işleriniz için kullanma fikri gittikçe mantıklı hale geliyor. Hareketlerinizi internet tanımadığınız kimseler takip edip yorumlayacağına, şirketinizin BT departmanı ya da yöneticinizin bilmesi belki de riskinizi düşürür.

NSA, kıtalararası fiber hatları da takip ediyor

Güven kırılmasının sayısız boyutu var. En basitlerden başlarsak, eskiden Rus ve Çinli yazılım şirketlerinin programlarıyla gizlice istihbarat toplamasından korkulurken artık başta dev internet şirketleri olmak üzere, her türlü yabancı BT şirketinden hizmet almak ülkeler için ‘riskli’ algılanır oluyor. Üstüne üstlük hassas bilgilerin global internet şirketlerinin örneğin ABD’deki sunucularında saklanması, yedeklenmesindense kendi ülkesinde depolanmasına yönelik kanunlar çıkarmayı düşünen ülkeler artıyor. Bu da gerek henüz ölçeği küçük internet şirketlerinin farklı ülkelere kolayca yayılamaması, gerekse de dünya genelinde sanki fizikî sınırları olan bir ‘ülke interneti’ çokluğu yaratabilir ki, bu da internetin temel verimli çalışma prensibini zayıflatır. Hem de örneğin seyahatte iken ‘Gmail Türkiye’deki epostalara yurtdışından ulaşmak da mümkün olmayabilir, ülke hükümetlerinin uygulama katılıklarına göre.

NSA’nın ayrıca kıtalararası bazı fiber internet hatlarını da takip edip şifrelemeleri çözebildiği anlaşıldı. Bu “kaba kuvvet yöntemli” istihbarat hem kamuoyu hem de internet şirketlerinden tepki çekince de, sadece yabancı ülke vatandaşlarının tehdit içerebilecek trafiği takip ediliyor diye ABD’liler rahatlatılmaya çalışıldı. Pek çok ülke ayağa kalktı, eleştiriler hâlâ sürüyor ama biz pek üstümüze alınmadık… Zaten ülkemizde de kullanıcıların veri trafiği 2 yıla kadar saklanacak şeklinde yeni internet kanunu hazırlandı.

İnternet, sonsuz bir ifade özgürlüğü ve bireyin hareket, erişim, söz kuvvetini kat kat artıran bir devrim niteliğinde bir araç olarak görünürken son dönemde yaşananlarla bir anda bireylerin her hareketinin saklanıp incelenebileceği, 20 yıl önce en baskıcı, kontrolcü rejimlerin ve mahremiyeti önemsemeyen şirketlerin bile hayal edemeyeceği harika bir fırsata dönüşme alarmı veriyor. Sokaktan alışverişi, yüz yüze konuşmayı internete tercih etme durumunda kalmamak istiyorsak bu gelişmeleri takip ederek pozisyon almalıyız.

İlüstrasyon: Nate Cepis / ANIMALNewYork