Steve Jobs ve Einstein’ın da biyografilerini yazan Walter Isaacson’un son kitabı Leonardo Da Vinci’nin biyografisini okuyorum. 500 küsur sayfalık kitabın her sayfasında bu büyük insana olan hayranlığım daha da artıyor. Leonardo Da Vinci, geçmişi uzun yıllar boyunca noterlik yapmış bir ailenin gayri meşru çocuğu olarak hayata geliyor ve belki de bu sayede ailenin diğer çocuklarının aksine noter olmak yerine daha özgür şekilde bir meslek secimi yapabiliyor. Leonardo, 1452 yılında Floransa’da doğuyor. Hemen her şeye inanılmaz derecede merak duyan, bu merakı gidermek dışında neredeyse başka hiçbir şeyi önemsemeyen, üzerinde uğraştığı konu her neyse sonuna kadar gerekirse yıllarca anlamak için uğraşan, bunları gelecek nesillere kalması için değil, kendisi için tuttuğu notlarla somutlaştıran, hayal gücü sonsuz bir sanatçı, mühendis, mimar ve bilim adamıdır Leonardo ve onu anlamaya çalışmak, her insan için büyük bir serüven olur.
En büyük eserlerinden birisi olan Mona Lisa’nın yüzündeki gülümseme basit bir çizimden öte aslında onun yıllarca insan kadavralarını kesip biçerek öğrendiği anatomi bilgilerinin de bir sonucudur. Öylesine iyi bir gözlemcidir ki, iyi bir eğitim almamış olmasına rağmen, dört kanatlı bir böcek olan yusufçuğun kanatlarını nasıl çırptığını, bir ağaçkakanın dilini nasıl hareket ettirdiğini merak edip anlamaya çalışmış, öğrendiği her bilgiyi başka bilgilerle birleştirip o güne kadar kimsenin düşünmediği aletler yapmıştır. Bunların büyük bir çoğunluğu tamamlanmamış ya da çalışmamıştır ama hayal kurmak ve bu hayalin pesinden gitmekten hiç bıkmamıştır.
Çocuklarımıza merak duygusunu aşılamalıyız
67 yıllık hayatında sahne tasarımından, savaş aletleri tasarımına, optik kuramlar geliştirip bunları resimlerinde kullanmaktan köprü tasarımına, anatomi atlasları hazırlamaya kadar çok konuyla uğraşmış ve bunların hiçbirini para için yapmamış, sadece merakını gidermek ve anlamak için yapmıştır. Hayatını sonuca odaklanarak değil, sürece odaklanarak yaşamış gelmiş geçmiş en büyük dahilerden birisidir bana göre. Bugün elimizin altında internet gibi bir hazine varken, Leonardo’nun 28 yaşındayken kütüphanesinde sadece beş tane kitap vardır. Bu kitapların sayısı 40 yaşında sadece 40’a, 52 yaşındayken de sadece 110 adede çıkmıştır. Bu kadar az kaynağa sahip olan bir insanın ürettiklerine bakınca bugün bizlerin üreten bir insan olmak için herhangi bir kaynak eksikliği konusunda şikayet hakkımız olmadığını düşünüyorum. TED Talks videoları içinde ilk dinlediklerimden ve de ayni zamanda en çok beğendiğim konuşmalardan olan ve Ağustos 2020’de hayatını kaybeden Sir Ken Robinson’un ‘Do schools kill creativity’ konulu konuşmasında anlatmaya çalıştığı okulların yaratıcılığı öldürmesi konusunda 500 yıl öncesinden bir örnektir Leonardo’nun hayatı. Çocuklarımıza aşılamamız gereken tek bir duygu varsa o da merak duygusudur bence. Çünkü bir insanda yeterli merak varsa onu tatmin etmek için gerekli diğer her şeyi elde etmez azmi de arkasından gelir. İstisnasız her insan ve her meslek için bunun geçerli olduğunu düşünüyorum.
Yorumlar