Her platformda izah ettiğimiz gibi, bir kez burada da tekrarlama gereği duyuyoruz: Şiddet, nefret söylemi ve hakaret bulunmadıkça, eylemlere destek için atılan twitleri ifade özgürlüğünün bir kullanımı olarak görmek gerekiyor. Bu sebeple, bu sınırları aşmayan kullanıcıların endişe etmesine gerek olmadığını düşünüyoruz.
Merak edilen konulardan birisi de, Twitter veya diğer sosyal ağların, herhangi bir talepte kullanıcıya ait bilgileri verip vermediği.
Aslında, birçok ülkede internet servisleri ve hizmetleri sunan platformlar, mevcut yasalar doğrultusunda, mahkeme kararı veya savcılık talepleri ile kullanıcı bilgilerini vermek zorundalar. Yasal düzenleme mevcut oldukça ve usulüne uygun talepler geldikçe, kullanıcı bilgilerinin verilmesi gizlilik ihlali sayılmıyor. Örneğin Türkiye’de Kurulu bulunan her “yer ve ortam sağlayıcı”, mahkeme ve savcılık taleplerine göre kullanıcı bilgilerini vermek zorunda. Ancak, herhangi bir savcılık talimatı olmadan, ne polis ne de başka bir kurum, kullanıcı bilgisi kesinlikle talep edebilir.
Twitter ve Google gibi ABD merkezli servisler, ABD Anayasası’nın fikir ve ifade özgürlüğüne ilişkin maddelerini gerekçe göstererek, birçok çok ülkeden gelen kullanıcı bilgileri taleplerini reddedebiliyorlar. Kabul etmek gerekir ki, bugün Twitter ve benzeri ortamların en büyük varlık sebebi, insanların özgürce düşüncelerini paylaşabileceği bir platform sunabiliyor olmalarıdır. Hatta, bu platformların diğer bir özelliği, takma isim (nickname) ile kullanıcıya kayıt imkanı sağlayarak anonimlik hakkını sonuna kadar desteklemeleridir.
Dijital ortamda ifade özgürlüğüne nefret söylemi istisnası
Ayrıca, ülkeler arasındaki hukuki düzenleme farklılıkları da bazen bilgi paylaşımını engelleyen bir olgu olarak karşımıza çıkabiliyor. Bazı ülkelerde, basit bir eleştiri dahi suç olarak kabul görebilmektedir, dolayısıyla Twitter ve benzeri platformların, ifade özgürlüğü kapsamında, kendi ülkesinde suç kabul edilmeyen bir eylemden dolayı kullanıcı bilgilerini paylaşmamasını olumlu buluyoruz.
Sosyal medya şirketlerinin çocuk pornografisi, ırkçılık ve telif hakları konusunda daha duyarlı olduğunu ve bu üç konuda bilgi paylaşmaktan çekinmediğini belirtmek gerekiyor. Ancak, nefret söylemi konusunda ne yazık ki bu kadar duyarlı değiller. Nefret söyleminin ne olursa olsun ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi ve bu konuda diğer ülke mahkemelerine dahi kullanıcı bilgisi verilmesi gerekiyor.
Ancak, nefret söylemini düzenleyen yasaların keyfiliğe yer vermeyecek ve muhalif görüşteki insanları bastırmak amaçlı kullanılmadığının da bilinmesi şart. Sosyal medya platformları, bunu ülke ülke nasıl bilebilecek, bu da hayli tartışmalı bir konu.
Yorumlar